Şırınganın içinde ne olduğu öğrenildi
Münevver Karabulut'un katil zanlısı Cem Garipoğlu, bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşma sırasında Münevver'in kardeşi Cem Garipoğlu'na şırıngayla saldırdı. Şırınganın içinde temizlik maddesi olduğu öğrenildi.
Münevver Karabulut cinayetinde katil zanlısı Cem Garipoğlu'nun Bakırköy Adliyesi'ne görülen duruşmasında olay çıktı.
Münevver Karabulut'un 17 yaşındaki kardeşi Enver Karabulut Cem Garipoğlu'na saldırı girişiminde bulundu. Karabulut, elindeki şırıngayı sanık sandalyesinde oturan Garipoğlu'na fırlattı. Şırıngadan çıkan madde mahkeme salonunda nefes alma sorunu yarattı.
Basın mensuplarının edindiği bilgiye göre şırıngadaki madde tuz ruhu yada çok etkili bir asit türü var.
Bu arada, şırıngadan çıkan sıvının üzerine temas etmesi nedeniyle duruşma salonundan çıkartılan Cem Garipoğlu, bir süre sonra yeniden salona geri getirildi. Bunun üzerine, ara verilen duruşmaya kaldığı yerden devam edildi.
Enver Karabulut serbest bırakıldı
Bakırköy 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki olayın ardından dışarı çıkartılan Münevver Karabulut'un kardeşi İbrahim Enver Karabulut, polis ekiplerince gözaltına alınarak Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliği'ne götürüldü. Enver Karabulut, savcıya ifade verdikten sonra serbest bırakıldı.
Karabulut' ifadesinde, şırınganın içindeki sıvının temizlik malzemesi olduğunu söylediği öğrenildi.
Karabulut ailesi: Gerçekler ortaya çıksın
Münevver Karabulut'un ailesi ve arkadaşları da Bakırköy Adliyesi'nde. Adliye önünde gazetecilere açıklama yapan aile gerçeklerin ortaya çıkmasını istediklerini bildirdi. Anne Nagihan Karabulut ise "Sadece göz göze gelmek istiyorum" dedi. CHP Istanbul Milletvekili Çetin Soysal de aileyle aynı anda Adliye'ye giriş yaptı.
Süreyya Karabulut, bir gazetecinin, duruşmada katil zanlısı Cem Garipoğlu'na bir şırınga ile sıvı püskürtülmesini kastederek, ''Oğlunuz Enver'in böyle bir olay yapacağından haberiniz var mıydı?'' sorusunu yöneltmesi üzerine, ''17 yaşında genç bir delikanlının yaptığı bir hatadır. Olmaması gereken bir hatadır ama bu konu tamamen kendi inisiyatifindedir. Ne annenin ne benim ne yakın arkadaşlarının kesinlikle haberi yoktur'' dedi.
''Şırınganın içinde ne olduğu'' sorulan Karabulut, ''Benim gördüğüm kadarıyla o şey içindeki ufak bir idrardır'' diye konuştu.
''Oğlunun şırıngayı mahkeme salonuna nasıl soktuğu'' da sorulan Süreyya Karabulut, ''Bana sormayın'' yanıtını verirken, ''Şırınganın Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir'in çantasında da mı içeri sokulduğu'' şeklindeki sorulara avukat Epözdemir tepki gösterdi.
Epözdemir, ''Böyle saçma soru olabilir mi? Ben yargı mensubuyum. Nasıl benim çantamda olabilir?'' dedi.
Süreyya Karabulut, ''Cem'in duruşmadaki ifadesinde bugüne kadar öğrenemediğiniz bir şey var mı?'' sorusunu da ''İfadelerinin birisinde, söylemesi gereken ifadeyi önümüzdeki mahkemede söyleyeceğini ifade etti. Ezber üzerinden gidiliyor. Onun için biz de bu tiyatroyu seyretmek için bakıyoruz'' diye cevapladı.
Avukat'a protesto
Münevver Karabulut'un katil zanlısı Cem Garipoğlu'nun avukatı Aytekin Kaya, duruşma için geldiği Bakırköy Adliyesi önünde protesto edildi. Yaklaşık 20 kişilik bir grup, Kaya'ya "Adalet parayla satın alınmaz" şeklinde bağırdı. Protesto karşısında herhangi bir tepki göstermeyen Kaya, sessizce adliyeye girdi.
Cem'in savunması
Duruşmada savunmasını yapan Cem Garipoğlu, Münevver Karabulut ile olaydan yaklaşık bir yıl önce tanıştıklarını ve daha sonra sevgili olduklarını anlattı. Karabulut ile 27 Şubat 2009 tarihinde buluştuklarını ve Bahçeşehir'deki eve gittiklerini söyleyen Garipoğlu, her sevgili gibi öpüştüklerini ve seviştiklerini ifade etti.
Münevver Karabulut ile mutfakta bir şeyler atıştırdıklarını söyleyen Garipoğlu, sebebini bilmediği bir şekilde Karabulut ile tartıştıklarını, Karabulut'un kendisine ''Sen ne biçim erkeksin'' diye hakaret ettiğini ancak daha sonra barıştıklarını belirtti.
Karabulut'la en son 3 Mart 2009 tarihinde Bahçeşehir'deki eve gittiklerini anlatan Garipoğlu, ''Evde kimsenin olmadığını biliyordum. Şu an için eve giriş saatimizi hatırlamıyorum. Genellikle kız arkadaşımı eve getirirken arka taraftaki kapıdan içeri giriyorduk'' dedi.
Olay günü evde kimsenin olmadığını, Karabulut ile öpüştüklerini söyleyen Garipoğlu, bir şeyler yemek için mutfağa girdiklerini, bir süre sonra da Münevver Karabulut'un lavaboya gittiğini anlattı.
Bu sırada, Karabulut'un cep telefonunun ''mesajlar'' bölümünü kontrol ettiğini ve burada ''sevgilim'', ''canım'' gibi sözler içeren bir mesaj gördüğünü aktaran Garipoğlu, Karabulut'a bu mesajların ne olduğunu sorduğunu ifade etti.
Münevver Karabulut'un, bu soruya karşılık umursamaz bir tavır takınmasına sinirlendiğini ve tartıştıklarını söyleyen Garipoğlu, savunmasını şöyle sürdürdü:
''Münevver'i çok sevdiğim için deliye döndüm. Cinnet mi getirdim ne oldu bilmiyorum ama kendimi kaybetmiştim. Kendime geldiğimde Münevver'in yerde ölü vaziyette olduğunu gördüm. Münevver'i bu durumda gördüğümde kesin benim ona vurduğumu anladım. Zira evde başka kimse yoktu. Ancak ne şekilde neyle vurduğumu anlamaya çalışıyordum ve daha önce belirttiğim gibi cinnet getirdiğim sırada veya kendimi kaybettiğim sırada masanın üzerindeki bir bıçağı alarak Münevver'in hatırlamadığım vücudundaki bir bölgeye vurduğumu ve bu sebeple Münevver'in ölmüş olduğunu anladım. Kaç bıçak darbesi vurduğumu da hatırlamıyordum. Münevver'in cansız bedenini gördüğümde kendimi öldürmek istedim ancak yapamadım.''
Daha sonra cesetten kurtulmaya çalıştığını ifade eden Cem Garipoğlu, şöyle konuştu:
''Evimizin hatırlamadığım bir yerinden bir bavul aldım. Münevver'in cesedini o bavula sığdırmaya çalıştım, sığmadı. Evden korku veya telaşla dışarı çıktım. Sanırım koşarak nalbura gittim ve bir testere satın aldım. Sanırım koşarak tekrar eve geldim. Nasıl yapabildim anlayamıyorum ama önce Münevver Karabulut'un başını kestim. Münevver'in cesedini bavula koydum, başını da bir gitar kutusuna koydum. Korsan tabir edilen bir taksiyi cep telefonum ile çağırdım. Bu arada evde bulunan Münevver'e ait akmış kanları kirli çamaşır sepetindeki çamaşırlar ile silmeye çalıştım. Kaba bir temizlik yaptım. Kan izleri kaldı mı şu an hatırlamıyorum. Kalmamıştır, diye düşünüyorum.''
Aklına nereden geldiğini bilmediği bir şekilde Etiler'e gitmek istediğini taksiciye söylediğini anlatan Garipoğlu, şunları söyledi:
''Takside ne şekilde davrandığımı hatırlamıyorum. İstanbul'u da pek bilmem. Dedemin evine yakın bir yeri tarif ederek taksiciyi yönlendirdim. Dedemin bulunduğu semte gitmemin en önemli sebebi, İstanbul'u fazla bilmememdir. Dedemin evinin yakınlarındaki çöp konteynerinin yakınına geldim. Taksiden indim, bagajdaki gitar kutusu ve bavulu tek başıma indirdim. Cesedin bulunduğu bavul ve gitar kutusunu, çöp konteynerinin içine attım. Bu arada beni gören oldu mu bilmiyorum.''
Daha sonra bilinçsizce ne yaptığını bilmeden bir alışveriş merkezine gittiğini ve orada bazı tanıdık kişilerle karşılaştığını belirten Cem Garipoğlu, alışveriş merkezinden çıktıktan sonra otobüsle Bahçeşehir'deki evlerine gittiğini dile getirdi.
Döndüğünde ise annesi, kız kardeşi ve kız kardeşine kurs veren öğretmeni evde bulunduğunu belirten Garipoğlu, annesinin kendisine çamaşırlıktaki izlerin ne olduğunu ve kusup kusmadığını sorduğunu ifade etti.
Annesinin sorularını geçiştirdiğini ve saat 22.00 sıralarında eve gelen babasının da kendisine ne yaşandığını sorduğunu söyledi. Babasının bu soruyu annesinin söyledikleri üzerine yönelttiğini sandığını belirten Garipoğlu, şunları anlattı:
''Babama dışarı çıkmak istediğimi söyledim. Birlikte dışarı çıktık. Babam hatırlayamadığım bir araç ile beni şirketinin Beylikdüzü'nde bulunan lojmanlarının olduğu binaya götürdü. Yanımızda şoför veya başka kimse yoktu. Babam, bu arada ısrarla olayı öğrenmek için sorular soruyordu. Babama, eve Münevver isimli kız arkadaşımın geldiğini, içki içtiğimizi, içki içtikten sonra Münevver'in alkolden dolayı başının döndüğünü ve benim de Münevver'i kazayla ittiğim sırada başının, komodinin sivri olan kenarına değdiğini, baygınlık geçirdiğini söyledim. Kanın bu şekilde eve bulaştığını, daha sonra taksiyle Münevver'i eve yolladığımı belirttim. Babam çok soru sorduğu için bu şekilde gerçeği gizleyerek anlattım.''
Cem Garipoğlu, babasının, Beylikdüzü'nde yanında çalışan Mehmet Karakayalı ve Habip Kurt'un kaldığı lojmanlara kendisini bıraktıktan sonra ayrıldığını ifade etti.
Babasının, kendisini almak üzere tekrar lojmanlara geldiğini anlatan Garipoğlu, yeniden Bahçeşehir'e döndüklerini dile getirdi.
Babasından kendisini ara sıra gittiği bir kafeye bırakmasını istediğini söyleyen Garipoğlu, ''Bu kafede, bir müddet tek başıma oturdum. Yine hatırlamadığım bir zaman dilimi geçmişti ki daha önceden tanımadığım ve şu an simasını hatırlamadığım bir şahıs kafeye geldi. Yanlış hatırlamıyorsam uzun boyluydu. Bana 'Cem, Cem' diye seslendi. Beni tanıdığını anladığım için yanına gittim ve birlikte kafeden dışarı çıktık. O kişinin kullandığı bir otomobile bindik. Ben bu arada babama Münevver'i yaraladığıma dair sözler söylemiştim. Ancak Münevver'in öldüğünü ve olayın ayrıntısını babama anlattım mı hatırlamıyorum'' dedi.
İstanbul'dan kaçışını anlattı
Katil zanlısı Garipoğlu, kafede karşılaştığı bu kişinin kendisini İstanbul'a 6 saatlik mesafedeki bir yere götürdüğünü anlatarak, ''Götürüldüğüm yerde, adli makamlardan kaçtığım tahmini 7 aylık süre boyunca tek başıma saklandım. Ara sıra yine tanımadığım bir şahıs bana yiyecek getiriyordu. Tahminen bu şahıs, 10 günde bir geliyordu. Bazen 5 günde bir geliyordu. Bu arada annem, babam, ağabeyim, kız kardeşim, amcam ve yukarıda belirttiğim babamın şirketinde çalışan yetkililerle hiç görüşme yapmadım. 7 ay geçtikten sonra bana yiyecek getiren kişi olup olmadığını hatırlamadığım bir şahıs geldi. Beni adli birimlere teslim edeceğini söyledi. Ben de teslim olmak istediğimi belirttim. Zira ben evdeyken sürekli televizyon izliyordum ve olayın basındaki gelişmelerini takip ediyordum. Bu sebeple teslim olmak istiyordum. Bu meçhul şahıs ile beraber uzunca bir mesafe katettikten sonra yol kenarında durdum ve bu şahıs bana biraz sonra plakasını belirttiği bir aracın geleceğini ve beni alacağını söyledi. Bu otomobil, benim bulunduğum otomobilin önünde durdu. Ben bu araca bindim. Bu araç avukatım Aytekin Kaya'ya ait araçtı. Aytekin Kaya ile birlikte fazla bir yol kat etmeden teslim olduğum yere geldik. Avukatım bana büfeden yemek aldı daha sonra polis memurları gelip beni teslim aldılar.''
Cem Garipoğlu, ''Pişmanım. Böyle bir suçu işlemek istemezdim. Keşke Münevver'in yerine ben ölseydim. Keşke Münevver'i geri getirmenin bir yolu olsaydı. Münevver'in ailesi için çok üzgünüm. Çünkü kızları öldü. Kendi ailem için de çok üzgünüm çünkü oğulları katil oldu'' şeklinde konuştu.
Garipoğlu'na sorular
Zanlı Garipoğlu, savunmasının ardından Mahkeme Heyeti Başkanı Talip Armağan'ın suçu tek başına işleyip işlemediği yönündeki sorusu üzerine, ''Bu suçu tek başıma işledim'' dedi.
Olayda kullanılan testereye ilişkin soru üzerine de Garipoğlu, ''İddianamede belirtilen testereyi olay günü öğle saatlerinde aldığıma dair tanık beyanları, kamera görüntüleri ve satış fişlerini kabul etmiyorum. Bugün savunmamda söylediğim gibi ben olayın hemen akabinde gidip bu testereyi satın aldım. Tanıklar saati yanlış söylemiş olabilirler'' diye konuştu.
Bilgisayarında bulunan ve Münevver Karabulut ile yaptığı MSN görüşmelerinin kayıtlı olduğu ''Zeytinburnu sürtüğü'' klasörüne ilişkin soru üzerine Garipoğlu, ''Münevver ile konuşmalarımızda bana laf olsun diye (züppe) ve benzeri şekillerde hitap ediyordu. Ben de öylesine herhangi bir amacı olmayan bir şekilde MSN'de yaptığımız görüşmeleri (Zeytinburnu sürtüğü) adlı bir klasörde saklıyordum'' dedi.
Mahkemede daha sonra Cem Garipoğlu'na, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan sorgusuna ilişkin söyleyecekleri soruldu.
Verilen ifadelerin kendisine ait olduğunu söyleyen Garipoğlu, bu ifadeleri aynen tekrar ettiğini belirtti.
İfadelerinde bazı farklılıklar görüldüğü gerekçesiyle mahkeme heyeti tarafından yöneltilen sorulara Garipoğlu, ''Soruşturma evresinde önce iki, sonra bir duble votka aldığımı söylemiştim. Şimdi hatırlamıyorum. Babama (Ben Münevver'i öldürdüm) şeklindeki durumu tam olarak söylediğimi veya ne zaman söylediğimi şimdi hatırlamıyorum'' dedi.
Bu arada, söz verilen Münevver Karabulut'un annesi ve babası sanıktan şikayetçi olduklarını ve davaya katılmak istediklerini ifade etti.
Mahkeme heyeti, verdiği ara kararla Karabulut'un annesi Nagehan, babası Süreyya ve kardeşi İbrahim Enver Karabulut'un suçtan zarar görme ihtimallerine binaen davaya katılmalarına karar verdi.
Daha sonra söz alan Nagehan Karabulut, Garipoğlu'nun en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi.
Süreyya Karabulut da Türk adaletine güvendiğini belirterek, ''Ben kızımı katleden sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyorum. Ayrıca sanığa, 197 gün boyunca kol kanat gererek saklayan kişilerin bulunmasını istiyorum. Sanığın savunmalarının ezber ifadesi olduğunu düşünüyorum. Kızı katledilen bir baba olarak bunu kimlerin ne şekilde sakladığını öğrenmek istiyorum'' diye konuştu.
Daha sonra Cumhuriyet Savcısı'nın talebi üzerine olayın mutfakta geçtiğini söylemesine rağmen, evin farklı yerlerinde bulunan kan izlerinin ne şekilde meydana geldiğinin sorulması üzerine Garipoğlu, bu konu hakkında gelecek celse ifade vermek istediğini söyledi.
Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir'in soruları üzerine Garipoğlu, ''Ben maktulün kafasında sert cisimle meydana gelen darbenin ne şekilde olduğunu hatırlamıyorum. Olay benim anlattığım şekilde olmuştur. Ben Münevver ile buluşmaya gitmeden önce Bahçeşehir'deki evimizden çıkıp bir poşet ile tekrar dönüp dönmediğimi, elimde poşet olup olmadığını ve var ise poşetin içinde ne olduğunu hatırlamıyorum'' yanıtını verdi.
Epözdemir'in, sanığa ''Mayasız Ayini''nin ne olduğunu bilip bilmediğini ve cinayet gecesi Hayyam Garipoğlu'na ait araçla nereye gittiklerini sorması üzerine Garipoğlu, ''Mayasız Ayini hakkında herhangi bir bilgim yoktur. Öyle bir ayini hiç duymadım. Amcam Hayyam Garipoğlu'nu da olayın olduğu tarihten 15 gün kadar önce görmüştüm. Ondan sonra görmedim. Lojmana gittiğimde lojmandayken ve lojmandan ayrılırken amcam Hayyam Garipoğlu'nu görmedim, yani amcam orada yoktu'' dedi.
Duruşmada söz alan sanık avukatı Aytekin Kaya da avukat Rezan Epözdemir'in soruları üzerine, Türkiye'deki ceza usul yasalarının, çapraz sorgu ve karşılıklı sorgulama şeklinde bir usul öngörmediğini savundu.
Kendilerinin savunma makamı olarak adaletin tecelli etmesi için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını belirten Kaya, ''Müvekkilimin akli dengesinin yerinde olup olmadığı konusunda rapor alınmasını talep ediyoruz'' dedi.
Bu sırada, Cumhuriyet Savcısı Uğur Sürmeli, Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinde, Cem Garipoğlu'nun babası Mehmet Nida Garipoğlu ve birlikte yargılandığı kişiler hakkındaki davanın ve Bakırköy 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın tanıklarının ve delillerinin aynı olduğunu belirtti.
Her iki dosyadaki delil değerlendirmelerinin birbirini etkileyecek olması, davanın birlikte yürütülmesinin zorunlu bulunması, usul ekonomisi ve davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, her iki dava dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunması nedeniyle iki ayrı mahkemede görülen davaların birleştirilmesi yönünde mütalaa verdi.
Mahkeme heyeti, sanık Cem Garipoğlu hakkındaki ''kasten nitelikli insan öldürmek'' suçuna ilişkin davanın, Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, Mehmet Nida Garipoğlu'nun da aralarında bulunduğu diğer sanıkların yargılandığı dava ile birleştirilmesine karar verdi.
Sanık Garipoğlu'nun, tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, mahkemelerinde görülen dava dosyasının 4. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine hükmetti.
İki dava birleştirildi
Bakırköy 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Cem Garipoğlu'nun savunmasını tamamladığı ilk duruşmanın sonunda, bu dava dosyasının, Garipoğlu'nun anne ve babasının da aralarında bulunduğu 6 sanık hakkında Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava dosyasıyla hukuki ve fiili bağlantısı bulunduğu gerekçesiyle birleştirilmesine karar verdi.
Bu karar ile Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili dava, bundan sonra Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza