Oya Eczacıbaşı: Çocuklar sanatla iç içe büyüsün
Oya Eczacıbaşı: Eğitim bir ülkenin geleceğinin garantisidir. O yüzden çocukların sanatla iç içe büyüdüğü bir ülke hayalim var.
İstanbul ile Fransa arasında gidip gelen çocukluk ve gençlik yılları. “Yurtdışında yaşadığım dönemde sadık bir müze ziyaretçisiydim. Sanatın mutlaka hayatımda olmasını istiyordum” diyen İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı’nın müze kurma mücadelesi ise 10 yılını almış.
Pandeminin başlangıcından bu yana müzenin dijital platformlarında 1 milyonu aşkın kişiyi sanatla buluşturmuşlar. 18 Mayıs Müzeler Günü öncesi Oya Eczacıbaşı ile sanatı ve hayallerini konuştuk.
- İstanbul ile Fransa arasında gidip gelen çocukluk ve gençlik yıllarınız var, biraz o süreci anlatır mısınız?
Babam Prof. Turhan Esener’in Strasbourg Üniversitesi’ne davetli profesör olarak atanması sebebiyle çocukluğum Türkiye ile Fransa arasında gidip gelerek geçti. Fransa’ya üç yaşında gittim. İlkokul, ortaokul ve liseyi orada okudum.
O süreçte sadece tatillerde İstanbul’a gelirdik nerdeyse tüm yaz aylarını Büyükada’daki evimizde geçirirdik. Bu gidip gelmeler 1978 yılına dek hep devam etti.
- Üniversite yıllarında İstanbul'a dönüyorsunuz, hatta diplomanızı da babanızın elinden alıyorsunuz, hayalinizdeki meslek neydi?
Evet, liseyi Strasbourg’da bitirdikten sonra ailecek Türkiye’ye dönüş yaptık. Lisans eğitimi için Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni tercih ettim. Mezun olurken de diplomamı bahsettiğiniz gibi o dönem üniversitede profesör olan babamın elinden aldım. Yurtdışında yaşadığımız dönemde sadık bir müze ziyaretçisiydim. Sanatın mutlaka hayatımda olmasını istiyordum. Aldığım işletme eğitimiyle sanata ve özellikle müzelere olan ilgimi birleştirebileceğim ve ülkemizde eksikliğini hissettiğim bu alana nasıl katkı sağlayabileceğimi düşünüyordum. Bu sebeple de yüksek lisansımı İngiltere’de müze işletmeciliği üzerine yaptım.
Bülent Eczacıbaşı, Nejat Eczacıbaşı, Emre Eczacıbaşı ve Oya Eczacıbaşı
10 YILLIK MÜCADELE
- Müze kurma düşüncesi nasıl gelişti, İstanbul Modern'i kurarken nasıl zorluklarla karşılaştınız, en büyük destekçileriniz kimler oldu?
İstanbul Modern’in kuruluş adımları 1987 yılında benim de görev aldığım, Uluslararası İstanbul Bienali’nin öncüsü 1. Uluslararası Çağdaş Sanat Sergileri sırasında, kayınpederim Nejat Eczacıbaşı tarafından atıldı. İstanbul’a bir modern sanat müzesi kazandırmak onun hayaliydi.
Nejat Bey, İKSV’nin düzenlediği ve ilki 1987’de gerçekleşen bienal sergilerinin İstanbul sanat yaşamına getirdiği canlılık ve gördüğü ilgiden esinlenerek bunu sürekli kılmak amacıyla bir modern sanat müzesinin kurulma girişimine öncülük etti.
İlk girişim, bir takım engellemeler sebebiyle gerçekleştirilemeyen, Haliç kıyısında atıl durumda bulunan tarihi Feshane binasının müzeye dönüştürülme projesi oldu.
Nejat Bey’in 1993 yılındaki vefatının ardından, bu dileğini gerçekleştirmek üzere harekete geçtim. Mücadele ve arayışla geçen 10 yıllık bir dönem oldu.
2003 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencilerine Müze İşletmeciliği dersi vermeye başladım. Tam da o zamanlar, 8. İstanbul Bienali mekânlarından biri olan 4 No’lu antreponun müzeye dönüştürülme projesi gündeme geldi. Karaköy’deki Denizcilik İşletmeleri için depo olarak inşa edilen antrepo, bir modern sanat müzesi kurmamız amacıyla dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından tahsis edildi.
Çok kısa bir süre içinde inşaatı tamamlayıp 11 Aralık 2004’te açılışı gerçekleştirdik. Uzun yıllara dayalı mücadelenin sonucunda gerçeğe dönüşen bu hayale ortak olan, destek veren, kamu ve özel sektörün yanı sıra yerel yönetimler de oldu.
Kurmayı amaçladığımız müzenin misyonu, ülkemizin sanatsal yaratıcılığını, üretimlerini ve kültürel kimliğini ulusal ve uluslararası sanat ortamıyla paylaşmaktı. O yüzden en büyük desteği, güveni sanatçılarımızdan, varislerinden aldık. Bu güven ve destek bize de bir sorumluluk getirdi elbette.
- Binicilik geçmişiniz var. Milli Takım’da da yer aldınız. Oradaki deneyiminizden, bu deneyimin hayatınıza neler kattığından bahseder misiniz?
1980 yılından itibaren binicilik sporuyla profesyonel olarak ilgilenmeye başladım. Binicilik çok sevdiğim ve müsabık olmaktan keyif aldığım bir alandı. 1992 yılında Milli Takım’a girdim ve Balkan Şampiyonası’na katıldım. Bu süreçte edindiğim deneyimin elbette hayatımda bana katkısı olduğuna inanıyorum. Biniciliğin özellikle kişinin risk alma yeteneğini artırdığı söylenir. Ben de engel atlamaya meraklıydım. Ama tabii engel atlarken çok sayıda kaza geçirdiğim de oldu.
KÜLTÜR-SANAT OLUMSUZ ETKİLENDİ
- Pandemide bir yılı geride bıraktık. Bu süreçte en fazla etkilenen, kültür sanat sektörü oldu. İstanbul Modern bu süreçten nasıl etkilendi?
Haklısınız; bir yılı aşkın süredir yaşadığımız bu pandemi döneminde en çok etkilenen alanlardan biri de kültür-sanat oldu. Tüm dünyada müzeler, galeriler, sinema ve konser salonları kapılarını kapattı, festivaller, fuarlar iptal edildi ya da belirsiz bir tarihe ertelendi.
Sergi açılışlarına yetişemediğimiz bir yoğunluktan evlerde sosyal izolasyona geçtiğimiz bir döneme girdik. Salgının sanat ve sanat kurumlarına en büyük etkisi hiç şüphesiz dijitalleşmenin önemini anlama ve bu alanda hızla harekete geçmek oldu.
İstanbul Modern kurulduğu ilk günden bu yana dijital ortamda varolmaya, yenilikleri takip etmeye önem veren bir kurum. 2010’lu yılların ortasından itibaren koleksiyonumuzu dijital ortamda paylaşıma açmış, yakın zamanda da sergilerimizin bir kısmını sanal tura aktarmıştık. Pandemi sürecine bütün dijital platformlarda ve hesaplarımızda mevcut içeriklerimizi paylaşmanın yanı sıra yeni ve döneme özgü projeler üreterek adapte olduk.
PANDEMİDE 1 MİLYONU AŞKIN KİŞİYİ SANATLA BULUŞTURDUK
- Sanatseverlere ulaşmak için bu dönemde nasıl bir aksiyon aldınız?
Pandemi döneminden önce de, bu süreç boyunca da, her yaştan izleyiciye yönelik içerikler sunmaya çalıştık ve çalışıyoruz. Yetişkin izleyicilerimiz için dijital sergiler, sanat yapıtı çözümlemeleri, sanal sergi turları, film gösterimleri, sanatçılarla söyleşiler gibi pek çok içeriği erişime sunmaya devam ediyoruz.
Pandemideki kısıtlamalara hızla uyum sağlayarak 28 Mart 2020 itibarıyla çevrimiçi faaliyetlere başladık. İstanbul Modern Eğitim ve Sosyal Projeler bölümü yüzde 80’i devlet okulundaki çocuklara yönelik olmak üzere 500’ü aşkın eğitim programı uyguladı.
İstanbul’un yanı sıra Mardin’den Trabzon’a, Tekirdağ’dan Adana’ya, Balıkesir’den Malatya’ya kadar pek çok farklı yerden katılımcının hayatına değen eğitim programlarımızla okullara ulaştık, 15 bine yakın çocuğu sanatla buluşturduk.
Hafta sonu ve yetişkinlere yönelik düzenlediğimiz atölyelere ise ABD, Belçika, Avusturya, Yunanistan gibi farklı ülkelerden katılımcılar oldu.
Müzenin YouTube kanalı üzerinden her yaştan sanatsevere yönelik özel içerikler yayınlıyoruz. Eğitim uzmanlarımız, çocuklar için evlerinde gerçekleştirebilecekleri pek çok sanatsal etkinlik önerisinin yanı sıra, modern ve çağdaş sanat yapıtlarını onlara özel bir dille aktarıyor. Yetişkin izleyiciler için de koleksiyonda yer alan sanat yapıtlarının keyifli ve berrak bir dille çözümlemeleri erişime sunuluyor.
İstanbul Modern Sinema ise 7 sinema programını çevrimiçi ve ücretsiz olarak izleyiciyle buluşturdu. Çevrimiçi film ve belgesel gösterimleri, canlı yayınlar, yönetmenlerle söyleşiler başlıkları altında geliştirilen içerikler 42 bin sinemasevere ulaştı.
Müzeyi destekleyen üyelerimize zaman zaman ülke sınırlarını aşan çevrimiçi etkinlikler düzenledik. Üyelerimiz sanal ortamda gerçekleşen 25 etkinlik ile küratörlü sergi turları, koleksiyoner ve sanatçı atölye ziyaretleri gerçekleştirdi.
Pandeminin başlangıcından bu yana müzenin dijital platformlarında sanatla buluşturduklarımızın sayısı ise 1 milyonu aştı.
- Pandemi herkesin günlük hayatını değiştirdi, bu dönemde evde olmak size ne tür deneyimler kazandırdı?
Mecburi olarak evde kaldığımız bu süreçte, uzaktan çalışma alışkanlığı gelişti. Pandeminin başlangıcından bu yana müze ekibimizle birlikte çevrimiçi toplantılar yapıyoruz. Ev ve iş yaşamımızı dengede tutmayı öğrenirken, izleyicilerimize sunduğumuz içerikler için yoğun bir şekilde çalışıyoruz.
- Son dönemlerde ne okuyor, ne dinliyor ne izliyorsunuz?
Bir süredir biriktirdiğim kitapları okuyorum. Yurt dışındaki müzeleri, sanat fuarlarını, galerileri çevrimiçi takip ediyorum. Üyelerimiz için çevrimiçi düzenlediğimiz sanatçı atölyeleri ve koleksiyoner ziyaretlerine katılıyorum.
YENİDEN KARAKÖY’DE OLACAĞIZ
- Gelecek dönem planlarınız nelerdir?
Şu anda bildiğiniz gibi dünyanın en önemli müze ve sanat kurumlarının mimarisinde imzası olan Renzo Piano’nun tasarladığı Karaköy’deki yeni müze binamızın inşaatı devam ediyor. İstanbul’un ve ülkemizin ikon müzelerinden biri olacağına inandığımız yeni binamızın ve sergilerimizin hazırlıklarını yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Yıl bitmeden sanatseverlerimizi yine ve yeniden Karaköy’de ağırlamayı planlıyoruz.
BİNİCİLİK VAZGEÇİLMEZİM
- Ne tür hobileriniz ve tutkularınız var?
Binicilik vazgeçemediğim bir hobim. Hâlâ fırsat buldukça Bülent ile farklı yerlerde at binmeye devam ediyoruz. Uzun ve etaplı yürüyüşleri çok seviyorum. Seyahate meraklıyım. Kültür, sanat ve tarihle iç içe seyahatler, keşifler yapmaktan keyif alıyorum. Pandemi sebebiyle bu seyahatlere mecburi bir ara verdik. Umarım en kısa zamanda özgürce gezebileceğimiz günler gelecektir.
- Pandemi bittiğinde ilk yapacağım dediğiniz şey nedir?
Maskesiz ve mesafesiz, özgürce sanat etkinliklerine katılmak diyebilirim. Müzenin kapısında kuyrukların olduğu, okul gruplarıyla gelen her yaştan çocuğun müze ortamında sanatla buluştuğu atölyeleri görmek ve bunun mutluluğunu yaşamak istiyorum.
KADIN SANATÇILAR UZUN VADELİ STRATEJİ GELİŞTİRİLMELİ
- Kadınlar için neyi değiştirmeyi dilerdiniz?
Kadınların eşit yaşam hakkına sahip olabilmek için sürekli mücadele etmesine gerek olmadığı, belki daha da önemlisi, bu mücadelenin gerekliliğini açıklamak zorunda kalmadığı bir düzenin oluşması en büyük dileğim olurdu. Ancak bu dileklerin ötesinde, birtakım düzenleme ve toplumsal değişimler gerektiriyor.
Kadın sanatçılar açısından baktığım zaman neyi değiştirmek isterdim sorusuna yanıt vermek isterim. İstanbul Modern Sanat Müzesi Koleksiyonu’nda, kuruluşumuzdan bu yana gerçekleştirdiğimiz sergilerde kadın sanatçıların üretimlerini farklı bir bakış açısıyla değerlendiriyoruz. Ancak, konu tek başına kurumsal çabayla çözülecek bir durum değil. Kadın sanatçıları kapsayacak uzun vadeli bir strateji geliştirilmesi gerekiyor.
Türkiye’deki kadın sanatçıların gerek üretimlerini gerekse müze ve sanat kurumlarındaki görünürlüklerini artırmak için İstanbul Modern olarak başlattığımız Kadın Sanatçılar Fonu’nun yaygınlaşmasını çok isterim.
SANAT ÇOCUKLARIN YARATICILIĞINI ARTIRIYOR
- Nasıl bir Türkiye hayaliniz var?
Dijital dönüşümün hayatımızı değiştirdiği bir çağda yaşıyoruz. Bu çağın içine doğan çocuklarımız geleceğimizi belirleyecek. Onlara vereceğimiz eğitim bu yüzden çok önemli. Bu nedenle İstanbul Modern’i kurarken, ziyaretçiyle buluşturacağımız sergiler kadar önemsediğim konulardan biri de eğitimdi.
Çocukların küçük yaşlardan itibaren sanatın farklı disiplinleriyle ve sanatsal bakışla tanışmasının önemine inanıyorum. Sanat eğitimi, çocuğun tüm gelişim alanlarına katkıda bulunuyor. Sanatla büyüyen çocukların daha mutlu ve sağlıklı zihinsel, fiziksel gelişim gösterdiği biliniyor. Sanat çocukların yaratıcılığını artırıyor, özgün düşünme becerisi kazandırıyor. Eğitim bir ülkenin geleceğinin garantisidir. O yüzden çocukların sanatla iç içe büyüdüğü bir ülke hayalim var.
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti