Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nu doğum gününde anıyoruz
88 yıllık yaşamını laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan Atatürk ilkelerini, evrensel insan haklarını, hukuk devletini anlatmaya ve savunmaya, haksızlıkların ve her türlü sömürünün karşısına dikilmeye adayan Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nu doğum gününde anıyoruz.
Velidedeoğlu, 24 Ağustos 1904 günü İstanbul’da doğdu. 1928 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Doktorasını İsviçre’de yaptı. 1934 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne asistan olarak girdi. Aynı yıl doçent, 1942 yılında profesör oldu.
1975 yılında emekliye ayrıldı. 1961 Anayasası’nı kaleme alan Velidedeoğlu, hukuki terimlerin Türkçeleşmesi için büyük çaba sarf etti. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, Söylev’ini 1927 yılında yapılan CHP kongresinde altı günde okuyuşuna, Meclis’in bir çalışanı ve bir üniversite öğrencisi olarak tanık olan Velidedeoğlu, herkes tarafından okunup doğru şekilde anlaşılması için, Söylev’i dilini sadeleştirerek yayımladı.
Gazetemizde 50 yıl boyunca yazılar kaleme alan Velidedeoğlu, 24 Şubat 1992 günü aramızdan ayrıldı. Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nu, başyazarımız İlhan Selçuk’un 8 Eylül 1988 günü kendisi için yazdığı bir yazıyla anıyoruz.
PENCERE
Okurun Bencilliği
Trabzon Lisesi’nde din bilgisi hocası Recep Efendi, on ikinci sınıfın programına göre “Kitabün-nikâh” (dini evlenme ve boşanma) kurallarını okutuyordu.
Öğrencilerden Hıfzı, bir gün ayağa kalkıp sordu:
- Milli Mücadele cihat mıdır?
Yıl 1922’ydi...
Hoca öfkelendi:
- Sen, dedi, talebesin; böyle şeylere karışma!.. Hem otur yerine bakayım.
Oysa sorunun önemi büyüktü; çünkü vereceği yanıt Recep Hoca’nın Ankara’dan mı İstanbul’dan mı yana olduğunu ortaya koyacaktı.
Yine bir gün, Recep Hoca, zifaf (gerdek) konusunu anlatırken Arapça dualar okuyarak sureti haktan görünüp çirkin ayrıntılara girdi. Hıfzı yine ayağa kalktı:
- Bağışlayın Hocam, diye sordu, bu anlattıklarınız Kuranı kerimde var mıdır?
- Vardır...
Hıfzı, 18 yaşın ataklığıyla hocayı bozdu:
- Olamaz...
- Ne biliyorsun?
- Çünkü benim bildiğim kadarıyla Cenabı Hak, böyle süfli şeylerle uğraşmaz.
Recep Hoca:
- Çık dışarı!..
Hıfzı dışarı çıkmadı. Öğretmen “dine, Kuran’a küfretmek ve öğretmene karşı gelmek” suçlarını
işlediği gerekçesiyle ve okuldan kovulması istemiyle öğrencisini müdüre rapor etti; ama amacına ulaşamadı.
Küçük Hıfzı’nın bu yoldaki ilginç serüveni daha önce başlamıştı.
Liseyi bitirmeden hayata atılmış, ilk açıldığı günden başlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görev üstlenmişti. Çocuk yaşta kendisini
Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın Meclisi’nde bulan küçük Hıfzı, daha sonra Cumhuriyet Türkiyesi’nin Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’su olacak, 1920’lerde girdiği yolda duraksamaksız yürüyecek, 20’nci yüzyılı boydan boya kat ederek bugüne ulaşacaktı.
Hocayı ben ilk kez İstanbul Hukuk Fakültesi’nde görmüştüm.
O kürsüdeydi, ben öğrenci sırasında. O anlatıyordu, biz dinliyorduk. Velidedeoğlu, pırıl pırıl bir mantıkla konuyu açıyor, yalın bir dille en karmaşık sorunları saydamlaştırıyordu.
Yalnız derslerinde değil, bütün kitaplarında ve yazılarında, bu aydınlık görülür, insanın gönlüne ışık serper.
Öğrencilik yıllarımda hiç aklıma gelir miydi? Hocam Hıfzı Veldet’le Cumhuriyet’te, aynı sayfada, yan yana yazmak onuruna erişeceğimi düşünebilir miydim?
*
Ne var ki birkaç haftadır Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun yazıları çıkmıyor.
Hoca hasta.
İyi biliyorum ki hocam, şimdiye dek bir sürü hastalık geçirmiş, hepsini de yenmiştir. Bedenine saldıran, kimi zaman da yerleşen hastalıklara karşı yaman bir savaşımcıdır hocam; bu alanda bir gerillaya benzer; önce düşmanını yakından tanımaya çalışır nelerin düşmana yaradığını, nelerin kendisine güç taşıdığını adamakıllı öğrenir; sonra uzun süreli, uzun soluklu bir savaşı göze alır.
Ancak bu kez düşman sanıldığından daha güçlüymüş, kurnazmış, inatçıymış; hocamı sarstı; en sonunda Hıfzı Veldet, yazılarına bir süre ara vermek zorunda kaldı.
*
Bencilliğin güzeli olur mu?
Olur...
Okurun yazarına dönük bencilliği güzeldir. Hıfzı Veldet hastaymış; umurumda değil. Ayağının acısıyla geceleri kıvranıyormuş; bana ne!.
Uykusuzluk canına tak demişse, ne yapalım efendim!..
Sabah akşam içtiği ilaçlardan midesi tersine mi dönmüş?
Haydi canım sen de...
Pazar günü gazeteyi açtığımda, ben, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun yazısını okumak istiyorum. Hocam, bir an önce şu hastalığın sırtını yere vur; al güzelim kalemini eline...
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- ABD basınından Esad iddiası