Rant ve kent...
Geçen günlerde Kartal’da kendi kendiliğinden çöken bina ile bir kez daha kaçak yapılar gündeme geldi. Onun öncesinde 2004 yılında Konya’da Zümrüt Apartmanı kendiliğinden çökmüş, 92 kişi yaşamını yitirmişti. Konu günlerce tartışılmış, yine unutulmuştu. Zümrüt Apartmanı ile ilgili rapor hazırlayan Ersin Arıoğlu, “Yapı üretimi, bir sistem ve uygarlık oluşturma sürecidir...” demişti. Raporda, bu tür binaların sorumlu kamu görevlilerinin göz yummasıyla ve ucuz maliyet, yüksek kâr anlayışıyla yapılarak ölümlerin yaşandığı vurgulanmıştı.
2 Şubat 2004’te 11 katlı Konya Zümrüt Apartmanı’nın çöküşü, aslında ülkemizde süreklilik kazanmış depremsiz yapılaşma çöküşlerinin ilki değil. Çarpıcı etkisi 11 katın 40 saniyede üst üste yıkılması, binada yaşayan 92 kişinin yaşamını yitirmesi, onlarca kişinin yaralanmasıydı. Üstüne üstlük inşaat odaklı, yoğun kentleşme, rant üzerinden kaynak yaratma siyaseti ile öne çıkmış, sürdürmeye kararlı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP’nin bu yoldan yükselişini sürdürmeye kararlı olduğu süreçle çakışmıştı. Yine de kentleşme siyasetindeki olumsuzlukların çarpıcı kanıtı olması nedeniyle çok sayıda iktidar erki de içinde kamu kurumu ile birlikte, uzmanlık üniversiteleri, meslek örgütlerinin nedenlerini ciddi araştırma, raporlarla sonuçlandırmaları zorunluluğunu getirmişti. CHP’nin o dönem milletvekili olan ve kentleşme, yapılaşma, geçmişinde meslek örgütleri içindeki betonarme çalışmalarıyla öne çıkmış Ersin Arıoğlu yönlendirmesinde özel bir çalışma, sonuç raporu ve soruşturma önergesini içeren bir çalışmanın kitabı ile kamu oyunun karşısına çıkmıştı.
Arıoğlu’nun raporu
“Sorumsuzluklar zihniyetinin göçüğü: Konya Zümrüt apartmanı” raporunu, sorunlara bütünlüklü yaklaşımı nedeniyle olabildiğince satır başlıklarıyla paylaşmakta yarar var. Öncelikle depremsiz asla çökmeyecek, en büyük depremlerde dahi yapılaşma suçları, cinayetlerinin işlenmediği bir sonuca ulaşılabilmesi yolunda, kentleşme, yapılaşma gereklerinin, bilimsel gelişmelerin bütünü içinde bakışın geliştirilmesi için. Arıoğlu, dünya ve ülkemizin, uygarlıkların gelişim süreçleri içinde, yapı üretiminin, hele de sosyal demokrat bir partinin çatısı altında bakışını sorgularken altına imzasını koyduğu şu kısa saptama ile girmiş: “Bireyin topluma ve doğaya; toplumun bireye ve doğaya vermekte olduğu zararları durdurma ve arındırma becerilerinde gösterilen bireysel ve toplumsal başarı, uygarlığın seviyesini belirler.” Öncelikle söz konusu raporda, gerek kamu gerekse uzmanlık kurumları, üniversitelerin Konya Zümrüt Apartmanı’na ilişkin verilerinin en anlamlı saptamaları, sonuçları ile paylaşıldığını, sonuç olarak pek çok bilimsel saptamalara verilerin fazlası ile çakışmakta olduğu gerçeğinin altı çizilmeli. Türkiye’nin temel sorunlarına ilişkin bilgi işlemeyi bilememek, hukuk devleti olamamak, eğitimsizlik, üretimsizlik, işsizlik, haksızlık, eşitsizlik, saydam olmamak gibi sorun sıralamalarının, inşaat sektörüne yansımalarının altı çizilerek, inşaat sektörünün temel özelliklerine geçiş yapılıyor. 2000’li yıllarda ortalama 90 milyon metrekaresi izinli, 45 milyon metrekaresi izinsiz, konut, hizmet, ticaret, kültür ve üretim amaçlı binalar yapılmakta olduğunun altını çiziyor. İnşaat sektörünün de alt sektörlerden toplam yüzde 60 girdi alması ile sektörün katma değerinin yüzde 40’lara vardığını belirtiyor.
Üçte biri kaçak
Konut sektörünün özeline bakıldığında ise yaratılan değerin yaklaşık üçte birinin kaçak olduğunu belirtiyor. İnşaat stoku boyutu ile de tablo değişmiyor. Yüzde 30’u kaçak yapı, geri kalan yüzde 70’in yüzde 45-50’si iskân belgesiz olarak tahmin ediliyor. İnşa edilen konutların yüzde 65’i özel şahıslar, yüzde 30 kooperatifler, yüzde 5’i kamu vasıtasıyla yapılıyor. Konut inşaatlarında basit ve yetersiz teknolojiler egemen. Taşıyıcı sistemin dayanıklı olmasına özen gösterilmemiş, standart dışı malzemelerin kullanımı yoğun olmuş. Isı izolasyonları, elektrik donanımları çağdaş seviyenin çok altında. Konut sektörünün ana dinamiği ise köyden kente zorlanmış göç.
Zümrüt Apartmanı: Her şeyi eksik
Konya özeline, Zümrüt Apartmanı’na geçiş bölümlerinde olumsuz etkiler, zorlanmaların çarpıcı örnekleri de katlanıyor. Zümrüt Apartmanı, kooperatif statüsünde yola çıkılmış, daha sonra müteahhit vasıtasıyla yapılan kâra dayalı bir yapılaşma. Yapılaşma sürecinde, kuralların sayısız kez çiğnendiği gelişmeler var. Yapı kullanma izni alınmadan önce kaydı ile resmi işlemler yürütülmüş. Birden fazla ruhsat süreci yaşanmış, yaklaşık 5 yılda tamamlanmış. Araya pek çok tadilat girmiş. Mimari düzgün, simetrik olmamış, yükler dengeleri bozulmuş. Taşıyıcı sistem başarılı çözülememiş. Bulunamayan sayısız uygulamanın olumsuz etkileri de eklemlenmiş. Betonarme kalitesi elbette olumsuz, kalite düşük, çiviyle kolayca ayrışmalar elde edilebiliyor. Killi, yabancı maddeler çok. Beton yoğunluğu az. İsterseniz boşu boşuna “Neden böyle vahim bir çöküş yaşandı?” sorusunu sormaktan vazgeçelim. “Ders alındı mı?” sorusunun yanıtı da daha bir karşılıksız. CHP raporundaki yapılacaklar, yapılması gerekenler, Meclis soruşturması bölümlerine boşu boşuna hiç geçmeyelim. Kuşkusuz çok önemli ve anlamlı, olmazsa olmaz saptamaları hafife almak anlamına gelmiyor. Dönemin iktidar erkinin, siyasal varlığını sürdürme siyasetlerine, siyasi erk gücünü kullanma
Suna: İmar affı yeni facialara yol açacak
Yeri geldiği için, söyleşimizde Oda Başkanı Nusret Suna’nın yaptığı açıklamalara kulak verelim. Suna çöken binaya ilişkin şunlara söyledi: “En büyük sorunumuz yapı stokunun yapılmamış olması. Riskli bina stokumuzun çok fazla olduğunu biliyoruz. Ama binaların özellerindeki gelişmelerin envanter çalışmaları, bilgileri yok. Çöken binanın 92 yılında imar durumu aldığını sonradan öğrendik. Sonrasında iki kat daha çıktığı da ortada. Kaçak, tabii ki yapıda taşıma kapasitesini zorluyor. Sonradan bilirkişi raporları yapılaşmanın çeşitli aşamalarında malzeme eksikliklerini, midye kabukları görülen deniz kumu kullanımlarını ortaya koyuyor. Tabii ki betonarme eksiklikleri tek başına çökme nedeni olmayabilir. Çevre halkından da öğrendiğimize göre, alt kattaki üretim atölyesinde çok sayıda yapı taşıyıcı kolonlar kesilmiş. Yapı taşıyıcı dengelerini bozan pek çok fiziki müdahaleler olmuş. Hepsinin bileşkesinde bozulan dengelerde çökme yaşandı”
Suna, Kartal’da çöken binanın yanındaki binaların da yıkılmasını doğru bulduğunu belirterek, yeni can kayıplarının önlendiğinin altını çizdi. İktidarın imar affı kapsamında birçok yapıya izin verdiğini, kaçak olup olmadığına bakmadan onay verdiğini belirten Suna, “Sahibinin af için başvurup, para yatırım, benim kaçak yapılarım sağlamdır beyanının vermiş olmaları yeterli sayılıyor. Bu çok yanlış bir iş. Meslek örgütlenmeleri olarak defalarca uyardık. Hâla bu vahim tablonun devam edeceği bir imar affı, seçim sonrası tapuların dağıtılması siyaseti inatla sürdürülüyor” diye konuştu.
Yarın: İstanbul depremi kapıya dayanmışken...
<haber-dikey:1266585>
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev