Siyasi partiler yasasına kısmi iptal
Anayasa Mahkemesi'nin yasanın "ihtara uymayan siyasi partilerin hazine yardımı almaması için Yargıtay Cmuhuriyet Başsavcılığı'nca dava açılabileceği" hükmünün iptaline ilişkin kararı Resmi Gazete'de çıktı.
Anayasa Mahkemesi'nin, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun (SPK) 104. maddesinin 4778 sayılı Yasa'nın 12. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının, ''ihtara uymayan partilerin Hazine yardımından mahrum bırakılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca dava açılabileceği''ni öngören ikinci tümcesinin iptaline ilişkin kararı Resmi Gazete'de yayımlandı.
AK Parti ile Türkiye Komünist Partisi hakkında 2002 yılında açılan kapatma davalarına bakan Anayasa Mahkemesi, davada uygulayacağı 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 104. maddesinin 4778 sayılı Kanunun 12. maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının ikinci tümcesinin iptali için, siyasi parti kapatma davasına bakan mahkeme sıfatıyla başvuruda bulunmuştu. Yüksek Mahkeme, 2'ye karşı 9 üyenin oyuyla söz konusu hükmü iptal etmişti.
Mahkemenin kararında, Siyasi Partiler Kanunu'na göre, belirlenen ilkelere aykırılığı bulunması sebebiyle bir siyasi parti aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nca resen Anayasa Mahkemesi'ne başvurulacağı, Anayasa Mahkemesi'nin de söz konusu hükümlere aykırılık görmesi halinde bu aykırılığın giderilmesi için ilgili siyasi parti hakkında ihtar kararı verebileceği hatırlatıldı.
İhtar kararından itibaren 6 ay içinde aykırılık giderilmediği takdirde, Cumhuriyet Başsavcılığı'nın o siyasi partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için Anayasa Mahkemesi'ne resen dava açabileceği kuralının da anımsatıldığı kararda, bu kuralla, siyasi partiler hakkında verilen ihtara uymamanın yaptırımının, devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksunluk olarak belirlendiği ve bu yaptırımın uygulanabileceği davayı açma konusunda Cumhuriyet Başsavcılığı'na takdir hakkı tanındığı ifade edildi.
Anayasa'nın eşitlik ilkesinin, birbirinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellediği vurgulanan kararda, ''Aynı durumda olanlar için farklı düzenleme eşitliğe aykırılık oluşturur. Anayasa'nın amaçladığı eşitlik, mutlak ve eylemli eşitlik değil hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olmaz. Kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz'' denildi.
İlgili yasalara göre, bir siyasi partinin devlet yardımından yararlanmaya hak kazanabilmesi için son milletvekili seçimlerine katılma hakkı tanınmış olması ve geçerli oyların yüzde 10'unu aşması gerektiği anımsatılan kararda, bir siyasi parti bu barajı aşamamış olsa da geçerli oyların yüzde 7'sinden fazlasını almış ise devlet yardımına hak kazanabildiği belirtildi.
Devlet yardımı almayan partiler lehine ayrıcalık
Mahkemenin kararında, ''İhtara uymayan tüm siyasi partiler için öngörülen 'devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma'nın, devlet yardımı almayan siyasi partiler açısından infaz kabiliyetinin olmadığı dikkate alındığında, bunlar açısından geçerli ve işlevsel bir yaptırım olduğu söylenemez. Bu durum, devlet yardımı almayan siyasi partilerin emredici hükümlere aykırı faaliyetlerinin yaptırımsız kalması sonucunu doğurduğundan, bu tür partiler lehine bir ayrıcalık oluşturur'' denildi.
2820 sayılı Yasa uyarınca, siyasi partilerin faaliyetlerini izleme görevinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na ait bulunduğu belirtilen kararda, şunlar kaydedildi: ''Bu çerçevede emredici kurallara aykırılık halinde ihtar için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulması, ihtar kararına uyulmaması halinde ise, itiraz konusu kural gereğince, yine Anayasa Mahkemesi'nde dava açılması biçiminde devam eden bu görevin tüm siyasal partiler bakımından aynı şekilde yerine getirilmesi eşitlik ve tarafsızlık ilkesi gereğidir. Oysa itiraz konusu kuraldaki 'açabilir' ifadesiyle, ihtar sonrası dava açılması konusunda Cumhuriyet Başsavcılığı'na sınırsız bir takdir hakkı tanınarak aynı durumda bulunan siyasi partiler hakkında farklı uygulama yapılmasına yol açılmaktadır.''
Karşı oylar
Yüksek Mahkeme'nin bu görüşüne, Başkanvekili Osman Paksüt ile üye Necmi Özler katılmadı. Paksüt, karşı oy gerekçesinde, devlet yardımı alınmasının, partinin son genel seçimde aldığı oy oranına göre belirlenebilecek, değişken bir olgu olduğunu, infaz kabiliyetinin somut koşullara göre değişebileceğini belirtti.
Gerekçesini örnekle açıklayan Paksüt, devlet yardımı almayan bir parti hakkında 2009 yılında ihtara uymadığı için dava açıldığı, dava sonuçlanmadan 2011 yılında genel seçim yapıldığı ve partinin oy oranının yüzde 7'nin üzerine çıktığı varsayımında bulunan Paksüt, bu durumda partinin, devlet yardımına hak kazanacağını belirtti. Paksüt, ''Halbuki 2009 yılındaki duruma göre partinin ihtara uymaması halinde nasıl olsa yaptırım uygulanmayacağı düşüncesiyle dava açılmamış olursa, emredici hükümlere aykırı eylemlerinin varlığına ve yaptırımın infaz kabiliyeti olmasına rağmen, parti cezasız kalacaktır'' görüşünü savundu.
Verilen ihtar kararının gereğini yerine getirmeyen parti sorumluları arasında, partilerinin devlet yardımından yararlanıp yararlanmaması yönünden bir fark bulunmadığını vurgulayan Paksüt, ''Devlet yardımı alan partilerle almayan partiler ise farklı durumda olduklarından, aralarında eşitlik karşılaştırması yapılamaz'' ifadelerini kullandı. ''Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının dava açmakta sınırsız bir takdir hakkı olduğu, bu nedenle aynı durumda bulunan siyasi partiler hakkında farklı uygulamalar yapılabileceği'' düşüncesine de katılmayan Paksüt, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına takdir hakkı verilmesinin Anayasa'ya aykırılığından söz edilemeyeceğini savundu. Paksüt, ''Milli iradenin oluşumuna katkıda bulunan büyük ve güçlü partilerle, seçmen kitlesinin güvenini kazanıp yeterli oy alamamış küçük partiler farklı konumda olduklarından, devlet yardımından yararlanma konusunda aralarında eşitlik karşılaştırması yapılamaz'' görüşüne yer verdi.
Necmi Özler de karşı oy gerekçesinde, itiraz konusu kuralın, yaptırımın uygulanması yönünden siyasi partiler arasında bir ayırım içermediğini, bu nedenle herhangi bir siyasi partiye ayrıcalık tanındığının kabul edilemeyeceğini belirtti. Siyasi partilerin hazine yardımından ne ölçüde yararlandırılacakları, yardımdan bütün siyasi partilerin yararlanıp yaralanamayacaklarının, yasa koyucunun bu konudaki takdirine göre farklılık gösterebildiğini vurgulayan Özler, bu konudaki Anayasa'ya aykırılık iddialarının, Anayasa Mahkemesi'nce reddedildiğini hatırlattı. Özler, siyasi partilerin de yapılacak seçimlerde yardımdan yararlanma koşullarını kaybetmeleri veya kazanabilmelerinin mümkün olduğuna da işaret etti. İlgili yasa hükümleri ile her durumda Devlet yardımından yoksun bırakılma davası açılmasının uygun görülmemesi nedeniyle bunun takdirinin Yargıtay Başsavcılığı'na bırakılmasının benimsendiğini belirten Özler, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olmadığını savundu.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı