Sincan’dan Suriye’ye terör

Çinli yetkililer, ‘mesleki eğitim merkezleri’nin terörle mücadelede etkisi konusunda iddialı: Dünyaya örnek olacak

Sincan’dan Suriye’ye terör
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.06.2019 - 22:09

 

Çin hükümeti, geçen yıllarda ayrılıkçı ve köktendinci terör olaylarıyla gündeme gelen, son dönemde ise “mesleki eğitim merkezleri” olarak adlandırılan kamplarla uluslararası kamuoyunda tartışılan Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne bir medya gezisi düzenledi. Çinli yetkililer, “terörle mücadelede önleyici strateji” kapsamında “radikal düşüncelerden etkilenerek suça karışan, ancak ciddi bir suç işlememiş olan” kişilerin “mesleki eğitim merkezleri”nde eğitim gördüğünü belirtiyor ve bu yolun dünyaya terörle mücadelede “örnek” oluşturabileceğini savunuyor.

Sincan’dan Suriye’ye terör
Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde ayrılıkçı ve köktendinci terör 1990’lı yıllardan başlayarak yakın döneme kadar etkinliğini sürdürdü. Bölgedeki terörün başlıca faili 1989 yılında Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin bağımsızlığı hedefiyle kurulan ve Çin başta olmak üzere birçok ülkenin terör örgütü olarak kabul ettiği Doğu Türkistan İslami Hareketi. Çin’de birçok sivilin yaşamını yitirdiği çok sayıda terör saldırısını üstlenen El Kaide bağlantılı terör örgütü, daha sonra Türkistan İslam Partisi adını kullanmaya başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 2015 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’ne gerçekleştirdiği iki günlük resmi ziyaret kapsamında mevkidaşı Şi Cinping ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada Türkiye’nin Doğu Türkistan İslami Hareketi’ni uzun zamandır terör örgütü olarak kabul ettiğini belirtmişti.

2011’de Suriye savaşının başlamasının ardından örgüt, etkinliğini Suriye’ye kaydırdı. 2017 yılında uluslararası haber ajanslarında yayımlanan haberlerde en az 5 bin Türkistan İslam Partisi militanının Suriye’de savaştığı belirtilmişti. Türkistan İslam Partisi, Suriye’de El Kaide bağlantılı Nursa Cephesi içinde yer aldı. Suriye’deki Türkistan İslam Partisi militanlarının halen yoğun olarak İdlib kırsalında bulunduğu bildiriliyor. Çin hükümeti, mart ayında açıkladığı raporda 2014 yılından bu yana Sincan’da yürütülen terörle mücadele operasyonlarında 12 bin 995 kişinin tutuklandığını, 2 bin 52 patlayıcı maddeye ve 345 bin 229 “yasadışı dini materyale” el konduğunu açıklamıştı.
‘İnanma ve inanmama özgürlüğü’

Ziyaretin kapsamında gazeteciler Sincan İslam Enstitüsü’ne de götürülüyor. Sincan İslam Enstitüsü Müdürü Abdülrakip Tümniyaz, enstitünün üniversite seviyesinde 5 yıllık eğitim verdiğini, burada Kuranı Kerim ve hadis gibi İslam içerikli müfredatın yanı sıra anayasa, hukuk, Çin’in geleneksel kültürü ve Sincan bölgesinin tarihinin öğretildiğini anlatıyor. Enstitüden mezun olanlar, Çin’deki camilerde imamlık yapıyor. Enstitünün Urumçi’deki merkezinde bin 100, Kaşgar’daki şubesinde bin 900 olmak üzere toplam üç bin öğrenci eğitim görüyor. Tümniyaz, ayrıca enstitüde kısa süreli kurslar da olduğunu, Sincan bölgesindeki imamlara cuma namazı eğitimi verildiğini söylüyor. Bu kapsamda bugüne kadar 3 bin imama eğitim verilmiş. Gazeteciler bölgede din özgürlüğü olup olmadığını, ibadet edilirken bir zorlukla karşılaşıp karşılaşmadıklarını soruyor. Tümniyaz bu soruya, “Çin hükümeti din özgürlüğüne önem veriyor. Anayasamızda inanç özgürlüğü var; yani her vatandaşın bir dine inanma ya da inanmama özgürlüğü var. Biz dine inanan ve inanmayan vatandaşların eşit olarak yaşamasını istiyoruz. Herkes inançlarını istediği gibi yaşayabiliyor. Bizim amacımız, inanan ve inanmayanların birlikte yaşamalarını sağlayabilmek” yanıtını veriyor.

Vahşet sergisi

Medya turunun en çarpıcı ziyaretlerinden birini Urumçi’deki Hongguangshan Uluslararası Kongre ve Sergi Merkezi’nde bulunan “Sincan’daki Başlıca Terör Saldırıları ve Şiddet İçeren Suçlar” başlıklı sergi oluşturdu. Sergide 1990’lı yıllardan 2017’ye kadar Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde meydana gelen terör saldırılarının fotoğrafları ile bölgedeki operasyonlarda ele geçirilen teröristlere ait el yapımı patlayıcı, kesici aletler ve silahlar yer alıyor. Fotoğraflarda hem silahlı, bıçaklı terör saldırısına uğramış kurbanların hem de teröristlerin ölü bedenleri açık seçik sergileniyor. İç organları ortaya çıkmış kanlı bedenlerin yer aldığı fotoğrafların hemen yanında bir ekranda Suriye’de çeşitli terör örgütleri saflarında savaşan Uygurların yaptığı infaz videosu sansürsüz bir şekilde gösteriliyor. Sergiyi dolaşan gazetecilerin düştüğü dehşet yüzlerinden okunurken bir gazetecinin ağzından “bir nevi vahşet pornografisi” sözleri dökülüyor. Bu arada sergi, sadece grup olarak ziyaret edilebiliniyor.

Çin’in ‘önleyici stratejisi’

Gezi kapsamında “mesleki eğitim merkezleri” ve Çin’in terörle mücadele stratejisi konusunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan en yetkili isim ise Çin Devlet Konseyi Enformasyon Ofisi Daire Başkanı Du Bin oldu.

Çin’in terörle mücadelede “önleyici stratejisini” anlatan Bin, “ABD’de yaşanan 11 Eylül saldırısına, yakın zamanda Sri Lanka’da olanlara bakın. Bu şiddet ve terör eylemlerine karışan saldırganlar yargılandı ve yargılanacaklar. Fakat bu saldırılarda yaşamını yitirenleri düşünelim, onlar geri gelecek mi? Bu nedenle Çin hükümetinin aldığı önleyici tedbirlere vurgu yapıyoruz. Önleyici tedbirler, terörle mücadedelenin en önemli parçasını oluşturuyor” diye konuştu.
Terör saldırısı gerçekleştikten sonra faillerin yargılanmasının gerçek adaleti getirmediğini söyleyen Bin, “Gerekli önlemleri alırsak ve eyleme geçirirsek böylece saldırıların gerçekleşmesini önlemiş oluruz. Bu yolla da hem saldırganın, hem ailesinin hem de kurbanların yaşamlarını kurtarmış oluruz. Çin hükümetinin önleyici tedbirleri, dünyada da giderek büyüyen bu (terörizm) soruna etkili bir çözüm üretiyor” dedi.

Bin, “Çin hükümeti, insanları işleyeceklerinden şüphelendiği suçlar dolayısıyla mı kamplara alıyor?” sorusu üzerine ise “Böyle söyleyemeyiz. Fakat burada eğitim alanlar, hukuku ihlal etme emareleri gösteren kişiler” yanıtını verdi. Bin, bir kişinin “mesleki eğitim merkezine” alınıp alınmayacağına sadece polisin değil, mahalle ya da köydeki yerel yöneticilerin de bulunduğu bir heyetin karar verdiğini, bu kararın da bir üst yerel yönetim birimi tarafından onaylanması gerektiğini kaydetti.

‘Kuşak-Yol’un kalbi Sincan

Çin hükümeti, Çin’in küresel-stratejik projesi olan Kuşak-Yol İnisiyatifi kapsamında özel önem verdiği Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin ekonomik olarak kalkınması için tüm olanakların seferber edildiğini, bu kapsamda verilen teşviklerle bölge ekonomisinin son dönemde yüksek oranda büyüdüğüne vurgu yapıyor. 

Türkiye ile Çin arasında ‘Uygur’ krizi
Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi, son dönemde dünya medyasında burada yaşayan Uygurlara yönelik insan hakkı ihlali haberleriyle gündeme geliyor. Türkiye’de de zaman zaman bu bölgeyle ilgili haberler yapılsa da konu kamuoyu gündeminde Türk Dışişleri Bakanlığı’nın 9 Şubat’ta yaptığı açıklamayla birlikte geniş yer buldu.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, 9 Şubat’ta “Uygur Türkleri’ne yönelik ağır insan hakları ihlalleri ve halk ozanı Abdurrehim Heyit’in vefatı” hakkındaki bir soruya cevaben yaptığı açıklamada Çin’in son dönemde Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde “insan haklarını ihlal eden uygulamaları yoğunlaştırdığını” dile getirerek, “21. yüzyılda toplama kamplarının yeniden ortaya çıkması ve Çin makamlarının Uygur Türklerine yönelik sistematik asimilasyon politikası insanlık adına büyük bir utanç kaynağıdır” ifadelerini kullanmıştı. 

Aksoy’un açıklamasında Uygur halk ozanı Abdurrehim Heyit’in cezaevinde vefat ettiği yönünde bir ifade de yer almıştı ancak Çin Dışişleri Bakanlığı, bu açıklamanın ardından Heyit’in sağ olduğunu gösteren bir video yayınladı. Aksoy’a o dönem yanıt veren Çin’in Ankara Büyükelçisi Deng Li, Aksoy’un açıklamasında yer alan “toplama kampı” ifadesiyle ilgili “Bunlar toplama kampı değil, hafif suçlar işlemiş ya da hukuka aykırı davranışlarda bulunmuş insanlar için kurulmuş mesleki eğitim merkezleri” yanıtı vermişti.

Kuşak-Yol ve Sincan
Çin’in en geniş idari bölgesi olan Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin yüzölçümü Türkiye topraklarının yaklaşık iki katı büyüklüğünde. Fakat bölge, Taklamakan Çölü ile Tanrı ve Pamir Dağları’nın da yer aldığı zorlu bir coğrafyada bulunuyor. Bölgenin nüfusu ise 24 milyon civarı, nüfusun yarısından fazlasını Uygurların oluşturduğu belirtiliyor.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi, 3.5 milyon nüfuslu, geniş bir alana yayılmış, etrafında yüksek apartmanların, merkezinde gökdelenlerin yükseldiği modern bir şehir görünümünde. Genel olarak Sincan Uygur Özerk Bölgesi, özel olarak da Urumçi, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in açıkladığı “Bir Kuşak Bir Yol” inisiyatifinin önemli bir noktasını oluşturuyor. Eski İpek Yolu’nun doğu ucundaki Urumçi, modern İpek Yolu’nun da kritik noktasında bulunuyor. Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde gittiğimiz tüm şehirlerde 2020 yılına kaç gün kaldığını gösteren geri sayım tabelaları, Çin’in 1 Ocak 2020 için hedeflediği yoksulluğu bitirme hedefine ne kadar kaldığını gösteriyor. Çin’in bölgeler arası eşitsizliği giderme stratejisi kapsamında Sincan bölgesine yatırım teşvik ediliyor. Kuşak-Yol inisiyatifi sayesinde bölgeye yatırım yapan şirketler, Avrupa yönüne ihracatlarının arttığını söylüyor. Çin’in yoksullukla mücadele stratejisi kapsamında ekonomik olarak gelişmiş bölgeler, ekonomik olarak gelişmekte olan bölgelere yardım ediyor. Bu kapsamda örneğin Guangdong bölgesi hükümetinin desteğiyle Kuşak-Yol inisiyatifinin başka önemli bir noktası Kaşgar’da serbest ticaret bölgesi kurulmuş.

Gezi kapsamında Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde gazetecilerle görüşen yerel yönetimlerden ve Çin Komünist Partisi’nden yetkililer ve girişimciler, Çin’in küresel stratejik projesi olan Kuşak-Yol inisiyatifi için Sincan’ın önemini anlatıyor. Bölgenin ekonomisinin gelişmesi için siyasi istikrarın da olması gerektiğini, terör tehlikesinin olduğu bölgede yatırım yapılamayacağından söz ediyorlar.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi’den başlayan gezi boyunca güvenlik önlemleri dikkat çekti. 

 

 

 <haber-yatay:1429217>


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler