Tarihsel gerçekler ve uluslararası hukuk ışığında Ermeni soykırımı iddiası/5

Bir yandan örgütlerin taraftarları, diğer yandan kiliseler, Ermeni cemaatini silahlandırmaya, kiliseleri ve okulları silah ve cephane deposu haline getirmeye koyuldular. Avrupalı ülkeler de Ermenilere silah, cephane ve para yardımı yapıyordu.

Tarihsel gerçekler ve uluslararası hukuk ışığında Ermeni soykırımı iddiası/5
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.05.2010 - 07:33

Berlin Antlaşmasının imzalanmasından sonra, Ermeni sorununa kendi çıkarları doğrultusunda Osmanlı Devletine baskı yapmak için el atmayan büyük devlet kalmamış ve özellikle, Rusya, İngiltere ve Fransanın tahrik ve müdahaleleriyle Anadoluda ardı arkası kesilmeyen Ermeni ayaklanmaları çıkarılarak Türkler ve diğer Müslüman ahali ile Ermenilerin birbirlerine can düşmanı kesilmesi için her şey yapılmıştır. Bu ortamda 1887’de Cenevrede Marksist Ermeniler tarafından Hınçak Partisi, 1890da da Tifliste Ermeni İhtilal Federasyonu (Taşnaksutyun) kuruldu. Ayrıca, 1878de Vanda Kara Haç Derneği, 1881de Erzurumda Anavatan Müdafileri Derneği (Pashtpan Haireniats) ve 1885te Vanda İhtilalci Ermenistan Partisi kuruldu. Tüm bu örgütlerin ortak amacı, ihtilalci çeteler kurmak, Ermeni halkını silahlandırmak ve ayaklandırmak, hükümet yetkililerine ve Ermeni muhbirlere karşı eylem düzenlemek ve sonuçta Ermeni bağımsızlığını sağlamaktı.

Bir yandan bu örgütlerin taraftarları, diğer yandan kiliseler, Ermeni cemaatini silahlandırmaya, kiliseleri ve okulları silah ve cephane deposu haline getirmeye koyuldular. Avrupalı ülkeler de Ermenilere silah, cephane ve para yardımı yapıyordu. Böyle bir hazırlıktan sonra Ermeniler, 1881den itibaren başlattıkları kanlı şiddet eylemlerini, suikastları, katliamları ve büyük çaplı isyanları bazı kısa duraklamalarla Birinci Dünya Savaşına kadar sürdürdüler. Bu dönemde Ermeniler 40 civarında isyan çıkarmışlar ve aralarında Osmanlı Bankası baskını yapmaya ve Padişah II. Abdülhamidin saltanat arabasını bombalamaya kadar varan sayısız terör eylemlerinde bulunmuşlardır. Osmanlılar bu isyanlar karşısında her devletin yapacağını yapmışlar ve isyanları bastırmak için asilerin üzerine kuvvet göndermişlerdir.

Kısa sürede bastırıldı

İsyanlar, Ermeni halkının çoğunluğunun komitelerin faaliyetini benimsemesi nedeniyle kısa sürede bastırılabilmiştir. Ancak, bu olaylar Ermeni komiteleri tarafından Batı ülkelerine ve Hıristiyan kamuoylarına Ermenilerin Türklerce katledilmesiolarak yansıtılarak büyük bir gürültü koparılmıştır.

ABDli ünlü tarihçi William Langer, The Diplomacy of İmperialism adlı eserinde, Ermenilerin büyük Avrupalı devletlerin teşviki sonucu Doğu Anadoluda bir Ermeni devleti kurmak amacıyla Osmanlı yönetimine başkaldırışlarını ayrıntılı bir şekilde ele almakta ve Ermeni isyancıların hamileri konumundaki Avrupalı devletleri Osmanlı Devletine müdahaleye tahrik etmek için başvurdukları insanlık dışı yöntemlere ışık tutmaktadır. Langer, eserinde, Ermeni komitacıların, yıllar boyu, sırf Ermeni köylerine karşı şiddeti ve misillemeyi tahrik etmek maksadıyla masum Müslüman köylerini basarak katliamlar yaptıklarını, sonra da galeyana gelen Müslüman ahalinin Ermeni köylere saldırısını Avrupalıların Osmanlı Devletine müdahalesine yol açacak bahane olarak kullanma girişimlerini ayrıntılı biçimde anlatmaktadır. (William Langer, The Diplomacy of Imperialism, New York, Alfred A. Knopf, s. 157-8, 322)

Birinci Dünya Savaşına kadar süren bu yerel isyanlar ve terör eylemleri döneminde Doğu Anadoluda bir Ermeni devletinin kurulamamasının esas nedenini, Ermenilerin hiçbir vilayette nüfus çoğunluğuna sahip olmamaları kadar, bu devletin kimin nüfuzunda olacağı üzerinde büyük Avrupa devletlerinin aralarında anlaşmaya varamamalarında da aramak isabetli olur. Ermenilerin üzerinde özerk bir Ermenistanın kurulmasını istedikleri ve adına Vilayat-ı Sitte denilen altı doğu vilayeti Erzurum, Bitlis, Elazığ, Diyarbakır, Van ve Sivas.

Ancak, Ermeni talepleri zamanla artmış ve Adana, Halep ve Trabzonu da kapsamıştı. Ermeniler bu vilayetlerden hiçbirinde nüfusun 1/3ünü bile oluşturmuyorlardı. Encyclopedia Britannicanın 1910 baskısına göre bu yılda Ermeni nüfusun Osmanlı genel nüfusa oranı yüzde 15ti...


 

Ermeni Gazetesi

‘Van’da 1500 Türk sağ kaldı’

Rus ordusuyla birlikte Osmanlı topraklarına giren Ermeni gönüllü alay mensuplarının Türk ve Müslüman ahaliye yaptığı katliam ve vahşet o denli ağır olmuştur ki, bu durumdan rahatsız olan Rus komutanlığı bazı Ermeni birliklerini geri hatlara çekmek zorunluluğunu hissetmiştir. Bu vahşete tanık olan subayların hatıratı Ermenilerin insanlık dışı eylemlerini yansıtmaktadır. (Journal de Guerre du Deuxiéme Régiment dArtillerie de Forteresse Russe dErzeroum, 1919.)

Rus kuvvetlerinin 1915 Martında Van istikametinde ilerlemeye başlamalarını fırsat bilen Ermeniler, Rus saldırısını kolaylaştırmak amacıyla 11 Nisanda vilayette genel bir isyan başlattılar. Van kenti Taşnaksutyun komitesi başkanı Aram Manukyanın emrindeki komitacılar tarafından kuşatıldı ve ateşe verildi. Türklere ve Müslüman ahaliye ait evlere ve devlet dairelerine bombalar atılarak büyük bir tahribat yapıldı. İsyancılara karşı kenti savunmanın imkânsız olduğunu gören Vali Cevdet Bey, Van Kalesini tahliye etmeye başladı.

Katledildiler

Öncelikle kaleye sığınmış olan Müslüman ahalinin çetelerin saldırılarından korunması için daha güvenli olan iç bölgelere gönderilmesine başlandı. Ancak, kaleden ayrılan sivil göç kafileleri Ermeni isyancıların saldırılarına uğrayarak katledildiler.

Van Kalesi 17 Mayıs günü isyancıların eline geçti. Kalenin düşmesinin ardından komitacılar hayatta kalan Türkleri de katlettikten sonra, Vanı 18 Mayısta Rus ordusuna teslim ettiler. Bunun üzerine, Rus Çarı II. Nikola, 21 Mayıs 1915te gönderdiği bir telgrafla Vandaki Ermeni komitesine Rusyaya yaptıkları hizmetler nedeniyle teşekkür etti. Amerikada yayımlanan Goçnak isimli Ermeni gazetesi 24 Mayıs 1915 tarihli sayısında Vana ilişkin haberindeVanda yalnızca 1500 Türkün sağ kaldığını övünerek bildirdi.

Bu gelişmeler sırasında, İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazını zorluyordu. 15 Nisanda Müttefik Devletlerin Geliboluya çıkarma harekâtına başlamaları İstanbul üzerindeki tehdidin acil bir nitelik kazanmasına yol açtı.

Osmanlı’ya toplu isyan çağrısı

Osmanlı İmparatorluğunun I. Dünya Savaşına 1 Kasım 1914te girmesiyle birlikte, Ermeni komiteleri, Ermeni halkına Osmanlı İmparatorluğuna karşı topluca isyan etmeleri ve Rus ordularına destek vermeleri çağrısında bulundular. Umutları, Rusyanın zaferine yapacakları katkının, Moskova tarafından Osmanlı toprakları üzerinde bağımsız bir Ermeni devletinin kurulması suretiyle ödüllendirileceğiydi.

Yukarda da işaret ettiğimiz üzere, Ermeni tezlerini savunan tarihçilerin birçoğu, gerek Ermenilerin Osmanlılara karşı ayaklanmalarını, gerekse işgalci Rus ordusu saflarına katılmalarını, Osmanlıların tehcir kararı üzerine giriştikleri bir meşru müdafaa hareketi olarak izah etme alışkanlığındadırlar. Ancak, bu iddiaları tamamen gerçek dışıdır. Ermenilerin tehcir kararından çok önce, savaşın başlamasıyla birlikte isyan bayrağını kaldırdıkları ve Rusya safında yer aldıkları tarihi bir gerçektir. Nitekim, Rus-Osmanlı savaşının patlak vermesi üzerine, Taşnak Komitesi, yayın organı Horizonda şu bildiriyi yayımlamıştır:

Ermeniler en küçük bir tereddüt göstermeden İtilaf Devletlerinin yanında yer almışlar, bütün güçlerini Rusyanın emrine vermişler, ayrıca gönüllü alayları teşkil etmişlerdir.(Uras, Esat, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, 2. Baskı, İstanbul, s. 594-600)

Savaşın başlarında Talat Paşa, Ermeni Erzurum mebusu Vartkes Efendi ve Taşnak Komitesinin tanınmış üyelerine, Enver Paşa da Ermeni Patriğine, isyan ve ihtilal eylemlerine devam etmeleri ve düşmanla işbirliğine son vermemeleri halinde şiddetli tedbirler almak zorunda kalacaklarını bildirmişlerdir. Bu uyarılara rağmen, Vahan Papazyan ve Karakin Pastırmacıyan adlı mebuslar Kafkasyaya geçerek Osmanlı ordusuna karşı savaşa başladılar. Vahan Papazyan yayımladığı bildiriyle, Kafkasyadaki gönüllü Ermeni alaylarının, Rus ordularının öncüleri olarak Ermenilerin yaşadıkları kilit noktaları ele geçirmelerini ve Anadolu topraklarında ilerleyecek Ermeni alayları ile hemen birleşilmesitalimatını vermiştir. Hınçak Komitesi de örgütüne gönderdiği talimatta, “Komitenin bütün gücüyle mücadeleye katılarak İtilaf Devletlerinin ve özellikle Rusyanın müttefiki sıfatıyla Ermenistan, Kilikya, Kafkasya ve Azerbaycanda zaferi sağlamak için her türlü vasıta ile İtilaf Devletlerine yardım edeceğini bildirmiştir. (Ermeni Komitelerinin Amâl ve Harekât-ı İhtilâliyesi, İstanbul, 1917, s. 151-153)

Rus ordusu Osmanlı ve Rus Ermenilerinden kurulmuş gönüllü alaylar öncülüğünde doğudan Osmanlı topraklarına girerken, Osmanlı ordusundaki Ermeniler de firar ederek, ya Rus ordusuna ya da çetelere katıldılar. Bu ortamda yıllardır kiliselerde ve okullarda saklamış oldukları silahlarla donanan Ermeni ahali, erkekleri cephede olduğundan savunmasız kalan Türk köylerine saldırarak katliama başladılar.

Dahası, Ermeni çeteler Osmanlı kuvvetlerini arkadan vuruyor, birliklerin harekâtını engelliyor, ikmal yollarını kesiyor, yaralı konvoylarını pusuya düşürüyor, köprü ve yolları imha ediyorlardı.


24 Nisan 1915 genelgesi ve tutuklamalar

Osmanlı hükümeti seferberlik ilanından itibaren dokuz aylık sabırlı bir bekleyişten sonra Ermeniler konusunda etkili kararlar alma ve köklü önlemlere başvurmak zorunda kaldı. Bu kararların ilki olan 24 Nisan 1915 genelgesi tehcir kararının öncüsü ve habercisidir. Hükümet bu kararı Osmanlı Devleti üzerindeki tehdidin yoğunlaştığı bir ortamda almıştır. Osmanlı orduları Doğu Anadoluda Rusya karşısında peşi peşine yenilgilere uğramış ve Çanakkale savaşlarında itilaf devletlerinin karaya çıkarma hazırlıkları İstanbulu acil bir tehdit karşısında bırakmıştı. Ancak, 24 Nisan genelgesini tetikleyen esas olgu, Ermenilerin, Zeytun, Bitlis, Muş, Erzurum ve Sıvasta ayaklanıp çatışmalar çıkarmalarının ardından patlak veren Van isyanının iyice alevlenmesi ve burada geçici bir hükümet kurulmasıdır. Bu isyanı başlatan ve Ermenileri silahlandıran komite yuvalarını ve ihtilal kuruluşlarını dağıtmak için Dahiliye Nezareti vilayetlere ve mutasarrıflıklara söz konusu genelgeyi yollayarak, Taşnak, Hınçak ve benzeri Ermeni komitelerinin kapatılmasını, evraklarına el konulmasını, elebaşıları ile zararlı faaliyetleri bilinen Ermenilerin tutuklanmasını, bunlardan bulundukları yerlerde kalmaları sakıncalı görülenlerin münasip yerlerde toplanmasını ve tutuklananların askeri mahkemelere sevki talimatını vermiştir. 26 Nisanda da Başkumandanlık benzer içerikte bir genelge göndererek elebaşıların askeri mahkemelere sevki ile suçluların cezalandırılmasını istemiştir.

Bu talimat uyarınca, İstanbulda, devlete ihanet, Osmanlı toprakları üzerinde bağımsız Ermenistan kurma girişiminde bulunmak ve isyan hareketini desteklemek gibi ağır suçlarla suçlanan 235 kişi tutuklanmıştır. Tutuklananlar, Taşnak, Hınçak ve Ramgavar örgütlerine mensup olduğu tespit edilen komitecilerdir. Tutuklananların sıradan Ermeni vatandaşı olmayıp, tamamen örgüt mensubu Ermeniler olduğu İngiliz istihbaratı tarafından da doğrulanmıştır. Mütareke döneminde İstanbuldaki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe 21 Mayıs 1919da gönderdiği şifreli telgraflarda 24 Nisan 1919da tutuklanan Ermenilerin Müttefik ordularına hizmet eden Ermeni gönüllüler veya Müslüman katliamı sorumluları olduğunu kaydetmiştir. (İngiliz arşivlerinden naklen, Hikmet Özdemir ve diğerleri, Ermeniler Sürgün ve Göç, Türk Tarih Kurumu Yay. Ankara, 2004, s.62.)

Rus ve Ermeni kader birliği

Ermeni tezlerini savunan tarihçiler, tehcirin önceden hazırlanmış bir imha planı olarak masum ve huzur içinde yaşamaktan başka bir amacı olmayan Ermeni halkına karşı uygulandığını iddia ederler.

Oysa, tarihi gerçekler ve belgeler, Ermeni örgütlerinin, yaklaşan Birinci Dünya Savaşını ve Osmanlı Devletinin Almanya safında yer alma olasılığını, Osmanlı toprakları üzerinde bağımsız bir Ermeni yurdu kurma hedeflerine ulaşma yolunda büyük bir fırsat olarak gördüklerini ve topyekn bir ayaklanmaya hazırlandıklarını ortaya koymaktadır.

Nitekim, Ermeni tarihçi Louise Nalbandyanın da belirttiği üzere, Ermeni komiteleri için ivedi hedeflerini gerçekleştirecek topyekûn ayaklanmayı başlatmanın en uygun zamanı Osmanlıların savaş halinde olduğu zamandı (Louise Nalbandian, Armenian Revolutionary Movement, University of California Press, 1963, s.111)

Esas amacı Ermenileri kullanarak Doğu Anadoluyu ilhak etmek olan Rusya da, savaş bulutları ufukta toplanırken boş durmuyor, Osmanlı topraklarını işgal hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyordu. Moskovanın teşvikiyle, Rusya Ermenileri Rus ordusuyla birlikte Osmanlı Devletine karşı saldırı hazırlıklarına başlamışlardı.

Bu hazırlık bağlamında, Eçmiyazin Katolikosu Tifliste Çarla görüşmesinde muhatabına,Anadoludaki Ermenilerin kurtuluşunun ancak Türk egemenliğinden ayrılarak özerk bir Ermenistan teşkil etmeleri ve bu Ermenistanın Rusyanın himayesinde olabileceğini bildirmişti. (Tchalkouchian, Le Livre Rouge, Paris, 1919, s.12)

Ruslarla işbirliği

Ermenilerin, çıkması beklenen savaşta Boğazlar ve Anadolunun doğusundaki topraklar üzerindeki stratejik hedeflerini gerçekleştirme hesabını yapan Rusya ile tam bir kader birliği içine girmiş olduklarını tarihçi Stanford Shaw şu ifadelerle belirtiyor:

Çar II. Nikola, Ermenilerle nihai işbirliği planlarını yapmak üzere Kafkasyaya geldiği zaman, Ulusal Ermeni Bürosu Tifliste şu açıklamayı yaptı:

Bütün ülkelerden Ermeniler şanlı Rus ordusuna katılmak ve kanlarıyla Rusyanın hedeflerine hizmet etmek için koşup geliyorlar... Rus bayrağınının özgürce Çanakkale ve İstanbul Boğazı üstünde dalgalanmasını sağlayalım. Büyük Majesteleri, sizin iradenizle Türklerin boyunduruğu altındaki halkları özgürlüğe kavuşturalım. Hıristiyan dininden olduğu için zulüm gören Türkiyedeki Ermeni halkına Rusyanın himayesi altında yeni bir özgür yaşam kazandıralım.

Ermeniler Çarlık orduları saflarına büyük kitleler halinde katıldılar. Osmanlıları arkadan vurmak için plan ve hazırlıklar yapıldı ve Çar St. Petersburga artık kendisi için İstanbulun yolunun açıldığından emin olarak döndü. (Stanford Shaw & Ezel Kural Shaw, History of the Ottoman Empire and Modern Turkey; Volume II: Reform, Revolution & Republic: The Rise Of Modern Turkey, 1808-1975. London Cambridge University Press, s. 314-315)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon