Ortadoğu'da Sonun Başlangıcı mı?
Türkiye, dış politikanın en temel kuralının “ülkenin seçeneklerini açık tutmak” olduğunu unutmuş gözükmekte ve her geçen gün, her alanda kendisini daha da köşeye sıkıştıracak adımlar atmaktadır.
Mavi Marmara gemisinin, büyük ölçüde iç politika, bir ölçüde de neye hizmet edeceği anlaşılamayan, Arap kamuoyuna oynamak amacıyla, Türk vatandaşlarının ateşe atılması pahasına Gazze’ye gönderilmesi girişimi vahim sonuçlara yol açmış, daha da açacağa benzemektedir.
Türkiye’nin, Filistin sorununun, Filistin halkının çıkarlarını koruyacak biçimde çözümüne destek vermesi ve ağırlığını bu yönde kullanması doğrudur. Gazze ablukası ve İsrail’in açık denizde korsanlık yapmasının kabul edilemez olduğu da doğrudur. Ancak, Gazze hatta Filistin, bir Kıbrıs, Ege sorunu, daha açık deyişle, Türkiye’nin sorunu değildir. İsrail’in yanlış politikaları ile mücadelenin yöntemi ise “one minute” ile başlayan, Mavi Marmara ile devam eden tutum, hiç değildir.
Mavi Marmara, dış politikada “kontrollü bunalım yaratma” politikasının bir uygulaması olarak düşünülmüş ise olay yaratanların denetiminden çıkmıştır. Sonuçta, Türkiye, en azından engel olabilecekken bunu yapamayarak -veya yapmayarak- kendi vatandaşlarını ateşe atmış, sonra da onları koruyamamıştır. Bu vahim bir durumdur.
Dış politikada her adım, belirli bir amaç için atılır. Başarı bu amacın gerçekleşmesi halinde vardır.
Mavi Marmara girişiminin amacı Gazze ablukasını kırmak idiyse bu gerçekleşmemiştir. Türkiye ablukayı kıramamış, olay sonrasında öne sürdüğü üç koşulun -özür dilenmesi, tazminat ödenmesi ve Gazze ablukasının kaldırılması- hiçbirisi gerçekleşmemiştir. Bu AKP’nin İsrail-Gazze politikasının amacına ulaşamadığının, dolayısı ile başarısız olduğunun açık kanıtıdır.
Türkiye’nin, Gazze ablukasının kalkmasını sağlayamaması bir yana, Palmer raporu, ablukanın hukuka uygun olduğunu hükme bağlamıştır. Türkiye’nin Mavi Marmara girişiminin bir sonucu olan bu gelişme, Filistin davasına ciddi zarar vermiştir. (Palmer raporunun niteliğini kimsenin dinlemek ve anlamak istemeyeceğini görmeden raporu tartışmaya çalışmak, yalnız dış politikayı değil dünyayı hiç bilmemektir.)
Raporu takiben açıklanan “B” Planı’nda, Gazze ablukasının Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) götürüleceğinin belirtilmesi, Türkiye’nin Filistin’e yeni ve daha büyük bir zarar verebileceği endişesini yaratmaktadır. UAD ve yargıçlarının bağımsız ve özellikle büyük devletlerin siyasi etkisinden uzak olduğunu düşünmek ciddi bir yanılgıdır. Dışişleri Bakanlığımızın 1970’li yılların ikinci yarısına ait dosyalarında, zamanın UAD’ye ait, bu açıdan örnek olacak çok aydınlatıcı bilgiler vardır.
UAD ve yargıçları
UAD’nin, Sırbistan’ın isteği üzerine, BM Genel Kurulu’nun aldığı karar sonrasında, 2010 yılında, Kosova’nın bağımsızlık ilanı konusunda verdiği, ibret verici “Danışsal Görüş” de göz açıcı niteliktedir.
Bu gerçekler ve geçmiş örnek kararlar dikkate alındığında, UAD’nin de Gazze ablukasının hukuka uygun olduğuna karar vermesi halinde bunun Filistin’e vereceği zararı kimse ortadan kaldıramaz. Korkarım UAD böyle bir karar aldığı takdirde, bugün, İsrail’e karşı takındığı tavır nedeniyle -belki de Türkiye’nin Ortadoğu’da kendi kendisini yok etmesine yardımcı olacağını düşündükleri için- Türkiye’ye alkış tutan bazı Ortadoğu ülkeleri ile Arap Ligi gibi kurumlar, UAD’nin böyle bir kararının vebalini Türkiye’ye yüklemek için birbirleri ile yarış edeceklerdir.
B Planı’nın diğer unsurları ne yazık ki çok geç kalmış politikalardır. Türkiye, İsrail ile ilişkilerinin düzeyini hemen Mavi Marmara olayını izleyen günlerde düşürmüş, askeri işbirliğini o zaman askıya almış olsaydı hatta B Planı’nda söz edilmeyen ekonomik ilişkileri gözden geçireceğini açıklasaydı, bunların İsrail ve ABD, dolayısıyla Palmer Komisyonu üzerinde bir etkisi olabilirdi. Şimdi İsrail, -Sayın Davutoğlu istediği kadar niteliğini tartışsın veya Sayın Cumhurbaşkanı “yok” saysın- BM Palmer raporunu da arkasına almışken B Planı’nın bu unsurlarından ürkmeyecektir. Aksine, özellikle planın “Doğu Akdeniz’de seyir güvenliğini sağlamak” bölümünü, Türkiye’nin uluslararası hukuka saygısız davranma hazırlığı olarak göstermeye çalışacaktır. Nitekim İsrail tarafının ilk açıklamalarında, bu konu ile ilgili olarak “Türkiye’nin Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin hükümlerine uymasının beklendiği” ifadesinin kullanılması geleceğe ışık tutmaktadır. Yunanistan’ın yaptığı “Türkiye’nin tavrının, komşularla sıfır sorun politikasına uymadığı” açıklaması ise İsrail kervanına daha şimdiden kimlerin nasıl büyük bir hevesle katılacağını göstermektedir. AB Polonya toplantısında, kimsenin Türkiye’nin tutumunun haksızlığını dile getirmemesi, eğer doğru ise -Türkiye’nin başını derde soktuğuna için için sevinen- basit bir diplomatik nezaket sonucudur. Diplomasinin bu incelikleri, deneyimi olmayanlar için yanıltıcı mesajlar verir.
Türkiye, dış politikanın en temel kuralının “ülkenin seçeneklerini açık tutmak” olduğunu unutmuş gözükmekte ve her geçen gün, her alanda kendisini daha da köşeye sıkıştıracak adımlar atmaktadır. Ulusal çıkarlardan vazgeçilmesi düşünülemeyeceğine göre, bu adımlar sonuçta Türkiye’yi sıcak çatışma riski ile karşı karşıya bırakabilir. Gazze ablukası konusunda, başta, bugün Türkiye’ye alkış tutan Arap âlemi olmak üzere tüm dünya kılını kıpırdatmazken Türkiye’nin bu nedenle Doğu Akdeniz’de İsrail ile sıcak bir çatışmaya doğru yol alması, üzerinde ciddi biçimde düşünülmesi gereken bir durumdur. Bu irdeleme yapılırken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesinin bugün içinde bulunduğu sıkıntılar da dikkate alındığında, AKP hükümetinin dış politikada her adımını her zamankinden daha da dikkatli atmasının şart olduğu görülecektir.
En Çok Okunan Haberler
- Garipoğlu'nun mezarından kefen çıkmadı
- Son seçim anketinde ayrım 1'in altında!
- Erdoğan’ın ‘İsrail’in hedefi Türkiye’ mesajına tepki
- Hiroşima’ya atom bombası atan pilotun sözleri gündemde!
- ‘Beni Erdoğan görevden’ aldı diyen CHP’li
- 'Nasrallah öldürülmeden birkaç gün önce...'
- Aile hekimlerine 'hasta garantisi'
- Arda Güler hayal kırıklığına uğradı!
- Kalkışa hazırlanan yolcu uçağı alev aldı!
- İmamoğlu'ndan 'ahmak' davası için yeni hamle