O biber benim için yetişti

Sofrasına gelen meyvenin, ekmeğin, balın nasıl üretildiğinden emin olmak isteyenler, gıda toplulukları kurarak sisteme dahil oluyor. Böylece hem kafada soru işareti kalmıyor hem de çiftçi destekleniyor.

Yayınlanma: 04.05.2015 - 14:10
Abone Ol google-news

”Markete gittiğimde, etiketleri okuyup içinde ne olduğuna bakıyordum ama çoğunu anlamıyordum. İçinde ne var, kullanılan katkı maddesinden kanser olur muyum, gibi bir sürü soruyla doluydum. Ama şimdi yediğim ekmeği kimin yaptığını, aldığım balın nasıl üretildiğini biliyorum.”

Naime Sürenkök sayısı giderek artan gıda topluluklarından birinin üyesi. İzmir’de yaşıyor ve Batı İzmir Topluluk Destekli Tarım Grubu’nun (BİTOT) aktif üyelerinden. Yediklerinin nereden geldiğini merak ediyor; kimin, nasıl, nerede ürettiğini araştırıyor ve ulaşmak istediği gıdayı üreten çiftçileri, ürünlerini satın alarak destekliyor. 

Paketin üzerindeki ‘%100 naturel’ yazısına, etiketteki ‘katkısız’ ibaresine, bakkaldaki köy yumurtasına güveni kalmayanlar, yediğinde ilaç kalıntısı olup olmadığından endişe duyanlar, organik ürünlere ulaşamayanlar ya da pahalı bulanlar; doğal, yerel ve taze gıdaya aracısız ve güvenle erişmek üzere gıda toplulukları oluşturuyor. Bu topluluklar, sağlıklı üretim süreçlerini benimsemiş küçük üreticiler ile tüketiciler arasında güvene dayalı bir ilişkiyi benimsiyor.

 

İki haftada bir buluşuyorlar

 Bunun için gıda toplulukları farklı yöntemler kullanıyor. Örneğin Topluluk Destekli Tarım yöntemi bir çiftlik ile destekçi topluluğu arasında karşılıklı bağlılığı esas alan bir ortaklığa dayanıyor. Destekçiler genelde hasattan pay satın alarak, bazen de işlere destek olarak çiftliğin giderlerini karşılamaya yardım ediyor. Çiftlik de karşılığında mümkün olan en sağlıklı ve taze mevsimlik ürünü temin ediyor. 

BİTOT’un kurucularından Mehmet Gürmen “Seramik atölyesindeki beş arkadaş, topluluk olmak üzere yola çıktık ve şimdi 125 kişiyiz” diyor. “Bazen bir enginar üreticisinin çiftliğinde, bazen bir arkadaşımızın evinde bir araya gelip sipariş ettiğimiz ürünleri alıyor, ürünleri konuşuyor, atacağımız adımları belirliyoruz.” 

120 çeşit ürünün yüzde 80’i yerel çiftliklerden temin ediliyor. Ama şimdilik... Sonbahara kadar alışverişlerini tamamen yereldeki çiftçilerden yapmayı hedefliyorlar. Toplulukta üreticilerle tanışma, saha ziyaretleri, grubun ihtiyaçlarını belirleme, sipariş listesini güncelleme, lojistik, finans ve dağıtım gibi işler gönüllü ekipler tarafından yürütülüyor. İnternet üzerinden yayınlanan sipariş listesinde et ve peynir dışında, yabani otlardan ekmeğe hemen her şey var. İki haftada bir cumartesi günleri bir araya geliyor, sipariş ettikleri ürünleri tartarak yanlarında getirdikleri çantalara dolduruyor, sohbet ediyorlar.

Türkiye Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu’nun verileri, 2000-2007 yılları arasında, 560 bin çiftçi ailenin toprağını terk ederek göç etmek zorunda kaldığını gösteriyor. Bu durumun önde gelen nedenlerinden biri gübre, ilaç, mazot ve tohum gibi girdi maliyetlerinin yüksek olması ve özellikle kentli tüketicinin ödediği bedelin en fazla yüzde 25’inin çiftçinin gelir hanesine geçmesi. Topluluk Destekli Tarım yönteminin, çiftçinin karşılaştığı çeşitli sıkıntılara çözümler sunması da bekleniyor. Örneğin hastalık, iklim değişiklikleri, piyasa belirsizliği, ürün satamama gibi durumlarda dahi destekçiler çiftçiye alım garantisi veriyor. Böylece bereket de, zarar da paylaşılıyor. 

 

Fiyatlar piyasayla hemen hemen aynı

Katılımcılığa dayalı bir diğer gıda temini yolu da, tamamen kriterlerini katılımcıların oluşturduğu bir yöntem olan Katılımcı Onay Sistemleri. Bu yöntemde üreticiler tarafların aktif katılımına dayanan bir sistemle sertifikalandırılıyor. Böylece üreticiler, tüketiciler ve diğer taraflar standartların tanımlanmasından, değerlendirme ve kontrol yöntemlerinin belirlenmesine kadar çeşitli uygulamaları kapsayan sürece doğrudan katılabiliyor. 

Ankara’da beş yıldır aracısız ve halk destekli doğal ürün örgütlenmesini yürüten Doğal Besin, Bilinçli Beslenme Grubu da (DBB) katılımcı onay sistemini uyguluyor. Doğa dostu yöntemlerle üretilen sağlıklı besinlere aracısız şekilde ulaşmak isteyen ve bunun için sorumluluk alan kişilerden oluşan DBB’de Ankara’da yaşayan bin kadar katılımcı ile 28 üretici yer alıyor. Topluluk üyeleri, üreticilerin denetiminde ve sipariş organizasyonlarında sorumluluğu paylaşıyor. 

Naime Sürenkök fiyatların piyasa ile hemen hemen aynı olduğunu söylüyor. Ama bu toplulukta yer almasının bundan daha önemli nedenleri var: “Yediğimin bir gramını bile boşa harcamak istemiyorum. Hayatımın en lezzetli balını tadıyor, benim için yapıldığını hissettiğim ekmeği yiyorum. Bir araya her gelişimizde yeni bir yemek tarifi öğreniyor, yeni bir üretici ile tanışıyorum.”

 

ABD’de 4 bin grup var

 

İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi Mensupları Tüketim Kooperatifi (BÜKOOP), Ankara’da Güneşköy,  İzmir’de Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Topluluk Destekli Tarım Grubu, Türkiye’deki gıda topluluklarından bazıları. Çanakkale, Balıkesir, Antep, Muğla ve Adana’da da bu yönde çalışan gruplar var. ABD’de 4 binden fazla Topluluk Destekli Tarım grup, 150 binden fazla insana gıda sağlıyor. Fransa, İngiltere, İtalya, Belçika, Almanya, Kanada, Avusturalya, Çin ve Hindistan gibi pek çok ülkede topluluk destekli tarım grupları sürdürülebilir ve adil topluluklar oluşturma yolunda umut oluyor.

 

Küçük adımlarla başlayın

DBB’den Ceyhan Temurcu ve BİTOT’tan Mehmet Gürmen gıda topluluğu oluşturmak isteyenlere şu önerilerde bulunuyor:

  • Küçük adımlarla başlayın. 
  • Toplu siparişleri teşvik edin.
  • Güvendiğiniz birkaç üretici ve arkadaşlarınızla başlayın. 
  • Süreklilik önemli, düzenli buluşmaya önem verin.
  • Üretimi yerinde izlemek için üretici arazilerinde buluşun.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tarafından kurulan www.gidatopluluklari.org da bu konuda adım atmak isteyenlere yol gösteriyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler