Oyunu kuranlar ve oyunda kalanlar

Önümüzdeki seçimde seçmenin önemli bir kısmı seçim sonrasına göre karar üretecek. Sağ seçmen, eğer tek başına iktidar görmüyorsa (ki şimdilik görünmüyor) “sağ koalisyonun terkibi” üzerine düşünmeye zorlanacak.

Yayınlanma: 23.08.2015 - 00:07
Abone Ol google-news

CHP ve MHP, Davutoğlu’nun “beni koalisyonda HDP (ve aslında iktidarda Erdoğan) ile yalnız bırakmayın” şeklindeki son yardım çağrısına olumlu cevap vermediler. Zaten, Erdoğan da, YSK’yi bile beklemeden “1 Kasım’da seçime gidiyoruz” diyerek konuyu kapattı. Sonuç olarak, hâlâ bazı spekülasyonlar gündemde olsa da on hafta sonra seçime gidiyoruz gibi görünüyor. En azından şimdilik açık ve görünür olan bu...

Büyük bir ittifakla kabul ediliyor ki, bu tablo Erdoğan’ın 8 Haziran itibarıyla kurduğu (veya yürürlüğe soktuğu) oyun planının doğal sonucuydu. Ve yine yaygın bir kabulle, Erdoğan’ın bu oyun planını herkese kabul ettirdiği, kimsenin bu oyunu bozacak hamle üretemediği söyleniyor.

Erdoğan’ın “ben rejimi değiştirdim siz kitabına uydurun” mealindeki çıkışıyla yeniden kendi konumunu “referandum” konusu yapması ve “buzdolabındaki çözüm süreci” söylemini “şehit kanıyla toprak yoğurmaya devam” sınırına taşıması seçimin ana başlıklarını da onun vereceğini gösteriyor. Peki, seçime Erdoğan’ın kurduğu oyunla gitmek kimi nasıl etkileyecek.

 

Oyuna ilk katılandı

Oyunun kurucusu olmak, oyunun galibi olmanın garantisi değil. Bunun en taze örneği, 7 Haziran seçim sonuçları. Ayrıca bazen oyunu bozmak değil, oyunda kalmak veya oyunu kabul etmek daha iyi sonuç getirebiliyor. Bakınız; “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışıyla, Erdoğan’ı kurduğu oyunun içinde karşılayan HDP’nin aldığı sonuç. Buna karşılık, oyunu başka alanda kurmak için hayli emek harcayan CHP’nin çok önemli bir atak yapamaması da karşı örnek.

Evet, şimdi de Erdoğan’ın kurduğu oyun bozulamadı. Ancak ilk göstergeler Erdoğan’ın bu oyundan beklediği sonucu almasının pek kolay olmadığı yönünde. Yayımlanan anketlerde, AKP’nin ciddi bir oy artışı sağlayamadığına, asker cenazelerindeki tepkinin de yer yer ve giderek AKP ve Erdoğan’a dönmeye başladığına ilişkin işaretler var.

HDP’ye giden emanet oyların eriyip, muhafazakâr Kürtlerin geri geleceği, milliyetçi oyların, “MHP’ye ne gerek var” diyerek AKP etrafında toplanacağı ve “biz yüzde 52 ile seçtiğimiz Cumhurbaşkanı’na bağlıyız” diyecek sağ blok oyların yeniden konsolide olacağı bir tablo garanti değil. Anketler bu hesabın Kürt tarafının beklendiği gibi işlemediğini gösteriyor. Ancak öteki taraf da ters dönebilir.

MHP, hayli tepki almasına rağmen CHP’nin “karşı blok” önerisini kabul etmeyerek, Erdoğan’ın oyununun içinde kalmaya gönüllü oldu. Son tahlilde, kaşınmaya başlanan ve daha da tırmandırılacak milliyetçi reflekslerin karşısında bir pozisyon alması zaten neredeyse imkânsızdı. İlk bakışta (ve hâlâ bazı yorumcularca) “siyasi intihar” gibi görünen bu hal, yukarıda sıraladığımız ilk emareler değişmezse MHP’nin durumunu korumasını sağlayan “bir imkân” da üretebilir.

AKP’nin her milliyetçi kışkırtmasını el büyüterek karşılayan (hatta işi, sıkıyönetim isteme sınırına kadar taşıyan), Erdoğan’ı hedef alanından çıkartmayarak üzerine çekmeyi başaran MHP, seçim sürecinde yeniden avantajlı bir “bekleme pozisyonuna” dönebilir. Çatışma sertleştiğinde geçmişe dönük “biz dedik dinlemediler”, gerilim düşürüldüğünde de geleceğe dönük “biz olmazsak ihanet ederler” diyerek pozisyon alabilir.

Önümüzdeki seçimde seçmenin önemli bir kısmı seçim sonrasına göre karar üretecek. Sağ seçmen, eğer tek başına iktidar görmüyorsa (ki şimdilik görünmüyor) “sağ koalisyonun terkibi” üzerine düşünmeye zorlanacak. AKP tarafından da çok kullanılan MHP’nin eriyeceği vurgusu, bir aşamada (özellikle HDP’nin gerisine düşme riski karşısında) savunmacı bir refleks üretebilir. Erdoğan’ın pozisyonu için ikinci kez referandumuna zorlanan sağ seçmenin vereceği reaksiyondan da kimse tam emin olamaz.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler