Sola Yönlenmeli Dönüşümlerin Tam Zamanı
Ülkemizde maalesef gittikçe uzak düşülen toplumsal beklentilerin canlanması yolunda yeni ufuklar açılabilecektir. Sol temelli hakkaniyetçi bir insanlık anlayışına ve evrensel sevgi değerlerine doğru yönlenebilmenin bu fırsatını kaçırmayalım.
Son altmış yıllık toplum, devlet ve siyaset tarihimizde ülke, hep sağ iktidarlar tarafından yönetildi. 1970’lerin sonlarında sadece iki yıla sığmış E- cevit öncülüğünde bir sosyal demokrat iktidar denemesi ise iç ve dış talihsizliklerle dolu bir döneme rastladığı için başarılı olamadı ve unutulup gitmişti. Daha yakın yılların muhalefet partileri yaklaşımları da iktidardaki sağ güçlere öykünerek gittikçe ortaya yaklaşmış bir geçiştirmecilik davranışı içinde oldu.
Bugünlere gelindi. Şimdi, tarihin akışı içinde, açıkçası pek fazla da beklenmeyen ilginç bir durum kendini gösteriyor. Ana muhalefet partisinin geçmişindeki ulusalcılığı, insani yaklaşımlı hakkaniyetçiliği ve ödünsüz yurtseverlik çizgisini yeniden yakalamak üzere sola yönlenebilmek üzere sola yönelme fırsatı ortaya çıkıyor.
Son günlerin dramatik gelişmelerinin bir ürünü olarak ulaşılan bu konumda Kemal Kılıçdaroğlu, yazılı ve görsel medya organlarının ve sunucularının çok yoğun peşine düştüğü bir politik figür haline geldi. Kendisine irili-ufaklı, anlamlı-anlamsız pek çok şey soruluyor.
Kısa ve ölçülü açıklamalar yapıyor. Bunların arasında ana muhalefet partisinin kendini sola yönelerek güçlendirmesi arayışlarını duyumsatan mesajlar da serpiştiriliyor. Aslında kendisi, medya tarafından daha az yoğun izlendiği son birkaç aylık dönemde bu arayışçılığın ilk umut verici sinyallerini zaten göstermeye başlamıştır.
Toplumsal dönüşüm
Rastlantısal dostluk sohbetlerinde ve aydın, yurtsever, duyarlı çevrelerde verdiği konferanslarda sola yönlenme ihtiyacının önemini kuvvetle vurgular olmuştu. Şimdi ise bunu gerçekleşme düzeyine çıkarabilecek güce sahip olmanın eşiğinde. Bir ciddi toplumsal dönüşümü gerçekleştirebilecek bir lider ve yeni kadrolar işlerine gönül rahatlığıyla başlayabilsin.
Ülkenin ve toplumun sola yönlenmesinden yurttaşların, bireylerin, insan gruplarının ve kümelerinin büyük yarar göreceği açıktır. Sol, insan sevgisini gözetir. Hem evrensel ölçekte hem de ulusal düzlemde. İnsan gruplarının ve toplum katmanlarının hakkaniyetli bir dengeleşme içinde varlıklarını sürdürmesini arzular.
Kontrol edenlerle kontrol edilenlerin ve sıkça rastlanan uç örneklerde de ezenlerle ezilenlerin yan yana yaşaması ve bu çerçevede birbirleriyle didişmeli dengeler kurma durumunda bulunmaları çok derin tarihsel köklere sahip sosyal olgulardır. 18. yüzyıl sonlarından başlayıp dünyada 19. yüzyıl boyunca yaygınlaşan ilginç ve insancıl bir sosyo-politik eğilime tanıklık edildi. Ülkemizde de “kurtuluş, bağımsızlık” temelleri üzerine kurularak gelişmiş bir aydınlanma yönlenişine girildiği anımsanmaktadır. Bireyi, geleneksel ezilmişlikten ve gerilikten kurtaracak toplum katmanlarını umut dolu soluklanmaya götürecek devrimci dönüşümlerin coşkusu yaşandı. Ama bilindiği gibi kısa sürdü.
Ulusallığı kontrol eden uluslararacılık ve onun en taze biçimi olan küreselleşme aldatmacılığı, üretimi ve emeği kontrol eden ve ona hak ettiği payı hiç vermeyen anamalcılık Türkiye’nin son altmış yıllık kaderini alabildiğine talihsiz bir biçimde belirledi.
Şimdi ilk kez bir ana muhalefet partisi en azından yakın gelecekteki liderinin ağzından sol insancıllık içindeki yeni dengelerin kurulması mecburiyetini dile getiriyor.
Tarım üreticisi, sanayi işçisi, hizmet sektörü emekçisi, kamu kesiminde ve özel şirketler düzeyinde iş gören küçük memur ve emeklisi, ayrıca bu işleri yapma şansına sahip olmayan milyonlarca işsiz yurttaş, bu ülkede tam bir mağduriyet ve hakkaniyetsizlik görüntüsü sergiliyor.
Biraz insan sevgisi, bir miktar toplum sevgisi, bir bölümü gerçekten ezilmiş bu kalabalık mağdurlar kümesinin yardımına koşmaya insan vicdanını zorluyor.
Ancak bu yardıma koşma mekanizmasının dünyanın ve Türkiye’nin karmaşık politik çerçevesi içinde büyük sabır isteyen kesintisiz, yoğun ve uzun sürebilecek bir çabanın gösterilmesiyle mümkün olabileceği aşikâr.
Sağdaki siyasal partilerin ve özellikle uzun yıllara yayılmış iktidar olma konumunun getirdiği rehavet ve kendinden geçmişlik içinde bu tür bir çabaya soyunması söz konusu değil. Aslında ve zaten tüm bu edilgenlikler ve olumsuzluklar siyasi iktidarların duyarsızlığının ve beceriksizliğinin sonucu ortaya çıktı. Toplumsal ve kitlesel dayanışma örgütleri, sendikalar, teknik meslek odaları başta olmak üzere çeşitli mesleksel etkinlikleri temsil eden kuruluşlar belli bir yaygınlığa ve güce ulaşmış sivil toplum örgütleri bu alanda elbette varlık gösterebilirler. Ancak, onların etki alanı sınırlıdır.
Sağ iktidarlar tarafından belirlenmiş yasal kısıtlamalar ve ayrıca bu iktidarların sürekli yarattığı baskılar, işleme zorlukları, bu çabaların yetersiz kalmasına yol açmaktadır. Geriye ortanın solunda ve açık biçimde daha solunda olması gereken daha özgür diğer organların girmesinden başka çıkar yol yoktur. Ulusal çıkarların ve onurun gözetilmesi düşüncesine bağlı kalabilmiş ve şimdi de sola doğru yönlenme şansını yakalamış bir ana muhalefet partisi bu olayın yürütücülüğünün tek adayı gibi hâlâ gözükmektedir.
Düşünsel olay
Haraç, rüşvet, yolsuzluk, densizlik gündelik yaşamı gittikçe şekillendiren ilkellik manzaraları ortadayken bunların üzerine son dönemlerde yeterince enerjiyle gidilememesi yaygın bir yakınma konusuydu. Yurttaşlarımızın yanına inandırıcı bir içtenlikle ve onlardan yana olunduğu hissini vererek yaklaşılamıyordu.
Birkaç gündür toplumun çeşitli kesimlerinde bir dönüşüm umudu belirdi. Bu gelişmede elbette, Kılıçdaroğlu adının kulaklarda olumlu çınlayışının payı var. Geçen yıl İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı döneminde çeşitli toplum kesimlerine akılcı ve güler yüzlü bir tavırla yaklaşmayı becermiş oluşu sadece İstanbul insanında değil tüm ülke sathında olumlu izler bırakmıştı.
Aslında insanlara ve toplum gruplarına yaklaşmak fiziksel bir olgu olmaktan öteye “düşünsel” bir olaydır. Bu yaklaşmayı arzulamış liderlerin yol göstericiliğinde bir samimiyet ve inandırıcılık düzeyi yakalandığında siyasal partilerin örgütleri de yeni bir coşkuyla tazelenmiş bir azimle harekete geçer. Parti çerçeveleri dışındaki geniş toplum kesimlerine de umut ışıkları yayılır. Böylece, gönüllerin buluşması daha kolay sağlanabilir. Bu, evrensel ve ulusal solun geleneksel biçimde özlediği bir buluşmadır.
Ülkemizde maalesef gittikçe uzak düşülen toplumsal beklentilerin canlanması yolunda yeni ufuklar açılabilecektir. Sol temelli hakkaniyetçi bir insanlık anlayışına ve evrensel sevgi değerlerine doğru yönlenebilmenin bu fırsatını kaçırmayalım.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!