Sean Penn’den ‘Türlü İşlerin Adamı Bob Honey’
Sean Penn’in ilk romanı “Türlü İşlerin Adamı Bob Honey”de, sinema dünyasındaki başarıları yanında politik çıkışlarıyla da adından söz ettiren Sean Penn’in içinde yaşadığı modern Amerikan toplumunun ahlak anlayışına sivri oklar fırlatıyor.
DUYGU AYDIN
Bob
Honey karakteri, çocukluğu 1970’lerin başında San Joaquin
Vadisi’nde Amerikan işçi sınıfının yaşadığı bir mahallede
geçmiş Amerika’nın varoş ve “tehlikeli” semtlerinden bir
figür. Bob, küçükken bisikletiyle gezdiği mahallesinde sık sık
Vietnam Savaşı’na gitmiş gencecik askerlerin kullanılamayan
arabalarını görür. Böylece Sean Penn eleştirel söylemlerine
başkarakterini yaratırken başlamıştır bile. Romanın geçtiği
dönemse milenyum çağının başlarıdır ve Bob karısından
boşanmış, orta yaşlı ve öfkeli bir adamdır artık.
POLİTİK DÜNYADA GEZİNEN BİR ADAM
Bob Honey, başta septik tanklar satan bir girişimcidir. Modern zamanların iletişimden kopuk, özensiz ve her şeyi küçümseyen insan prototipine yerleştirebileceğimiz bir anti kahramandır. Yasadışı ve gizli bir hükümet planında anlaşmalı bir suikastçi olduğunda, koca bir dünya politikasının içinde bulur kendisini. Sean Penn, Bob Honey’le birlikte politikanın isli ve gizemli topraklarında; örneğin Irak’ta, Sudan’da, Lübnan’da gezdirir okuru. Başta sıradanlığa karşı şiddetli bir karşı duruş sergileyerek toplumu tek başına değiştirmeye çalışan yasadışı bir eylemcidir Bob Honey, ancak bir gazeteci sayesinde yaşamını sorgulamaya başlayıp toplumdan kopuk olan hayatına bir son vermeye karar verir.
Sean Penn’in anlatımında modern edebiyatın pek çok unsurunu görüyoruz. Sıçramalı, koşturan bir dil ve çoğu zaman parçalı. Ama Sean Penn istediği resmi çizmekten asla vazgeçmeyen, tablosunun ayrıntılarını yapıp arada bir de uzaklaşarak tablonun bütününe bakan bir ressamı andırıyor. Ayrıca anlatımının akılda kolay canlandırılabilir bir tarafı olduğunu da söylemeliyiz. Penn’in sinemadaki deneyimini düşündüğümüzde bu çok da şaşırtıcı olmayacaktır. Ek olarak, okur zaman zaman geriye dönüşlerin olduğu metinde ilerlerken çokça kapalı imgeye rastlayacaktır. Sean Penn imgelerinin okur tarafından daha da genişletilebileceğine inanıyor. Okur, yazarın ona kolayca verdiklerinden daha fazlasını istiyorsa metni didiklemekten vazgeçmemeli.
Romanıyla karmaşık bir politik dünyanın içine ittiği okurunu yoğun bir şüpheciliğe ulaştırmaya çalışıyor Penn. Büyük kaos yaratan medya kaynaklarının, çıkarlar doğrultusunda yarattığı pazarlanmış ve değiştirilmiş güdem yerine gerçekleri göze sokmak istiyor. Böylece uzun yıllardır sanatta ve politikada parçalara ayrılıp bulanık hale getirilen gerçeklik kavramını bütünlemeyi ve netleştirmeyi savunan cesur bir hamle yapıyor. Romanda geçen, “Gerçeklerin esneme payı yoktur,” cümlesi de kaygan zeminlere konulan gerçekliği yeniden kazanma amacını gösteriyor yazarın. Penn’e göre “gerçek bir delik açar ve çatlatır.” Metinde geçen bu cümle yazarın romanıyla ne yapmak istediğini bize anlatıyor. Gerçeğe bağlılığı ile kendi toplumuna dışardan bakmayı başarabilen yazar, Amerika’nın yerel politikaları ve çeşitli coğrafyalardaki yayılmacılığına eleştirel merceğini tutuyor.
ÇÖKEN TOPLUMUN TABLOSU
ABD’de sistemin yarattığı reklam sektörüyle kuşatılan insanları ele alan yazar markalaşmanın var olmak anlamına geldiği bu yeni dünyada insanların giderek nasıl takıntılı, güvensiz ve mutsuz hale geldiğini gösteriyor. Her gün “beynini televizyona kırbaçlatan” insanların yaşadığı çöken bir toplum tablosu çiziyor. Kuşaklar arası kültürel değişimden medyanın psikolojik manipülasyonlarına, me too hareketinden Katrina Kasırgası mağdurlarına kadar pek çok sosyal sorunun üstüne gidiyor.
Sean Penn kitapla ilgili konuşmalarında, romanının çıkış noktasının Parkland saldırısı olduğunu söyledi. Bilindiği gibi 2018 Şubat’ında ABD'nin Florida Eyaleti'nin güneyindeki Parkland'da bir okula düzenlenen silahlı saldırıda 17 kişi hayatını kaybetmişti. Parkland saldırısı silahlanmayla mücadele konusunda halkın tepkisini örgütlemesinde büyük bir adım oldu. Penn’in hikâyesine temel oluşturduğunu söylediği şey sanırım tam da bu; yani toplumu etkileyen sorunlara dair etkili bir muhalif güç oluşturmak. Romanında sıkça kullandığı silahlar, patlamalar ve cinayetler ise benzer şekilde bunlarla dolu olan toplumsal düzene bir atıf.
MUHALİF BİR SANATÇI PORTRESİ
Penn’in sinema kariyeri dışında politik konularda ses getiren eylemleri, aktivist bir duruşu var. Bu duruş Irak müdahalesinde hükümete karşı aldığı tavır, ABD’nin Venezuella’ya güttüğü düşmanlığa rağmen Chavez ile kurduğu dostluk, cinsel kimliklere yönelik baskıya karşı Milk filminde gösterdiği performans gibi pek çok sosyal meselede kendini göstermiştir. Hollywood’un ışıltılı dünyasında gözleri kamaşmış pek çok Amerikalı sanatçının olan bitene sessiz kaldığı düşünülürse Penn’in duruşunun hiç de azımsanmayacak bir şey olduğu görülecektir. Yazarına baktığımızda romandaki Bob Honey karakterinin de politik sularda dolaşması şaşırtıcı değildir. Sean Penn herkes tarafından sevilme derdi olmadığını romanda karakterine söylettiği şu cümlelerle açıklıyor: “Eğer bir Oscar Mayer sosisi olsaydım, herkes bana derdi: Seni seviyorum.” Ama Sean Penn herkes tarafından sevilmek yerine acı dolu dünyanın sesi olmak için çeşitli yollar arayan sanatçılardan biri olmayı seçmiş ve roman tam da bu çerçeve içinde kaleme alınmış.
Ortadoğu politikasının kitapta oldukça yer kapladığını, yazarın bu konuda söyleyecek çok sözü olduğunu kitabı okuyan herkes rahatlıkla görecektir. Penn “Beyaz bir Amerikalı için Ortadoğu sorunları üzerinde olumlu ya da olumsuz etkileri hesaplamak nasıl mümkün olabilir?” sorusunun peşine düşüyor. Yani bizden millerce uzak bölgede yaşanan acılar bize ne kadar etki eder? Doğu toplumlarına sempati beslediği oldukça açık olan Penn, Batı ve Doğu sorununa kendi coğrafyasındaki insanlardan çok farklı yaklaşıyor: “Gelişmiş Batı dünyasının, olanakları ve ihtişamıyla çok zengin olduğu zannedilse de çoğu zaman insan kalbindeki güzelliği öldürür. Bob ihtişamın; geçmişin asılsız gurur ve önyargısına ödlekçe ve hiç düşünmeden sarılırken aşkı ebediyetten topyekün ayrı düşürmüş Batı insanından ziyade, Doğululara ve köylü takımına daha yakışır bir haz olduğuna inanıyordu.” (s.60-61)
Sean Penn’in Türlü İşlerin Adamı Bob Honey’de Amerika toplumuna dair anlattığı hikâye aslında tüm insanlığın onu yok eden bir politik devinimde ufalanışının hikâyesi. İnsan yaşamının otomat hale getirilip, ahlak ve değerlerinin çökertilmesi, bunların yerini paranın, reklamın, imajın alması… Sean Pean bu kirli dünyanın oyununa çomak sokan, ülkesindeki muhalif kanadın cesur bir sanatçısı olarak romanıyla toplumsal meselelere yaratıcı bir bakış açısı sunuyor. Romanda da dendiği gibi umarız: “EJDERHAYI DİZE GETİRECEĞİZ.”
Türlü İşlerin Adamı Bob Honey / Sean Penn / Çevirmen: İlya Denizeli / Alakarga Yayınevi / 200 s. / 2019.
En Çok Okunan Haberler
- Köyüne dönmek isteyene 5 gebe düve verilecek
- Hasat için 1400 kilometre yol gittiler!
- Yatak odasında yakalandı: Kaçarken balkondan düşüp öldü
- Yer bildiren şirket ve esnafa vergi adımı
- Biri hukuk devleti mi dedi?
- Galatasaray'dan KAP bildirimi geldi!
- İstanbul'da AVM yangını: Çok sayıda itfaiye sevk edildi!
- 36 dakikada gözaltı!
- Geri dönen meyve sebze tartışma yarattı
- Halepçilik tuzağı