'Siyah poşetin içindeki 2 silahı Arslan'a verdim'
Birinci Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Aykut Metin Şükre, Alparlan Arslan'ı Üsküdar'da bir çay bahçesinden tanıdığını belirterek, ''Bana bulabilirsem iki tane daha silah istediğini söyledi. Siyah poşetin içindeki iki silahı Arslan'a verdim'' dedi.
Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin dava ile birleştirilen birinci Ergenekon davasının 138'inci duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu tutuklu 19 sanık katıldı. Duruşmada, tutuksuz yargılanan Aykut Mete Şükre, Süleyman Esen ve Güler Kömürcü Öztürk de hazır bulundu.
Tutuklu sanıklar Hayrettin Ertekin, Ergün Poyraz, Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Selim Akkurt ise duruşmaya gelmedi.
Duruşmada Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, savunması alınması gereken tutuklu sanık Tekin Irşi'nin avukatı İsmail Yanar'ın mazeret belirterek, duruşmaya katılamayacağını bildirdiğini kaydetti. Bunun üzerine tutuklu sanık Aykut Metin Şükre savunmasını yapması için salondaki kürsüye çağrıldı.
Şükre'nin savunması
Duruşmada savunmasını yapan Şükre, daha önce verdiği Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, savcılık, nöbetçi mahkeme ve Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ifadelerini kabul ettiğini söyledi. Şükre, Alparslan Arslan ve Süleyman Esen'i 1997 yılından beri kendisinin çalıştığı Üsküdar'daki Ülkü Ocakları'na ait Salacak'taki çay bahçesinden tanıdığını belirtti. Taksicilik yaptığı dönemde de Arslan ile görüştüğünü dile getiren Şükre, ''Arslan Selimiye'deki parka geldiğinde benden araba bulmamı istedi. Taksi şoförlüğünü bıraktığımı söyledim. Bu sırada silahını gördüm. 'Ağabey silah taşımaya başlamışsın' deyince, 'Avukat olduk artık lazım oluyor' dedi. O dönemde de bir avukat vurulmuştu. Bana bulabilirsem, iki tane daha silah istediğini söyledi. Ben de 'sorarım' dedim. Selçuk Özkan'a sordum, o da Kenan Özay'a sormuş'' dedi. Yaklaşık 15-20 gün sonra Kenan Özay ve Selçuk Özkan'ın silahları getirdiğini anlatan Şükre, ''Silahlar siyah poşet içindeydi. Ben görmedim. Siyah poşetin içindeki iki silahı Alparslan'a verdim'' diye konuştu. Daha sonra çapraz sorgusuna geçilen Şükre, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in soruları yanıtladı.
'Alparslan kritik zamanlarda neden sizi arıyor'
Savcı Pekgüzel, ''Alparslan Arslan ile Cumhuriyet gazetesine ilk bombanın atıldığı 5 Mayıs 2006'da telefon görüşmeniz var. Ne konuştunuz?'' sorusuna Şükre, hatırlamadığı yanıtını verdi. Pekgüzel'in, ''Önemli bir gün, silah verdiğiniz şahıs'' demesi üzerine Şükre, Arslan'ın bomba attığını bilmediğini söyledi. Pekgüzel'in, ''Alparslan bomba atılacak, atılmayacak gibi çok önemli kritik saatlerde sizi arıyor. Kritik zamanlarda sizi aramasının nedeni ne?'' sorusuna da Şükre, hatırlamadığını ifade ederek, ''Alparslan'ın böyle bir günde suçu, günahı olmayan adamı aramasının nedeni beni sevmiyor olması, düşman olması demek'' şeklinde cevap verdi.
Pekgüzel, 14 Mayıs 2006 tarihinde de Ankara'ya gitmeden önce Alparslan Arslan ile beş kere telefon görüşmesi olduğunu, son baz yerinin de Selimiye olarak belirlendiğini belirterek, Şükre'ye Arslan ile buluşup buluşmadığını sordu. Şükre de pazar günü Arslan ile Selimiye Camisi'nde görüştüğünü, kendisinden kiralık araba isteyen Arslan'a, Bağlarbaşı'ndaki bir firmanın telefonunu verdiğini dile getirdi. Pekgüzel'in silahları verip vermediğini sorması üzerine de Şükre, önce hatırlamadığını, ardından da bu görüşmede vermediğini kaydetti. Şükre'ye 15 Mayıs 2006'da Alparslan Arslan Ankara'ya hareket etmeden önce de telefon görüşmeleri olduğunu belirten Savcı Pekgüzel, Şükre'nin daha önceki beyanlarında silahları Danıştay olayından çok önce verdiğini söylediğini belirtti.
Şükre, kendisinden silah istenmediğini, Arslan'ın belindeki silahı görmesi üzerine olayın geliştiğini dile getirerek, Arslan'ın silahları arkadaşları için istemiş olabileceğini düşündüğünü vurguladı. Yemin ederek anlattıklarının doğru olduğunu ifade eden Şükre, Pekgüzel'in ''Niçin Glock buldunuz?'' sorusuna da ''Ben, 'Glock bulun' demedim. Selçuk'a söyledim. O da Kenan'a, Kenan da bir arkadaşına söylemiş'' şeklinde cevap verdi.
Şükre, oturduğu mahalleden tanıdığı arkadaşı Selçuk Özkan'ın silah ticareti yapmadığını, silah taşıdığı için silah bulabileceğini düşündüğünü, Alparslan Arslan'ı da tanımadığını dile getirdi. Silahların piyasa değerini de bilmediğini anlatan Şükre, Ankara'da emniyetteyken bildiği her şeyi anlattığını, hatta silah konusunu da kendisinin polislere söylediğini kaydetti.
Şükre, Alparslan Arslan'ın silahların bulunduğu poşette mermi olmadığını görmesi üzerine Selçuk Özkan'ın evinin bulunduğu yere giderek mermileri aldıklarını ifade etti. Şükre, sorular üzerine de Osman Yıldırım'ı tanımadığını, Muzaffer Tekin ve Veli Küçük'ü Üsküdar'daki çay bahçesinde görmediğini dile getirdi. Arslan'ın öğrencilik yıllarında çay bahçesine geldiğini, kendisinin de 1998 yılından sonra çay bahçesinden ayrılıp 2000 yılına kadar oto kiralama, tamir ve taksicilik işini yaptığını belirterek, çay bahçesine de en son aynı yıl gittiğini kaydetti. Duruşmaya öğle arası verildi.
Tutuksuz sanık Ümit Sayın'ın ifadesi alındı
Birinci Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Doç. Dr. Ümit Sayın'ın, Adalet Bakanlığı müfettişlerince ifadesinin alındığı bildirildi. Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine sabah saatlerinde gelen birinci Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Ümit Sayın, yaklaşık iki saat kaldıktan sonra ayrıldı. Sayın'ın, adliyede bulunan Adalet Bakanlığı müfettişlerine ifade verdiği öğrenildi. İşçi Partisi (İP) avukatları, 27 Aralık 2009'da ''Ergenekon'' soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcılarından Zekeriya Öz'ü, ''mahkemenin yetkisine tecavüz ettiği, tutuklu sanık Ümit Sayın'ı yalan beyanlara zorladığı ve tehditle ifade aldığı'' iddiasıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) şikayet etmişti.
Şükre'nin çapraz sorgusu tamamlandı
Birinci Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Aykut Metin Şükre'nin çapraz sorgusu tamamlandı. Duruşmada Şükre, tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz'in sorularını yanıtlarken Alparslan Arslan'ın kendisine Ankara'daki yargılama sırasında ''İnkar et, ben seni kurtarırım'' dediğini, kendisinin ise her şeyin doğrusunu anlattığını kaydetti. Şükre, üye Hakim Hasan Hüseyin Özese'nin sorusu üzerine ''Ortaokulda köfte satıyordum. 1995-1998 yılları arasında Ülkü Ocakları'nın Üsküdar'daki çay bahçesinde çalıştım. 1998-2000 yıllarında taksicilik yaptım, sonra askere gittim. 2006'da Selimiye Camisi'nin yanında Ada Su İstasyonu'nu açtım'' diye yaptığı işleri sıraladı. Özese'nin başka bir sorusuna da Şükre, Alparslan Arslan'ın öğrenci olduğu dönemde her gün çay bahçesine geldiğini, o dönemde Levent Temiz'in Ülkü Ocakları Başkanı olduğunu ve çay bahçesini işlettiğini anlattı.
Şükre, çay bahçesinin işletmesinin el değiştirmesinin ardından buraya gitmediğini söyledi. Alparslan Arslan'ın Selçuk Özkan'dan aldıkları mermileri denemeden çantasına attığını, Glock marka silahlara bu mermilerin uyup uymadığını bilmediğini ifade eden Şükre, Arslan'ın silahları almak için Selimiye'deki parka tek başına geldiğini söyledi.
Şükre, ''Yorgun ve uyuşuktu. 'Arabayı kullanacak durumum yok' dedi. Selçuk Özkan'ın evine kadar arabayı ben kullandım. Mermileri aldıktan sonra ben işlettiğim sucunun yanında arabadan indim, o kendi kullanarak gitti'' dedi.
Danıştay saldırısını televizyondan duyunca Selçuk Özkan ve Kenan Özay ile görüştüğünü ifade eden Şükre, ''Alparslan'ın saldırıda kullandığı silahların, kendi getirdikleri silahlar olup olmadığını sordular. Bilmediğimi söyledim. 'Biz de gözaltına alınacağız' dediler. 'Herkes bildiğini duyduğunu anlatsın, biz bu olayda kullanıldık' dedim'' şeklinde konuştu.
Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu'nun ''Alparslan'ın babası İdris Arslan'ın diğer şahısların hesabına para yatırma ve Kuranı Kerim gönderme meselesi var. Bunu anlatır mısınız?'' sorusunu da Şükre, ''Cezaevindeyken gardiyanlar geldi. Kuranı Kerim getirdiler. 'İdris Arslan verdi' dediler. Bir de herkesin hesabına 200 lira yatırıldığına dair makbuz gösterdiler. Ben de 'alın götürün, istemiyorum' dedim. Sanki herkes aynı örgütün elemanıyız da... Yok böyle bir şey. Ben ve Süleyman Esen parayı ve Kuranı Kerim'i kabul etmedik. Alparslan bana para yatırılacağı konusunda bir şey söylemedi ama paranın onun ailesi aracılığıyla cezaevine yatırıldığını biliyorum'' diye yanıtladı.
'Alparslan'a yapılan fedakarlığın nedeni ne?'
Haşıloğlu'nun ''Siyah poşetin içindeki silahlar nasıldı?'' şeklindeki sorusu üzerine Şükre, silahların sanki üzerlerine zeytinyağı dökülmüş gibi ıslak ve cıvık olduğunu anlattı.
''Alparslan'a silahları buluyor, mermileri almaya gidiyorsun. Bunlar hatır için yapılacak şeyler mi?'' sorusuna da Şükre, ''Herkes birbirine yardımcı olur ,zihniyetiyle basiretimiz bağlandı'' dedi. Haşıloğlu'nun ''Bu kadar fedakarlığı göze alacak şekilde yardımcı olmanızın nedeni ne? Tehdit mi etti?'' sorusuna ise Şükre, Arslan'ın kendisini tehdit etmediğini belirterek, ''Alparslan'ın bir ayrıcalığı yok. Sadece geçmişin verdiği tanışıklıktan başka bir şey değil'' yanıtını verdi.
Şükre'nin çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından konuşan avukatı Mehmet Taşdelen de müvekkilinin Üsküdar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nde silahlardan dolayı yargılandığını ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet etmek suçundan ceza aldığını, dosyanın da Yargıtay tarafından bozularak, Danıştay davasına bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiğini söyledi. Taşdelen, muhtemelen bu dosyanın da Ergenekon davasına gönderileceğini dile getirdi. Tutuksuz sanık Süleyman Esen'in avukatı olmadığı için savunmasının alınmasına geçilememesi üzerine, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün duruşmayı yarın saat 09.00'a erteledi.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama