Yasak Elma ve saçmalamanın dayanılmaz hafifliği
Gerçekten “ah iyi ki zengin değiliz bakın ne sıkıcı hayatlar var, mutsuzlar, üstelik gezip tozacaklarına birbirlerini yiyorlar” dedirtiyor.
Elif Aktuğ, Cumhuriyet Cumartesi için yazdı.
Şaşaa görkem zenginlik, yalılar yatlar atlar katlar mücevherler, sarışın genç kadınlar, esmer seksi kadınlar, kirli sakallı jönler, fabrikalar hanlar hamamlar, yok yok SPA’lar.
Sabah kahvaltıya dahi stilettoyla inen kadınlar, asla buruşmayan gömlekleriyle asla kirlenmeyen arabalarına binip giden mutsuz ama başarılı, bir o kadar da acımasız iş adamları, makyajları ve maşalı saçları hiç bozulmayan ve bıcır bıcır, Türkçe’yi başka bir dil gibi konuşan büyümüş de küçülmüş kadıncıklar...
Kullanılmayan ve hiç dağılmayan evler, yüzülmeyen havuzlar, mutlaka üniforma giyen uşaklar, şoförler; gerçekten “ah iyi ki zengin değiliz bakın ne sıkıcı hayatlar var, mutsuzlar, üstelik gezip tozacaklarına birbirlerini yiyorlar” dedirtiyor.
Şunu anlatmak istiyor sanırım yapımcılar; tüm bunlara sahip olabilirsiniz ama asla mutlu olamazsınız, zenginliğe çok da şey etmeyin! Mantıklı, değil mi?
KİM İNANIR BUNCA SAÇMALIĞA?
Bir dönem herkesi ekrana kilitleyen Aşkı Memnu da aynı şeyi düşündürmüştü bana; vasattı! Uzadıkça uzayan, bitmeyen entrikalarla örülü, sıkıcı, üstelik sonu belli bir hikâyeyi kim izleyecekti! Aynen şöyle düşünmüştüm, “Bunu kim izleyecek?”
Yasak Elma’nın ilk bölümünü seyrettiğimde “Keşke komedi olsaydı” demiştim kendi kendime, bunca saçmalığı, bunca imkânsızlığı, bunca yalanı, olmayan aşkları, safsatayı kime izlettirecekler? Tamam, hangi dizi tutar hangi dizi tutmaz konusunda berbat bir öngörüm var kabul ediyorum.
Bir dönem senaryosunda imzam bulunan Ekmek Teknesi’nin ilk yapımcısı Osman Sınav senaryonun kutsal kitap olduğunu söylerdi her zaman. "Senaryo iyiyse kötü iş çıkmaz" derdi. Fikrine katıldığımı pek söyleyemem zira çok kötü senaryolardan, yönetmen ve sıkı oyunculular sayesinde izlenesi işler çıktığına defalarca şahit oldum; çok güzel senaryoların tutmadığına da.
İyi senaryo ne peki? Şu: Saçmaysa dibine kadar saçmalamaya devam etmek! Gerçeklerden hareket ettiyse, asla yoldan sapmamak, birinci maddeyse tutarlı olmak.
Senaristlerin hakkını yemek istemem, doğrusu bunca saçmalamak da büyük başarı. Hayır dalga geçmiyorum. “Yok artık bu kadarı da olmaz, hadi canım bu da fazla, hayatta inanmam, yahu kim inanır bunca deliliğe” diyoruz ya biz; onlar demiyor, pes etmiyor ve sanırım reyting zihinlerini açmaya devam ediyor. Helal olsun. Yasak Elma yürüyor, 90’ı devirdiler.
Hadi zengin fakir hikâyesi ve çatışma iş yapar diyelim ki, yapıyor. Yeşilçam var olduğundan beri, seyirci de sıkılmıyor; peki oyuncu yazılana nasıl inanıp nasıl oynuyor o da takdir edilesi bir durum. Hikâye, izleyip de dalga geçilen, gerçekliği tartışılır sabah programlarından farklı mı, kim kimin nesi belli mi, kim kimin eniştesi anladınız mı? Sanmam.
Yasak Elma neden izlenir izleyiciye hangi hazzı verir, kapı kapı dolaşıp sormak isterdim!
OYUNCULARIN HAKKINI VERELİM
Ancak onca laf söyleyip oyuncuların başarısını es geçersem ayıp olacak.
Eda Ece ve Şevval Sam başta olmak üzere, kadın oyuncuların tümü harika iş çıkarıyor. Eda Ece, fotoğraflarına bakınca sıradan güzel bir sarışın kadın ama oynarken daha da güzelleşiyor, doğuştan oyuncu belli. Eda inandığı şey için her ne yaptıysa iyi ki yapmış, savaşmayanın başarılı olamadığı acımasız bir sektörden bahsediyoruz. Şevval deseniz Süper Baba’daki performansı unutuldu gitti; burada Ender adında ender bulunan bir karaktere can verdi. Dizinin son bölümlerinde farklı bir üslup ve ses tonuyla oynuyor sürekli izleyen seyirci fark etmiştir, Şevval için çok eğleniyor diyebilirim, öyle geçiyor bana. Kadın karakterler başrolde, bu kadınların hikâyesi, zayıf zavallı silik başarısız erkekler hikâyenin süsü, bu konuda da bir ilk olsa gerek. Gönül ister ki, bir gün şehirli normal, sıradan kadınlardan da bahsedilsin. Çalışan, didinen, iyi bir şeyler başaran, güzel yemekler yapan, güzel evlatlar yetiştiren anneler de olsun dizilerde. Hangimizin annesi komik değil ki, hangimizin annesi deli değil ki; illa kocasına sevgili bulup mal varlığını ele geçirmeye çalışan kadın ilginçtir diye diretmeyin artık. Bize de yazık, billahi.
NEDEN GÖKTEN ÜÇ ELMA DÜŞER
Ha bu arada Aşkı Memnu afişinde de elma vardı, Umutsuz Evkadınları da, bir elma ağacının altında ellerinde kıpkırmızı elma tutan kadınlarla afişe çıkmıştı. Zavallı Pamuk Prenses elmaya hayır deseydi, hikâye nasıl devam edecekti? Kutsal kitaplar yasak meyveden, yasak ağaçtan bahseder, elma denmez ama neden kabak elmanın başına patlar bilemem. Edebiyat ve sanat elmayı seviyor orası kesin. Öyle olmasa gökten üç elma düşer miydi? Bir size biri bana, öteki kimeydi sahi?
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık