Nobel, Tolstoy'a neden verilmedi?
Sonuçları en çok tartışılan, en çok eleştirilen, en çok merak edilen ödül: Nobel Edebiyat Ödülü.
Bu yıl İsveçli şair Tomas Tranströmer'in aldığı Nobel Edebiyat Edebiyat Ödülü, genellikle büyük savaşlar nedeniyle yedi yıl (1914, 1918, 1935, 1940, 1941, 1942, 1943) verilmemiş olsa da, başlangıç yılı 1901 olduğuna göre, tam yüz on yıllık bir ödül. Tam yüz on yıldır da tartışmalar ve görüş ayrılıklarının odağı, eleştiri oklarının hedefi olmaktan bir türlü kurtulamayan bir ödül. Hem de daha ilk yılından başlayarak'
Nobel Edebiyat Ödülü'nün ilk töreni, kurucusu Alfred Bernhard Nobel'in beşinci ölüm yıldönümü olan 10 Aralık 1901'de yapılmıştı. Bir altın madalya, gerekçeli bir ödül belgesi ve yüklü bir paradan oluşan ödülün ilk sahibi olarak konuşma yapmak üzere kürsüye çağrılan kişi, Sully Prudhomme'du.
1881'de Fransız Akademisi'ne kabul edilmiş olan Prudhomme, Romantiklerin kesinlikten uzak duygusal diline tepki olarak ölçülü ve nesnel bir anlatıma, teknik kusursuzluğa ve kesin betimlemelere ağırlık veren Parnasçılara yatkınlık gösteren bir şair, estetik ve felsefede yoğunlaşan bir deneme yazarıydı. Ne var ki, ilk Nobel Edebiyat Ödülü'nün, bilimsellik uğruna şiirsellikten ödün vermekle, edebiyatı bilime kurban etmekle eleştirilen Prudhomme'a verilmesi ateşli tartışmalara yol açacaktı.
Kilise afaroz etmişti
Oysa 1901 yılında, Prudhomme'la kıyaslanmaları söz konusu bile olmayan Mark Twain, Çehov, Oscar Wilde, Tolstoy gibi yazarlar hayattaydılar ve yazmayı sürdürüyorlardı. Kaldı ki, Tolstoy, ilk Nobel'in en güçlü adayıydı, üstelik Savaş ve Barış ve Anna Karenina gibi başyapıtlarını çoktan yazmış bulunuyordu. Pek çokları Nobel'in Tolstoy'a verileceğine kesin gözüyle bakıyordu.
Gelgelelim, Yeni Ahit'i özüne bağlı kalarak yeniden yorumladığına inanan Tolstoy, bir tür Hıristiyan anarşizmini benimsemiş, Kilise'nin otoritesini reddetmiş, bu yüzden de tam da Nobel'in ilk kez verileceği 1901 yılında Kilise tarafından aforoz edilmişti.
Toprak sahibi soylu bir aileden gelen Tolstoy, yerleşik ve egemen din kurumuyla çatışmakla da kalmamış, varlığını zor uygulamasına borçlu olduğu gerekçesiyle hükümete ve zorla ele geçirildiğine inandığı özel mülkiyete de karşı çıkmıştı. Kendi topraklarını yoksul köylülere dağıtmak istediyse de, ailesinin isteğine boyun eğerek mülkünü yasal olarak aile üyelerine devretmişti.
'Eksantrik' din anlayışı
İşte, Tolstoy'un din, siyaset ve mülkiyet gibi üç temel alandaki bu kökten muhalif tutumu, İsveç Akademisi üyelerinin ilk Nobel Edebiyat Ödülü'nü ondan esirgemelerine neden olacaktı. Uzun yıllar sonra açıklanacak tutanaklarda, seçici kurul üyelerinin, özellikle din konusundaki 'eksantrik' anlayışından dolayı ödülü Tolstoy'a vermekten kaçındıkları ortaya çıkacaktı. İsveç Akademisi üyelerinin, o günlerde, Rus Ortodoks Kilisesi'nin aforoz kararına göğüs gerecek gözüpekliği gösterememeleri, Nobel Edebiyat Ödülü'nün, daha ilk yılında Tolstoy çapında bir yazarla taçlanmasının önüne geçiyor, Prudhomme gibi bugün Fransız edebiyatı uzmanları dışında kimsenin anımsamadığı bir şairle yetinmesine neden oluyordu.
Tolstoy'a mektup yağmuru
Ödülün açıklanmasından bir ay sonra, Tolstoy, kırk kadar İsveçli yazar ve sanatçıdan bir mektup alacaktı. Mektupta, '' Bu ödülü veren kurumun kamuoyunu da, yazarların düşüncesini de temsil etmediği kanısındayız. Herkes bilmelidir ki, gerçek sanat, düşünce özgürlüğü ve yaratıcılığa dayanan sanattır''
Tolstoy'a daha pek çok yazardan destek mektupları yağıyor; İsveç'te yayımlanan bir gazetede çıkan bir yazıda da, Akademi üyelerinin çoğunun 'edebiyat amatörleri oldukları, gördükleri her uyaklı dizeyi şiir sandıkları' vurgulanıyordu.
Tolstoy ise, İsveç Akademisi'ne gösterilen tüm bu tepkiler üzerine bir mektup kaleme alma gereğini duyuyordu:
"Değerli dostlar, Nobel Ödülü'nün bana verilmediğini öğrenince ne kadar sevindim bilemezsiniz. Her şeyden önce, o parayı nasıl kullanacağımı bilemeyecektim, böyle bir dertten kurtulmuş oldum. Hiç kuşkum yok, bu ödül parası, tıpkı her türlü para gibi, olsa olsa kötülük getirebilir. İkincisi, hiç tanımadığım insanlardan bu kadar çok sevgi ve destek mektubu almak beni onurlandırdı' Lütfen, en içten şükranlarımı kabul edin''
Muhalif yazarlar
Evet, ilk Nobel Edebiyat Ödülü, din gibi son derece temel bir konuda egemen kuruma başkaldıran Tolstoy'dan esirgenmişti. Ama ilerleyen yıllarda, pek çok muhalif yazara verildiği de görülecekti ödülün.
1950 Nobel'ini, barış ve nükleer silahsızlanma kampanyalarına öncülük eden İngiliz mantıkçı ve düşünür Bertrand Russell; 1958 Nobel'ini Sovyetler Birliği'nde toplumcu gerçekçilik gibi resmi sanat akımlarını benimsemediği için yapıtları yasaklanan Boris Pasternak alacaktı.
1962 Nobel'i Bitmeyen Kavga ve Gazap Üzümleri gibi romanlarında, tarım işçilerinin acımasız çalışma ve yaşam koşullarını sergileyerek ABD'nin toplum düzenine en keskin eleştirileri yönelten John Steinbeck'e; 1967 Nobel'i ise,uzun yıllar sürgünde yaşayan, Maya mistisizmini toplumcu bir başkaldırı doğrultusunda destansı bir anlatımla harmanlayan Guatemalalı şair ve romancı Asturias'a verilecekti.
1970 Nobel'i, Stalin dönemiyle Rus roman geleneğinden kopmadan hesaplaşan Soljenitsin'in olacak; Asturias gibi uzun süre sürgün yaşamı sürdükten sonra 1971'de Nobel'i alan Neruda ise, Allende'nin Pinochet askeri darbesi sırasında öldürülmesinden sonra evinde göz hapsinde tutulurken ölecekti.
Hemen aklıma düşenlerden, Heinrich Böll (1972), Nadine Gordimer (1991), Dario Fo (1997), Gao Xingjian (2000), Imre Kertész (2002), J. M. Coetzee (2003), Harold Pinter (2005), hep kendi toplumlarındaki farklı eşitsizlikleri, baskıları, yaşanmazlıkları, yabancılaşmaları irdelemiş muhalif yazarlardı. Hele İtalya'nın en köktenci yazarlarından biri olan Dario Fo! 1901'de, Ortodoks Kilisesi'nce aforoz edilen Tolstoy'un yoksun bırakıldığı Nobel'in, yüzyıla yakın bir zaman sonra, Katolik Kilisesi'nce birçok kez sansüre uğratılan Fo'ya verilmesi gerçekten ilginçti!
Karşı çıkanlar
Başta da dediğim gibi, Nobel Edebiyat Ödülü, her yıl fazlasıyla nasibini alır eleştiriden. Kimileri, dünyadaki pek çok patlayıcı fabrikasının sahibi olan Alfred Nobel'in vasiyeti üzerine kurulduğu için tüm Nobel ödüllerine temelden karşıdır. Bazıları, İsveç Akademisi'nin kararlarında siyasetin her zaman ağır bastığı kanısındadır. Seçici kurulun 'zihnini okurlar' ve yapılan seçimin ardında 'edebiyat dışı' etkenler ararlar. Kimileri de, Nobel'in, kendi kafalarındaki 'en büyük' yazara verilmesini ister, verilmeyince de öfkeye kapılırlar.
Gel gör ki, yüzyıldan fazla bir zamandır süren bir kurum niteliği taşıması, yaklaşık 1.5 milyon dolarlık ödül tutarı, kazananın açıklanıncaya kadar sır gibi saklanması, dahası öncesinde yürütülen tahminleri, sonrasında yapılan eleştirileriyle Nobel Edebiyat Ödülü daha uzun süre varlığını koruyacağa, tüm bir edebiyat ve yayın dünyasının merak odağından çıkmayacağa benzer'
Bu yıl, İskandinav ülkeleri dışında, pek çok ülkede kimselerin ummadığı bir şaire, Tomas Tranströmer'e verilmesi kimilerince eleştiriledursun, Edebiyat Nobel'ini gelecek yıl kimin alacağı şimdiden tartışılmaya başladı bile'
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı