Neslihan Önderoğlu’ndan ‘Sen Ne İstersen’
Neslihan Önderoğlu; Bana Sesini Bırak, Mutsuz Palyaçolar Örgütü, Ay Dolandı ve Tuhaf Şeyler Oluyor Bay Tantino adlı kitaplarının ardından yirmi beş öyküden oluşan Sen Ne İstersen’de de, çarpıcı gözlemlerle genç kuşağa ayna tutuyor.
Fotoğraflar: KURTULUŞ ARI
- Öykülerinizde kendi ilkgençliğinizden izdüşümler de var hiç kuşkusuz. O lise yıllarının etkisi, gençliğin hayalleri, enerjisi, umudu... Öykülerinizdeki yansımalarından bahseder misiniz?
Öykülerimde elbette kendi gençliğimden izdüşümler var çünkü yazdıklarımız aslında yaşadıklarımızı dışa vurma biçimimiz. Bu açıdan, bir yazarın yazdığı bütün metinler onun iç dünyasından ve geçmiş deneyimlerinden izler taşır. Doğaldır.
Ancak benim gençlik öykülerim daha büyük oranda anneliğimdeki gözlemlerim ve deneyimlerimden kaynaklanıyor. Aralarında dokuz yaş fark olan bir erkek ve kız çocuğu yetiştirdim. Onların ilkgençlik çağlarına tanık oldum ki bu benim yaşadığımdan çok farklı. Tıpkı kendi anne ve babamın yaşadıklarının benimkinden farklı olduğu gibi.
DÜNYA KARŞISINDA KONUMLANAN GENÇLİK
- Öykülerinizde öne çıkan temalar içinde başa hangilerini koyarsınız?
Gençlerin kendilerini dünya karşısında konumlandırmaları diye özetleyebiliriz aslında. Kendilerini, içinde bulundukları sosyal sınıfı, yaşıtlarını, karşı cinsi, etraflarında olup bitenleri algılayıp anlamaya çalıştıkları öyküler bunlar. Kendi varlığını sorgulama, başkalarının hayatıyla karşılaştırma, sosyal sınıf farklarını görme ve bunun karşısında gelişen duygular, rekabet, özenme, ilk aşk, kıskançlık, hayal kırıklığı, isyan. Kısaca gençliğe, insana dair ne varsa o.
- “Sen Ne İstersen”de üniversitenin eşiğindeki gençlerin, lise dönemlerinin izini sürüyoruz. Keşfe hazır enerjik, dinamik, kaygılı, heyecanlı, romantik bir dünya genç portre… Aralarında doğayla iç içe olmaya, hayatlarını saran teknolojiyle arasında bir denge kurmaya çalışan gençler de var... Dışadönük ya da içe kapanık olanlar da... Varsılı da var, gençlik başında duman olamayan dar gelirlisi de…
Tam anlamıyla bunu yapmaya çalıştım. Yani her sınıftan gencin değişik duygu durumlarını, hayata karşı duruşlarını yakalayıp yansıtmaya… Teknoloji ve doğa arasındaki çelişkiye de özellikle dikkat çekmek istedim. Bunun dengesini bulmada zorlandığına inanıyorum gençlerin.
‘EN BÜYÜK SORUNLARI YALNIZLIK’
- O noktada genç bireyi nasıl çözümlüyorsunuz?
İlgi alanlarını, neler yaptıklarını, bir araya gelince neler konuştuklarını gözlemliyorum genellikle. Bence en büyük sorunları yalnızlık. Görünürde, hemen fark edilebilen bir yalnızlık değil bu. Bilakis, sosyal medya üzerinden ilerleyen korkunç bir sosyal olma durumu da var. Bir yandan teknoloji tüm olanaklarıyla hizmetlerinde ama diğer yandan da bunun getirdiği korkunç bir yalnızlık var. İnsan ilişkilerinin ve iletişimlerinin çok önemli bir bölümü sanal ortamlar üzerinden ilerliyor.
- Genç kafasının sadık yâri muzip bir mizah da yer yer başını uzatıyor öykülerinizde. Mizaha bakışınızı anlatır mısınız?
Mizah sıkça başvurduğum bir tarz değil yazdıklarımda. Genelde hayatın sert ve acımasız yanlarını tuttuğum söylenir. Ama konu gençlik olunca iş değişiyor. Gençlerin zekâdan kaynaklanan inanılmaz bir mizah anlayışları var.
‘DİDAKTİK YAZMAM!’
- Kötümser hele ki didaktik öyküler değil hiçbiri. Bu bağlamda yazarken nasıl harekete geçersiniz?
Genellikle iyi bir gözlemciyim. Nerede olursam olayım insana ait haller ilgimi çeker. Bir lokantada, parkta, sokakta, alışveriş merkezinde, otobüste çevremde olup bitenle ilgiliyimdir. Yazarken didaktik olmamaya özellikle dikkat ediyorum. Hele ki söz konusu gençler olunca. Kendilerine dayatılan ya da mesaj verirmiş gibi sunulan söylemlere pek itibar etmediklerini biliyorum. Vermek istediğiniz duygu ve düşünce metnin içinde saklı olmalı. Okurun gözüne sokmadan yapılmalı bu.
- Öykülerinizde dikkati çeken noktalardan birisi de içeriğinde sıklıkla kitap olması. Kitap okuyan, kitaba zaman ayıran, önem veren gençleri yazıyorsunuz. Hem de öyle böyle kitaplar değil! Okumayanları tatlı sert eleştiriyor da kimi öykü kişileriniz. Böyle yorumladım. Ne der yazarı?
Çok doğru bir tespit. Kitap okumayı önemsiyorum. Kendi çocuklarımı yetiştirirken en önemsediğim konu buydu. Kitap okumayı bir gereklilik gibi görmelerini istedim. Sanırım bunda başarılı da oldum. Gençlerin çok okumalarını, çok film izlemelerini, sergi gezmelerini, tiyatroya gitmelerini, kısacası sanatla iç içe olmalarını isterim. Sanatın bütün kolları gibi edebiyat da insanı zenginleştirir, derinleştirir ve bunun sonucunda da güzelleştirir. Yani edebiyat dünyayı güzelleştirmek için değil, insanı güzelleştirmek için var. Çünkü dünya zaten güzel bir yer, onu çirkinleştiren insan.
Sen Ne İstersen / Neslihan Önderoğlu / Günışığı Kitaplığı / 148 s. / 2019.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke