Yalnız değilsin!
Bugün gösterime giren, aşinası olduğumuz gerçek bir hikâyeye dayanan “Gül Suyu”, doğrusu festival filmleriyle rekabet edecek düzeyde, etkileyici ve görülesi bir politik seyirlik.
2009’da, iktidardaki bağnaz, muhafazakâr Ahmedinejad’la daha ılımlı rakibi Musavi arasındaki seçimi izlemek ve muhalif Musavi’yle röportaj yapmak için Londra’dan kalkıp İran’a giden Newsweek muhabiri Maziar Bahari’nin (Gael Garcia Bernal), bir şafak vaktinde annesinin evinden alınıp tutuklanarak hapsedildiği Tahran’da, aylarca hücre hapsinde tutulduğu, çeşitli psikolojik ve fizyolojik işkencelere maruz kaldığı, göz bağı altında, gerçekten yaşadığı, zorlu sorgulama sürecini konu edinen “Rosewater- Gül Suyu”, sinemalarda bugün gösterime giren ve doğrusu festival filmlerini hiç de aratmayan nitelikte, sarsıcı, etkileyici bir politik dram. Aslında “Paramparça Aşklar, Köpekler”den beri sevdiğimiz Meksikalı aktör G.G.Bernal’in başrolünü üstlenmesiyle radarımıza takılan ve Maziar Bahari’nin 2011’de yayımladığı “Then They Came for Me: A Family’s Story of Love, Captivity and Survival” adlı kitabından sinemaya uyarlanan “Gül Suyu”, ‘The Daily Show’ adlı programıyla tanınan, muhalif televizyoncu Jon Stewart’ın yazıp yönettiği ve ilk yönetmenlik sınavından geçtiği, ilginç ve görülesi bir seyirlik.
Vaktiyle Şah rejiminin solcu, bilge babasını (Haluk Bilginer harika) hapse tıkarak öldürdüğü, Humeyni bağnazlığının da ilerici, hümanist ablasını (Golshifteh Farahani) yıllarca hapsettiği, İran kökenli, batı medyasında çalışan gazeteci Maziar’ı, seçimin Ahmedinejad lehine sonuçlanmasıyla sokaklara dökülen Musavi yanlılarının sistem karşıtı eylemlerine destek verdiği gerekçesiyle yatağından kaldırıp tutuklayan, Gül Suyu lakaplı, Javadi adlı (Kim Bodnia) işkenceci polisin, aslında zaten hiç de yabancısı olmadığımız, ümmetçi zihniyetiyle seyirciyi karşı karşıya getiren film, annesinin (Shohreh Aghdashloo) ve Londra’daki hamile karısının çabaları sayesinde, uluslararası basının ve Hillary Clinton’ın ilgisini çekince, bütün Batı’yı kâfir sayan İranlı polis Gül Suyu’yla amirlerinin mecburen (zorla imzalatılan bir itirafın ardından) Maziar’ı serbest bırakmalarıyla bitiyor.
Maziar’ın güneş ışığına hasret, hapisteyken duvara yazdığı ‘Yalnız değilsin!’ mesajıyla aklımıza kazınan, Maziar’ın babasına, ablasına ve annesine adanmış bu film, dünyada halen yüzlerce gazetecinin, binlerce blogger-aktivistin sırf ‘suça tanıklık etmek suçu’yla tutuklu bulunduğuna dikkati çekiyor. Yönetmen Jon Stewart’ın birinci asistanının da Atilla Salih Yücer adlı bir Türk olduğu bu “Gül Suyu” kaçmaz!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev