Son Akşam Yemeği'nin menüsü belli oldu

İsa'nın akşam yemeğinin resimlerde anlatıldığı gibi olmadığı ortaya çıktı. İki araştırmacı yemek menüsünü ortaya çıkardı.

Son Akşam Yemeği'nin menüsü belli oldu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 02.05.2018 - 18:32

İsa ve havarilerinin son akşam yemeğinde ne yedikleri ortaya çıktı. Leonardo Da Vinci’nin ünlü tablosu dahil birçok sanat eserinde resmedilen son yemeğin gerçekle bir alakası olmadığı anlaşıldı.

İsa’nın zamanındaki Filistin mutfağı hakkında yapılan güncel bir araştırmaya göre Son Akşam Yemeği’nin olası menüsünde fasulye yahnisi, kuzu eti, zeytin, acı otlar, balık sosu, mayasız ekmek, hurma ve aromalı şarap yer alıyor. Yaygın kanının aksine, dikdörtgen bir masada değil Romalıların o dönemde yaptığı gibi yerde, minderler üstünde yenildiği iddia ediliyor.

İki İtalyan arkeolog tarafından, MS ilk yüzyılın başlarında Kudüs’teki yeme alışkanlıklarına dair yürütülen çalışma İncil’in ilgili bölümlerine, Yahudi yazmalarına, antik Roma kaynaklarına ve arkeolojik bilgilere dayandırılıyor.

Antik yemekler üzerine olan Archeoricette adlı bloğun yazarı, arkeolog Generoso Urciuoli, İncil’de yemekte neler yaşandığının anlatılmasına rağmen İsa’nın ve yemekte ona eşlik eden 12 havarisinin ne yediğinin belirtilmediğini söylüyor.

YAHUDİ GELENEKLERİ DEVAM ETTİRİLİYOR

Erken Hıristiyanlık tarihinde uzman Urcuioli ve araştırmanın eş yazarı, Turin Mısır Müzesi’nden arkeolog ve Mısır bilimci Marta Berogno bulgularını “Gerusalemme: l’Ultima Cena” (Kudüs: Son Akşam Yemeği) başlıklı bir kitapta yayımladı. Urciuoli, “Başlama noktamız İsa’nın en nihayetinde bir Yahudi olduğu varsayımıydı. Dolayısıyla, O ve havarileri Tevrat kaynaklı geleneklere ve yeme içmeyle alakalı yasaklara riayet ediyorlardı” diyor.

Urciuoli, Leonardo de Vinci’nin son akşam yemeğini anlatan tablosuyla ilgili olarak “Leonardo’nun freski yüzyıllar boyunca oluşa gelmiş bir ikonografiyi yansıtıyor. Ökaristi (Komünyon) ayinini cisimleştiren Son Akşam Yemeği freski çok kuvvetli bir sembolik anlam taşıyor ve bunun elbette ki tarihsel doğrulukla bir alakası yok” diyor.

Araştırmacılar, tarihsel verileri milattan sonra yapılmış katakomp resimleri gibi sanat yapıtlarından elde edilen ipuçlarıyla birleştirerek, 2 bin yıl önce Filistin’deki yiyecekleri ve yeme alışkanlıklarını yeniden canlandırmayı başardı. Urciuoli, “O dönemde Filistin’de yemek, alçak masalarda servis ediliyor, konuklar yemeği yere serilmiş minderlere ve kilimlere oturarak, arkalarını yaslar pozisyonda yiyordu” diyor.

Tabaklar, kaseler ve kapların taştan yapılmış olması da muhtemel. Urciuoli, durumu “Dinsel açıdan kirli ve temiz sayılmayla ilgili yasalara riayet eden Yahudiler taş kaplarda yiyordu, çünkü taş kaba toprak kabın aksine kirlilik bulaşmıyordu” diyerek açıklıyor. Bununla bağlantılı olarak, Kudüs ve Celile yakınlarındaki birçok alanda MS 1. yüzyıla tarihlendirilmiş taş kaplar bulunduğu belirtiliyor.Diğer bir ihtimal de o dönemde uluslararası bir trend olan iyi kaliteli kırmızı terra sigillata çömleklerinin kullanılmış olması.

Bunun yanı sıra, konukların masa etrafındaki oturma düzeni de kesin kurallarla belirlenmişti. En önemli misafirler baş konuğun hemen sağında ve solunda oturanlardı.

KRAL HİRODES’İN ŞÖLENİ TEMEL ALINDI

Urciuoli, “Yuhanna İncili’nin ilgili bölümlerinde Yahuda’nın İsa’nın yakınında, muhtemelen hemen solunda, oturduğu işaret ediliyor. Ortak bir kaptan yemek yendikten sonra, İsa’nın elindeki ekmek lokmasını sahana batırdığı sonra bu ekmeği ona ihanet edene, Yehuda’ya verdiği veya Yehuda’nın elindeki ekmeği İsa’yla birlikte sahana batırdığı söyleniyor” diyor.

Urciuoli ve Berogno Son Akşam Yemeği sofrasında ne yendiğine dair varsayımlarını Yeni Ahit’te bahsedilen diğer iki önemli yemeği yeniden canlandırarak daralttı. Bunlar, Celile’nin Kana köyündeki düğün ve Vaftizci Yahya’nın başının kesilmesiyle bilinen, Kral Hirodes’in verdiği şölen.

Urciuoli’nin ifade ettiğine göre, Kana’daki düğün Kaşrut kuralları adı verilen, Yahudilerin beslenmeye dair dini kanunlarını kavramamıza olanak tanıyor. Bu kurallar neyin yenilebilir neyin yenilemez olduğunu ve yenilebilenlerin nasıl pişirilmesi gerektiğini açıklıyor. Öte yandan, Kral Hirodes’in saray büyükleri, komutanlar ve Celile’nin ileri gelenleri için verdiği şölen de Roma mutfağının Kudüs’teki etkisini analiz etmemizi sağlıyor.

Araştırmacıların belirttiğine göre, Kana’daki düğünde, Kral Hirodes’in şöleninde ve Son Akşam Yemeği’nde şarap ve ekmeğin yanı sıra, Antik Roma döneminde kullanılan balık sosu garumun bir türevi olan ‘tzir’in de bulunması muhtemel. Urciuoli ve Berogno, Kutsal Kitap’taki araştırmalarını detaylandırarak, Son Akşam Yemeği’nin, Yahudilere Mısır’dan Çıkış’tan sonra çölde narin çardaklarda geçirdikleri kırk yılı hatırlatan, çadırların veya çardakların festivali olarak da adlandırılan Sukot bayramı sırasında yenmiş olabileceğini öne sürüyor.

Ancak, Markus İncili’ne göre İsa Son Akşam Yemeği’ne “Hamursuz Bayramı’nın ilk gününde, Fısıh kuzusu kurban edildiğinde” hazırlanıyor.

Eğer Son Akşam Yemeği İncil’de belirttiği gibi aslında Yahudilerin Mısır’dan Çıkış’ı andıkları Fısıh yemeğiyse, sofrada kuzu etinin de bulunması gerekiyor.

Bu noktada Kutsal Kitap bize bir ipucu daha sunuyor: Yazılana göre menüde mayasız ekmek ve şarap da vardı. İsa ekmeği böldü, şarabı kutsadı, ardından havarilerine ekmeğin bedeni şarabınsa kanı olduğunu söyledi, böylelikle Ökaristi ayininin temeli atılmış oldu.

Urciuoli ve Berogno’ya göre, sofrada ayrıca, kısık ateşte yavaş yavaş pişen fasulye yahnisi cholent, naneye benzer bir tadı olan zufa otlu zeytin, acı otlar, Şam fıstığı, bir Yahudi tatlısı olan hurmalı haroset ve kuruyemiş ezmesi de bulunuyordu.

Urciuoli, “Acı otlar ve haroset Fısıh’ın olmazsa olmazları, cholent bayramlarda yenen bir yemek, zuha otununsa günlük olarak tüketildiği biliniyor” diyor. (Kaynak: Arkeofili)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler