Trafiğin kanunu yeniden yazılacak
Google’ın sürücüsüz araçlarının test sürüşlerine başlamasıyla, otomobilde devrim iyice ete kemiğe büründü. Ama trafik başta olmak üzere, bir dizi hukuki düzenleme şart. Otoriter devletlerin eline koz verme ihtimali de var
Şehir içinde otomobil kullanmayı külfet sayanlar için "asrın icadı", direksiyon başında olmayı bir tutku olarak görenler içinse "fuzuli çaba" sayılan sürücüsüz araçların günlük hayatımıza girmesine çok az kaldı.
Devrim bu kadar yakın olsa da, henüz Türkçede bu konuda üzerinde anlaşılmış bir terimin henüz oluşmadığını öncelikle söylemiş olalım. Sürücüsüz otomobil, otonom otomobil, robotik otomobil kavramları kullanılıyor. Yıllar içerisinde biri öne çıkacaktır, biz bu yazıda üçünü de kullanacağız.
Aslında ilk sürücüsüz otomobil çalışmaları 1920’lere dayanıyor. İlk otonom yani kendi kendine giden otomobiller ise 1984’te efsanevi NavLab ve ALV ile 1987’deki EUREKA Prometheus projeleri ile ortaya çıktı. Ama asıl popülerlik, Google’ın ve 21’inci yüzyıl otomobil şirketi Tesla’nın da yakın ilgisi bu popülerliği pekiştirdi. Google geçen günlerde de, ürettiği otomobilleri bu yaz açık trafikte test edeceğini açıkladı.
UZAKDOĞU VE AB DE HAZIRLIK YAPIYOR
Açık trafik söz konusu olunca bunun pratik ve hukuki sonuçları üzerine tartışma da alevlendi. Sürücüsüz otomobillerle ilgili en önemli konu kanunların, regülasyonların ve trafik kurallarının yeniden düzenlenmesi ihtiyacı. Bu düzenlemeler yapılmadıkça yaygınlaşma ihtimali sıfır.
Ama adım atan ülkeler de var tabii. Örneğin ABD’nin Nevada, Florida, Kaliforniya ve son olarak da Michigan eyaletleri, otonom arabalara izin veren kanunları çıkarmış durumdalar. Avrupa’da Belçika, Fransa, İtalya ve İngiltere bazı şehirlerinde sürücüsüz araçlar için ulaşım çözümleri planladığını duyurdu. Almanya, Hollanda ve İspanya ise trafikte teste çıkmasına izin verdi sadece. Güney Kore ve Japonya gibi teknoloji devlerinin de bu yıl tamamlayacağı kanuni düzenlemelerle hızlı bir giriş yapması bekleniyor.
BİRİNİ YARALARSA SORUMLUSU KİM?
Tabii ki konu sadece trafiğe çıkış izniyle bitmiyor. Otonom araçların sigortalarının nasıl yapılacağı, sürücülü araçlarla veya yayalarla karışabilecekleri vakalarda sigorta değerlendirmelerinin nasıl olacağı halen bir muamma. Örneğin Google sürücüsüz araç testlerinde gerçekleşen 11 küçük kazanın 5’inin dur tabelasını hesaba katmayan diğer sürücülerden kaynaklandığını açıkladı.
Aynı şekilde bu araçların kendilerinden ya da dış etkenlerden kaynaklanan adli vakalara, örneğin yaralanmalı kazalara karışmaları durumunda, kanunların kimi sorumlu tutacağı da bir soru işareti. Acaba otonomus araçların programını hazırlayan yazılımcılar mı sanık koltuğuna oturacak, arızalanan sensörü geliştiren donanımcılar mı?
AKBİLİNİ BASAN ŞEHRİ DOLAŞACAK
Sürücüsüz otomobillerin, 100 yılı aşkın süredir dünyayı domine etmiş sektörü de dönüştüreceği kesin. Otomobil tasarım algısından, araç satın alma tercihlerine kadar her şey değişim yolunda. Örneğin sürücüsüz otomobillerin yaygınlaşması ile birlikte bireysel otomobil sahipliğinde çok ciddi bir düşüşün yaşanma ihtimali, son araştırmalarda altı çizilen bir büyük beklenti. Özellikle yoğun nüfuslu büyük metropoller için park sorununu minimize eden, ortak kullanıma açık, şehir içi ulaşım kartıyla binebildiğiniz, en yakındaki boş aracın çağırdığınız anda size yönlendiği, elektrikli olduğu için çevreyi minimum kirleten ve tüm trafik kurallarına uyduğu için maksimum güvenlikle bir otonom otomobil filosunun fikri dahi heyecan verici.
1 MAYIS’TA HİÇBİRİ TAKSİM’E GİTMEZSE?
Tabii ki sürücüsüz otomobiller dikensiz gül bahçesi değil. Kendi kontrolünde olmayan bir otomobile binmek birçok kişi için gerginlik sebebi olabilir. Özellikle otoriter rejimlerin olduğu ülkelerde merkezi olarak kontrol edilen bir otomobile ne kadar güvenebilirsiniz? Mesela 1 Mayıs’ta hiçbir otomobilin Taksim’e gitmediğini hayal edin. Ya da o siz herhangi bir eyleme ulaşmak isterken, otomobilin en yakın polis noktasına doğru hareket ettiğini düşünün.
Her yeni teknoloji gibi otonom araçlar da fırsatları ve riskleri birlikte barındırıyor. Bir tarafı daha eşitlikçi, ekonomik, çevreci yepyeni bir ulaşım alternatifi sunarken, diğer tarafta kontrolcü, baskıcı ve kısıtlayıcı bir tehditi de barındırıyorlar. Hangi tarafta duracağımız ise biz insanların yapacağı tercihlerle şekillenecek.
POZİTİF
? İnsanlardan daha hızlı ve güvenilir tepki süresi sayesinde daha az trafik kazası.
?Yolların ve otobanların daha verimli kullanılması sayesinde azalan trafik.
?Araç içindekilerin yolculuk sırasında sürüş dikkatinden kurtulup, zamanı daha verimli kullanabilmeleri.
?Aracı kullanan kişilere dair sınırlamaların kalkması (Çocuk, yaşlı, engelli, ağır hasta, ehliyetsiz...)
?Park sorununun azalması. Araçlar yolcuları ineceği yerde bıraktıktan sonra en yakındaki boş park alanına kendi kendine gidebilir ve yolcuları alması gerektiği zaman geri gelip alabilir.
?Araçların kendi kendilerini kontrol etmeleri sayesinde araç hırsızlığında düşüş.
?Hız limiti gibi kurallara uyan araç sayısında artış.
NEGATİF
— Hasardan kimin sorumlu olacağı konusundaki belirsizlik
— İnsanların araç kontrolünü başkasına teslim etme konusundaki isteksizlikleri
— Yazılımda çıkabilecek sorunlar
— Aracın bilgisayarının hack’lenmesi ve kontrol altına alınması riski
— Kanunların ve regülasyonların henüz olmaması ya da çok erken safhada olması
— Manuel sürüşe geçilmesinin zorunlu olacağı durumlarda, tecrübesiz sürücü sayısındaki artış
— Sürüşle ilgili iş kollarında ciddi işgücü kaybı (taksi, otobüs, nakliye vb.)
— Mahremiyet kaybı
— Sürücüsüz araçların kötü amaçlı kullanımı (bombalı araç, insan kaçırma vb)
— Ağır hava koşullarında yaşanabilecek iletişim ve algı kaybından dolayı kullanılamama ihtimali.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama