Türk'ten, Gül'ün sözlerine yanıt
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 'Türkiye'nin en temel sorununun Kürt sorunu' olduğu yönündeki sözlerine destek verirken hükümeti de 'somut bir projesi' olmamakla eleştirdi. Türk "Kürt sorunu gibi köklü bir sorunun çözümünde, kısmi anayasa değişiklikleriyle değil toplumsal sözleşme niteliğinde yeni bir anayasayla mesafe alınması mümkündür" dedi.
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk partisinin Meclis Grup toplantısında yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi. "Kürt sorunu"nun çözümünde son günlerde umut verici bazı gelişmeler yaşandığını dile getiren Türk, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le yaptığı görüşmeyi hatırlatarak Gül'den konuya ilişkin inisiyatif almasını istediklerini bildirdi.
Gül'ün Türkiye'nin en temel sorununun "Kürt sorunu" olduğu yönündeki sözlerini de değerlendiren Türk "Bu olumlu ve umut verici bir gelişmedir. Beklentimiz ve temennimiz bu mesajların somut adımlara dönüşmesi ve icra organı olan Hükümetin biran önce harekete geçmesidir." dedi.
"PKK'nin açıklamaları umut yaratıyor"
PKK'nın 1 Haziran'a kadar 'eylemsizlik' kararı aldığını ileri süren Türk, bunun önemli bir fırsat olduğunu savundu. PKK'nin kararını önemsediklerini ifade eden Türk, "PKK'nin son dönemlerdeki açıklamaları, barışçıl bir sürecin gelişmesi için ortaya koyduğu çerçeve, bugün Kürt sorununun çözümünde önemli bir adımın atılması umudunu yaratıyor. Bunu oldukça önemsiyoruz. Sorumlu bütün çevrelerin Türkiye'nin demokratikleşmesine katkı sunacak, silahların susmasını sağlayacak böyle bir mantık ve ortak akılla devreye girmesi ve bir tartışma sürecini başlatması önem arz etmektedir. Demokratik Toplum Partisi olarak, bu konuda yapılacak her türlü girişim-tartışma ve hatta söylenmiş her sözcüğe bile büyük bir anlam biçiyoruz" dedi.
"Kürt sorunu yeni anayasa çözülür"
DTP olarak hükümetin çözüm yolunda atacağı adımları sonuna kadar yapıcı ve demokratik bir sorumlulukla karşılamaya hazır olduklarını dile getiren Türk, "PKK'nin sorunların demokratik siyasetle çözüleceğine olan inancını ortaya koymuş olması, diyalog sürecine kapı aralaması gereken önemli bir adımdır. Ortaya çıkan bu fırsatları iyi değerlendirmek hükümetin öncelikli gündemi olmalıdır. Sorun siyasi bir sorundur, çözümü de ancak siyaset kurumu gerçekleştirebilir." diye konuştu.
Hükümetin kabine revizyonuyla birlikte zihniyet ve politika değişikliğine gitmesinin kaçınılmaz olduğunu kaydeden Türk, hükümetin halihazırda somut bir projesi olmadığını belirterek şöyle konuştu:
"Sadece günlerden beri tartışılan ve son halini aldığı söylenen kısmi Anayasa değişikliği paketinden söz edilmektedir. Bunun bile nasıl hazırlandığı, neleri içerdiği bilinmemektedir. Çünkü hükümet tamamen kapalı kapılar ardında bu tartışmaları sürdürmektedir. Devletin en üst makamı olan Cumhurbaşkanlığı, sorunun adını doğrudan koyup, ülkenin birincil meselesi olarak tanımladığı bir dönemde, 'acaba Hükümetin elle tutulur bir projesi var mı?' diye merak ediyoruz. Sorunun çözüm yolları gayet açık ve nettir. Kürt sorunu gibi köklü bir sorunun çözümünde, kısmi anayasa değişiklikleriyle değil toplumsal sözleşme niteliğinde yeni bir anayasayla mesafe alınması mümkündür. Türkiye, artık bu yamalı bohçaya dönüşen otoriter Anayasa'dan kurtulmalıdır."
"Bu fırsat heba edilmemeli"
"Kürt sorunu"nun çözümü için Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, Seçim Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Yasası'nda da köklü bir reforma gidilmesi gerektiğine dikkat çeken Türk "Gelin gerçekten halkları kucaklaştıralım. Yurttaşımızın farklılıklarını, kimliksel ve kültürel istemlerini göz ardı etmeden bunu bir zenginlik olarak görerek önümüze koyalım. Çünkü PKK'nın geldiği nokta, sorunun Türkiye içinde çözülmesine yönelik önemli bir aşamayı ifade etmektedir. Bu fırsatın heba edilmemesi gerekiyor. Eğer bu fırsatlar heba edilirse sancılı süreç devam eder. Demokratik siyasetin önünü kapatırsanız halkta barış umudu kalmaz. Türkiye'nin böylesi tehlikeli bir mecraya doğru sürüklenmesi hiç kimsenin çıkarına değildir." diye konuştu.
"Katliamın nedeni töre olarak göstermek gerçekleri saptırmaktır"
Konuşmasında Mardin'in Mazıdağı İlçesi Bilge Köyü'nde geçen hafta yaşanan katliamı da değerlendiren Ahmet Türk 'Kürt sorununu bir demokrasi sorunu değil de bir asayiş sorunu olarak gören zihniyetin Mardin'deki katliamın baş sorumlusu' olduğunu savundu.
Katliamın nedenlerini 'töre ve namus'a bağlayanları eleştiren Türk "Bu vahşet karşısında başına kuma gömenler, temel sebep olarak feodalite, namus-töre gibi nedenlerle kendilerin kurtarmaya çalışanlar, bu ve olabilecek benzeri katliamların vebali altında kalacaklardır." diye konuştu.
Katliamın temel nedeninin 'Kürdü Kürde kırdırmak' politikası olduğunu öne süren Türk, "Bu olayı töre veya kan davası olarak yansıtmaya çalışmak gerçekleri saptırmaktır. Olayı 'töre cinayeti'" olarak tarif eden söylemin arka planında, sorumluluğu Kürtlere yıkma ve devleti temize çıkarma çabası yatmaktadır. Bu aynı zamanda Kürt halkını geri ve feodal olarak göstermek anlamına gelir ki; bu tür değerlendirmeler Türkiye halkını Kürtlerden uzaklaştıracak ve giderek toplumsal barışı ortadan kaldıracak bir sürece hizmet eder. Zaten televizyon dizilerinde, gazete haberlerinde Bölge; sürekli töre cinayeti, kan davası, aşiret çatışmalarıyla yansıtılarak Türkiye halkında da böyle bir algılama yaratılmaya çalışılmaktadır. Buradan açıkça ilan ediyoruz; olayı töre olarak nitelendirmek katliamı ve devletin buradaki sorumluluğunu gizlemeye yöneliktir. AKP de tarikatlar ve cemaat eliyle din faktörünü kullanarak Bölge'de geri, feodal eğilimleri beslemeye ve karşı bir güç olarak canlı tutmaya çalışmaktadır" şeklinde konuştu.
"Koruculuk sistemi JİTEM ve Ergenekon'la bağlantılı"
Mardin'deki katliamın ardından gündeme gelen koruculuk sistemini de eleştiren ve kaldırılması gerektiğini kaydeden Türk, korucuların bölgede devletin sopası haline geldiğini söyledi. Türk şöyle konuştu:
"Adeta bir suç örgütüne dönüşen koruculuk sistemini JİTEM'den, Ergenekon'dan bağımsız ele alamayız. Bu sistemin, Bölge halkına kan kusturan ve işlediği faili meçhul cinayetlerle adından söz ettiren JİTEM'le ilişkisi artık gün yüzüne çıkmıştır. Bilge köyü katliamı; koruculuk sisteminin ne denli bir tehlikeli noktaya doğru varmakta olduğuna işaret etmektedir. Bu yaşanan tablo karşısında halen devlet yetkililerinin çıkıp koruculuk sistemini savunması ve kaldırılmayacağını açıklaması Mardin'deki vahşeti ve bundan sonra meydana gelebilecek benzer olayları onaylamak anlamına gelmektedir. Bu çeteci sistemi korumak, savunmak, işlenen suçlara ortak olmak demektir. Bu sistemde ısrar, daha fazla kan dökülmesi, daha fazla vahşetin yaşanmasına kapı aralar."
"Koruculuk serseri mayın gibidir"
DTP'nin koruculuğun kaldırılması yönündeki önerisiyle ilgili "DTP'lilerin 'koruculuk kaldırılsın' demesi bile koruculuğun kaldırılmamasının en önemli nedeni" diyen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'e tepki gösteren Türk, bu sözlerin hükümetin resmi politikasını yansıtmıyorsa başbakan tarafından tekzip edilmesi gerektiğini söyledi.
Türk "Uyarımız Hükümete ve Sayın Başbakanadır. Koruculuk sistemi serseri mayın gibidir. Nerede patlayacağı belli değildir. Yarın sizin elinizde de patlayabilir. Bu nedenle koruculuk sisteminin sorgulanması gerektiği gerçeğinden asla kaçamazsınız. Er geç bu sorunla yüzleşeceksiniz." diye konuştu.
Koruculara "Silahlarınızı bırakın" çağrısı
Sayıları 71 bini bulan korucuların suç örgütü haline geldiğini de savunan Türk, koruculara da "Sizler sistemin dayatmaları sonucu korucu olmayı kabul ettiniz. Bağlı bulunduğunuz sistem artık halkımızın vicdanında iyice mahkum olmuştur. Silahlarınızı bırakmanız ve halkımızın içine dönmeniz en onurlu yol olacaktır" çağrısında bulundu.
En Çok Okunan Haberler
- 'Esad ve ailesi Moskova'ya vardı'
- 15 yıllık birikimini yarım saatte kaybetti
- Askeri helikopter düştü: 6 asker şehit!
- 'Yüzde 90 oy alsanız ne olur?'
- İmamoğlu'ndan Melih Gökçek'e 'Dilek İmamoğlu' yanıtı
- İşte AKP'nin asgari ücret ve emekli maaşı beklentisi
- Putin-Esad bir araya gelecek mi?
- Kılıçdaroğlu çifti trafik kazası geçirdi
- 'Suriye halkı tarihi bir fırsatla karşı karşıya'
- İnci İnci intihalde birinci