Uygulamalı dilbilim ve yabancı dil eğitimi

Türkiye'de yabancı dil eğitimi alanında yaşamakta olduğumuz başarısızlığın temel nedenlerinden bir tanesi, yabancı dil eğitimini bugüne kadar bir milli eğitim politikası olarak bilimsel bir akademik çerçeveye oturtamamış olmamızdır.

Uygulamalı dilbilim ve yabancı dil eğitimi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.01.2013 - 14:22

Üstelik, yabancı dil eğitiminin akademik olduğu kadar, pedagojik uygulamaların son derece pratik bir şekilde yapılmasını gerektiren bir mesleki eğitim olduğunu da yeterince kavramış değiliz.

Durum böyle olunca, yabancı dil eğitimi alanında, özellikle yabancı dil öğretmeni yetiştirme alanında çok sayıda hata yapılmakta, bu hatalar da içinden çıkılması mümkün olmayan sorunları beraberinde getirmektedir.

Üniversitelerimizdeki mevcut yapılanmaya baktığımız zaman, yabancı dil eğitiminin, Batı Dilleri ve Edebiyatı, Dilbilim, Mütercim Tercümanlık ve Eğitim Fakülteleri bünyesindeki yabancı dil öğretmenliği (İngilizce, Fransızca, Almanca, vb.) gibi bilim alanları tarafından ele alınmakta olduğunu görüyoruz. Ancak, yabancı dil eğitiminin birbirinden nitelik bakımından böylesine farklı akademik alanların şemsiyesi altında ele alınması, yabancı dil eğitiminin özü ve niteliğine aykırı olan ve olmayan bir sürü farklı uygulamaya yol açmakta, mesleki bakımdan yetersiz yabancı dil öğretmenlerinin yetişmesine neden olmaktadır.

Oysa, yabancı dil eğitimi (buna anadili eğitimini bile dahil edebiliriz) “Uygulamalı Dilbilim” adı altında kendine mahsus bir akademik kimliği bulunan, çok sayıda disiplin barındıran, bağımsız bir bilim alanıdır. Bu, bugün uluslararası bilim dünyasında, üniversitelerde, araştırma merkezlerinde, vb bilim kurumları tarafından kabul edilmiş bir gerçektir.

ULUSAL DİLBİLİM DERNEĞİ

Nitekim, 1960 yılında uluslararası düzeyde kurulmuş olan Uluslararası Uygulamalı Dilbilim Derneği (International Association of Applied Linguistics ; l’Association Internationale de la Linguistique Appliquée) (“AILA”) ve bu derneğin 40’a yakın değişik ülkede ulusal düzeydeki kolları (örneğin, American Association for Applied Linguistics (AAAL); British Association of Applied Linguistics (BAAL); Asociacion Espanola de Lingüistica Aplicada (AEsLA); Greek Applied Linguistics Association (GALA); Russian Federation National Association for Applied Linguistics (NAAL); AILA Cameroon (CAMAILA); Applied Linguistics Association of Brazil (ALAB), v.b.)., ile bunların uluslararası akademik dergileri, yayınları, faaliyetleri, haber bültenleri v.b. Uygulamalı Dilbilim’in başlı başına bir bilim alanı olduğunun somut göstergeleridir. Diğer taraftan, söz konusu derneğin, UNESCO’ya resmi statüde danışmanlık hizmeti veren bir sivil toplum kuruluşu olduğunu da belirtelim.

Ancak, bugün ülkemizde YÖK tarafından “Uygulamalı Dilbilim ve Yabancı Dil Eğitimi” veya “Uygulamalı Dilbilim ve Türk Dili Eğitimi” adı altında kurulmuş bir bilim alanı mevcut değil. Böyle bir bölüm hiçbir üniversitede mevcut olmadığı gibi bu alanda bugüne kadar oluşturulması gereken bir “Turkish Association of Applied Linguistics” (“TAAL”) da yok.

Kısaca, gerek anadil eğitiminin gerekse de herhangi bir yabancı dil eğitiminin (Fransızca, Almanca, İtalyanca, Japonca, Rusça, Çince, Arapça, vb.), öğretim, öğrenim ve pedagojisinin Uygulamalı Dilbilim kuramları çerçevesinde ele alınıp uygulamaya sokulması artık dünyada tüm bilim çevrelerinde zaruret olarak kabul edilmiş durumdadır.

Yabancı dil eğitimi, hem bir öğrenim ve hem de bir öğretim alanı olarak, temel ilkelerini en başta Eğitim Bilimleri, Genel Dilbilim, Psikoloji, Sosyoloji, Antropoloji, İletişim İncelemeleri ve Felsefe gibi başlı başına bağımsız bilim alanlarından esinlenerek oluşturmaktadır. Bu çerçeveyi biraz daha genişletirsek, yabancı dil eğitiminin Sosyal Bilimler, İnsan ve Toplum Bilimleri gibi alanların yanında, Bilişim, İşletme, Biyoloji, Tıp ve hatta bazı Mühendislik bilimi alanlarıyla dahi ilişki içerisinde olduğunu söyleyebiliriz.

Dolayısıyla, yabancı dil öğrenim ve öğretiminin, nasıl bir eğitim faaliyeti olduğunu anlayabilmek için, her şeyden önce, bunun hangi akademik disiplinlerle ne zaman, hangi boyutlarda ve nasıl bir ilişki içerisinde olduğunun anlaşılması gerekiyor.

İKİ AYRI GÖRÜŞ

Ancak, asırlar boyunca, bilim adamları tarafından yabancı dil eğitiminin akademik kimliğinin ne olması gerektiği tartışılırken, iki ayrı akademik görüş ve yaklaşım ortaya çıkmıştır.

Birinci görüşe göre, Dilbilim, Eğitim Bilimleri, Psikoloji, Sosyoloji, Antropoloji, Felsefe, vb. bilim alanlarından her biri kendi başına bağımsız bir akademik disiplindir; dolayısıyla yabancı dil eğitimi bunların uğraş alanlarının dışındadır.

İkinci görüşe göre, bu bilim alanları, yabancı dil eğitim çalışmalarına sadece katkıda bulunmaktan öteye geçemez ve yabancı dil öğretim ve öğrenimi ile başka hiçbir ilişkileri yoktur.

Yabancı Dil Eğitiminin kimliği ile ilgili olarak birbiriyle çekişen bu iki akademik yaklaşım, yabancı dil öğretim ve öğreniminin nasıl bir eğitim alanı olması gerektiği konusunda çeşitli akademik tartışmaları beraberinde getirmiştir.

Bir taraftan, gerek anadil gerekse de yabancı dil eğitiminin Genel ve Kuramsal Dilbilim’in bir yan dalı olduğu, bunların hakimiyeti altında vücut bulduğu ve dolayısıyla Ferdinand De Saussure, Edward Sapir, Bloomfield, Chomsky, Firth, M.A.K. Halliday, Dell Hymes gibi birçok dilbilimcinin oluşturmuş olduğu çeşitli dilbilim kuramları ışığı altında ele alınmadığı takdirde, etkin bir eğitim faaliyeti haline gelemeyeceği görüşü ortaya çıkmıştır.

Diğer taraftan, yukarıda belirttiğimiz üzere, yabancı dil öğrenim ve öğretiminin, kendine has özellikleriyle bağımsız bir akademik alan olduğu görüşü doğmuştur ve bu görüş çok sayıda eğitimci ve dilbilimci tarafından desteklenmiştir.

Bu ikinci görüşe göre, yabancı dil eğitimi, duruma göre belirlenmesi gereken bir dilbilim, eğitim, psikoloji, sosyoloji vb. kuramından yararlanmalıdır. Ancak, hangi bilim alanının hangi kuramının nasıl ve hangi yöntemle eğitim ortamına uygulanması gerektiği, yabancı dil eğitimini diğer bilim alanlarından farklı bir konuma getirmektedir.

Netice itibarıyla, birbirine zıt olan bu iki akademik yaklaşımın son 70 yıl boyunca tartışılması neticesinde, günlük yaşamda dille ilgili her türlü uygulama, kullanım, eğitim, araştırma ve benzeri akademik faaliyeti alanı içine alan, başlı başına bağımsız, kendine öz kuramları ve akademik kimliği bulunan disiplinler arası bir bilim alanı olarak Uygulamalı Dilbilim adı altında ortaya çıkmıştır. Bununla ilgili oluşturulmuş değişik modeller aşağıda sunulmuştur:

Uygulamalı Dilbilim alanında yabancı dil eğitim faaliyetini biraz daraltıp bunu belirli bir yabancı dilin (Almanca, Fransızca, İngilizce, Çince, vb.) eğitimine indirgersek, Uygulamalı Dilbilim ve Alman Dili Eğitimi/Fransız Dili Eğitimi/İngiliz Dili Eğitimi/Çin Dili Eğitimi ve hatta Uygulamalı Dilbilim ve Mütercim-Tercümanlık gibi bilim alanlarını belirlemiş oluruz.

Bugün üniversitelerimizde YÖK tarafından belirlenmiş Dilbilim adı altında bir anabilim dalı mevcuttur. Ancak, yabancı dil öğretimi-öğrenimi-pedagojisi Dilbilim’in ilgi alanının dışındadır. Uluslararası bilim dünyasında, insanoğlunun sahip olduğu dili kuramsal düzeyde ele alan “Dilbilim”, “Dil Kuramı” ve “Dil Betimlemesi”ni genel olarak belli bir dile indirgemeden, ama kuramlarını doğrulayabilmek için çeşitli dillerden de örnekler vererek, insanoğlunun “dil” denilen son derece kompleks bir iletişim sisteminin ne olup ne olmadığını disiplinlerarası bilim yöntemleriyle çeşitli kuramlar oluşturarak inceler. Bu nedenle, Dilbilim’in pratik uygulamalı pedagojik uğraşısı yoktur.

Diğer taraftan, Genel ve Kuramsal Dilbilim’in kuram ve inceleme tekniklerinin belirli bir dile indirgenmesi durumunda, o dilin yapısal özelliklerini, anlam, söylem, kullanım çözümlemelerini, sözdizimi, sesbilgisi, dilbilgisi vb. özelliklerini betimleyen, Dilbilim ve Alman Dili, Dilbilim ve Fransız Dili/İngiliz Dili/Türk Dili/ Çin Dili, gibi farklı bilim alanları oluşmaktadır. Bu bilim alanlarının öğretim ve öğrenimine önemli katkıları bulunmasına rağmen, yine de o dilin öğretim-öğrenim-pedagojisiyle ilişkili pratik eğitim uygulamasını içerdiği söylenemez.

Bu nedenle, bugün üniversitelerimizde pratik mesleki öğretmenlik becerilerini geliştirmeyi amaç olarak benimseyen bölümlerin müfredatlarını Uygulamalı Dilbilim kuramları çerçevesinde ele almaları kaçınılmazdır. Örneğin, yabancı dil edinimi/öğrenimi, karşıtsal dilbilim, yanlış analizi, ara dil, pratik sesbilgisi (fonetik), bağımsız öğrenim, müfredat/ders içeriği tasarımı, öğretim/öğrenim metodolojisi, ölçme/değerlendirme, rehber/danışmanlık, söz/eylem biçimleri, vb alanlara ait kuramlardan öğretmen adaylarının haberdar olmaları öğretmenlik mesleği açısından kuşkusuz önem taşımaktadır.

YABANCI DİL ÖĞRETMENLERİ

Unutulmamalıdır ki, “öğretmenlik” ders ortamında pratiğe dayalı bir mesleki eğitim gerektirir. Bu nedenle, yabancı dil öğretmeni yetiştiren bölümlerin müfredatlarında, mesleki kuramsal bilgilerin yoğunluklu bir şekilde yüklenmesine yönelik derslerin değil, eğitsel becerilerin geliştirilmesine yönelik pratik pedagojik uygulamalı derslerin ağırlık kazanması kaçınılmazdır. Evet, bu bir teori-pratik ikilemi olup yumurta-tavuk meselesidir. Ancak, hem “yabancı dil” ve hem de “yabancı dille eğitim” faaliyetlerinde ülkemizin karşısına çıkan devasa sorunlar, üniversitelerimize bugün pratikte olana kıyasla çok daha verimli, yapıcı ve gerçekçi çözümleri, Türkiye ortamının gerçeklerini göz önünde bulundurarak üretme vazifesini yüklemektedir.

Bu bağlamda, yukarıda “Uygulamalı Dilbilim ve Yabancı dil Eğitimi” ile ilgili olarak dile getirdiğimiz her türlü akademik görüş ve yaklaşım bir yana, bir yabancı dil öğretmeninin hem öğretmenlik meslek öğrenimini verimli bir şekilde görebilmesi hem de meslek hayatına tam bir özgüvenle atılabilmesi için, öğreteceği yabancı dilin konuşma, yazma, dinleme ve okuma becerilerini ileri düzeyde edinebilmesi, o dili kusursuz olarak yaratıcı biçimde kullanabilmesi, ve bunu da uluslararası kalite kriterleri doğrultusunda en azından C1 düzeyinde uluslararası sınav ölçekleriyle kanıtlayabilecek bir konumda olması gerekir. Bununla birlikte, unutulmamalıdır ki, bir yabancı dil öğretmeni, her şeyden önce bir “dil öğretmeni”dir ve güçlü bir “dil bilincine” sahip olmalıdır. Bu nedenle, kendi anadilinin dilbilimsel ve sosyo-kültürel yapısıyla ilgili mesleki donanımı da edinmelidir.1

Sonuç olarak, Türkiye’de yüksek eğitimin yeniden yapılandırılması sürecinde, yabancı dil eğitiminin uluslararası düzeyde belli bir kalite düzeyine ulaşabilmesi için, öncelikle YÖK’ün Uygulamalı Dilbilim alanını bir anabilim dalı olarak tanıması ve buna bağlı olarak da yabancı dil eğitimi politikasıyla ilgili gerekli bilimsel düzenlemeleri gerçekleştirmesi kaçınılmazdır.

sinanbayraktaroglu1@gmail.com

1 Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Sinan Bayraktaroğlu, “Türkiye’de Yabancı Dil Öğretmeni Yetiştirmek”, Radikal Gazetesi, 21 Kasım 2012, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1108664&CategoryID=99 http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1108664&CategoryID=99


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler