Özlem’e…
1995 yılında gözaltına alındıktan sonra ölü bulunan Hasan Ocak'ın kardeşi ve Cumartesi Annelerinden Maside Ocak yazdı...
Eskiden Cumartesi Anneleri fotoğraflarını tararken o günün öyküsünü hatırlar, birbirimize anlatır ve kimi zaman yaptıklarımıza ya ağlar ya da gülerdik. Şimdilerde her fotoğraf taramanın ardından günlerce kendime gelemediğim oluyor. Fotoğraflarda fotoğraf tutanların ellerinden, gözlerinden uzağa düşmenin ağrısı çoktan eklendi hayatımıza.
Önce fotoğraflarda fotoğraf tutanların bazılarının cenazelerini kaldırdık. Geride kalanlarla ve birbirimizin gözyaşlarını silerek yine fotoğraf taşımaya devam ettik birlikte. Eksilmemek için sıkıca tuttuk ellerimizden. Tutmaya da devam edeceğiz.
Hak ihlallerinin çevirdiği on yıllarımızda, birbirimizi yürekten kucakladığımız için umut hiç eksilmedi.
Şimdilerdeyse on yıllardır ellerimizden sıkıca tutan, birlikte hak mücadelesi yürüttüğümüz dostlarımız birer birer tutuklanıyor. Fotoğraflarda fotoğraf tutanlara taş duvarların ardından uzanıyor ellerimiz.
Her fotoğraf taradığımda “Oyy çok özledim Özlem’im” cümlesi düşüyor ellerime. İnsanların yaslandıklarında soluk aldıkları omuzlar vardır. Gördüğünde sarılmadan duramadıkları, kendilerinden bir parça olarak bildikleri insanları vardır. Hem geçmiştir hem de gelecektir o insanlar. Böyle insanların hayatınızda olması bir şanstır aslında.
Fotoğraflarda fotoğraf tutuşuna değil, “Bizim niye birlikte fotoğrafımız yok” deyip Özlem Dalkıran’la çektiğimiz fotoğrafa bakıyorum yeniden. 1998 sonbaharında Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray’da toplanmasına yasak konulduğunda, Af Örgütü’nün oluşturduğu “Gözaltında Kayıplar Ormanı”na, farklı ülkelerden gelen kayıp yakınlarıyla ağaçları diktikten sonra, öylece yere oturup hiçbir şey konuşamadan bir fidanlara, bir fidanların yanına çakılan kayıpların isminin olduğu tabelalara bakışımız hala içimde sakladığım soluktur.
2014’te Hrant Dink’in doğum gününde yapılan ödül töreni sırasında Cumartesi Annneleri’nin 500. Haftası hazırlıkları içindeydik. Ayaküstü kucaklaşırken Özlem’in “İhtiyacınız olursa arayın” cümlesi soluktur hâlâ.
Tören sonrası ömrümüzün en zor zamanlarını birlikte yaşadığımız Ahmet Şık’la vedalaşırken ‘hazırlıklarla ilgili neler yapılabilir’i konuşurken, “Bekle geliyorum” diyerek gitti ve geldiğinde yanında Murat Sabuncu vardı. Murat Sabuncu’ya benim söylediklerimi anlattı. O gün ve sonraki günler de olacağı gibi Murat Sabuncu’nun “Tabii canım kardeşim, elimden ne gelirse seve seve yaparım” cevabı hâlâ içimde sakladığım soluktur. İşte böyle soluklardır bizi 22 yıldır ayakta tutan.
Yaşamı ve insan haklarını savunmak suç olur mu hiç? Yaşadığımız bu hukuksuzluklar bir gün mutlaka bitecek biliyorum. Yaşamı birlikte savunduğumuz ve insan hakları ihlallerine birlikte direndiğimiz hapishanelerdeki dostlarımızla yine yan yana olacağız. Biz bu umutla sana/size sarılmaya devam edeceğiz.
Bugüne kadar yaşanan tüm hak ihlallerinin tanığıyız. Fotoğraflarda bizlerin tanığıdır ve tarihin belleğini oluştururlar. Herkes için adalet sağlanıncaya kadar, biz o fotoğraflarda her zaman birlikte olacağız.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık
- 6 asker şehit olmuştu