21 yazar, 21 öykü!
Alternatif türleri bir araya getirmeyi amaçlayan; özellikle bilimkurgu, fantastik, korku ve polisiye türünde kaleme alınmış metinleri okurla buluşturan İthaki Yayınları Pangea Kitaplığı’nın yeni halkası İlk, bir bilimkurgu seçkisi. “Başlangıç” teması odağında, 21 yazarın birer öyküyle katkıda bulunduğu İlk, aynı zamanda Bilimkurgu Kulübü ile birlikte gerçekleştirilen ve yazarlarının telif gelirlerini Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi’ne bağışladığı bir proje.
PANGEA KİTAPLIĞI’NIN İLK ÖYKÜ SEÇKİSİ
Kendimizi defalarca geleceği düşlerken bulmuşuzdur. Özellikle son yıllarda bilim ve teknik alanında yaşanan gelişmelerle ve hem edebiyat dünyasının hem de dizi/film sektörünün bilimkurguya verdiği kıymetin artmasıyla düş gücümüzün bambaşka bir seviyeye geldiği aşikâr.
Zamanında öngörülen birçok teorinin bugün gerçekleştiğini görüyoruz. Gerçekleşenlerin hepsi hayatımızı kolaylaştıracak, her birimizi aynı derecede heyecanlandıracak nitelikte değil elbette. İnsanların korkuları da bu gelişmelerden besleniyor; olanlara bakarak olacakları tahayyül ettiğimizde, kimi zaman distopik görüntülerle karşılaşıyoruz.
Varsayımlarımız ne kadar farklılık gösterirse göstersin hepimizin gelecek düşlerinde bu korkunun temelinde yükselen ortak bir unsur var: İnsanın her devirde hayatta ve güçlü oluşu, insanın – hâlâ - dünyaya hükmediyor oluşu... Geleceği bir tür “yeniden başlangıç” olarak yorumlayan insan, dünyadaki konumunu sorgulamaktan kaçamıyor.
Alternatif türleri bir araya getirmeyi amaçlayan; özellikle bilimkurgu, fantastik, korku ve polisiye türünde kaleme alınmış metinleri okurla buluşturan Pangea Kitaplığı’nın (meraklı ve ilgili okurlar, “yerli spekülatif kurgu kitaplığı” olarak tanımlanan İthaki Yayınları Pangea Kitaplığı’nın kuruluş amacını ve seri kapsamında yayımlanan kitapları hemen hatırlayacaktır) yeni halkası İlk, tam da bu sorgulamanın ürünü, bir bilimkurgu seçkisi.
Aynı zamanda kitaplığın hem ilk “öykü seçkisi” hem de ilk öykü kitabı.
“Başlangıç” teması odağında, 21 yazarın birer öyküyle katkıda bulunduğu kitapta, daha evvel bu türde kalem oynatmış yazarların yanında kalemini farklı türlerde ispatlamış ve ilk defa bu türde bir kurmaca metinle okur karşısına çıkan yazarlar bulunuyor.
Bilimkurgu Kulübü ile birlikte gerçekleştirilen bir proje olan İlk’in, ilgi çekici yanlarından biri bu. Öte yandan, kitapta yer alan yazarların telif gelirlerini Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi’ne bağışlayacak olması, hem bu türe gönül vermiş okurlar için hem de türün gelişimi açısından umut verici bir adım niteliğinde.
Editörlüğünü Burak Albayrak’ın üstlendiği kitabın sunuş yazısı, bilimkurgu dünyasını yakından takip edenlerin aşina olduğu bir isme ait: Bülent Somay’a. Somay, Türkiye’de bilimkurgu ve fantezinin kat ettiği aşamalar hakkında fikirlerini beyan etmekle birlikte kitabın çok renkli ve çok katmanlı yapısına özellikle değinmiş ve her okurun farklı bir favori öyküsü olacağının altını çizmiş.
İlk’in bir seçki olduğunu düşündüğümüzde bu oldukça doğal. Hem başlangıç hem gelecek tasavvurumuzun, öykülere olan mesafemizi belirlemesi kaçınılmaz. Fakat bununla birlikte, bugüne dek aklımızdan geçmemiş varsayımlarla da karşılaşıyoruz İlk’te, dolayısıyla “yeni” tepkiler veriyoruz.
“Kısacası, elinizdeki seçkiyi hiç sıkılmadan, bir dünyadan ötekine tereddütsüz sıçrayarak, bazen biraz içiniz karararak (başka şansınız var mı zaten, özellikle 2021 yılında?), bazen hayal ederek ve yazarlarla sanki karşınızda duruyorlarmış gibi tartışarak, ama mutlaka düşünerek ve kendi hayal gücünüzün sınırlarını zorlayarak okuyabilirsiniz.”
Somay’ın söylediği gibi, okur bir dünyadan ötekine tereddütsüz sıçrayacaktır İlk’te. Bu, bilimkurgu türünün de bir getirisi olarak merak duygusunun diri tutulmasıyla ilişkili.
Bir yazardan diğerine, bir kurmacadan öbürüne atlarken yazarların nasıl bir başlangıç düşlediklerine karşı merak duyuyoruz, “böyle de olabilir” diye düşünüyoruz. Ki öykünün edebi tür olarak hızlı sindirilebilen bir yapıya sahip olduğunu da hesaba kattığımızda, hacimli bir kitap olmasına rağmen İlk’teki metinler arası sıçrayışların seri olacağı aşikâr.
‘TANRI ÖLDÜ, PEKİ YA İNSAN?’
Ruh transferleri, mevcut düzende kavuşulan yeni bedenler ve yeni hayatlar... VR gözlükleri, DD cihazları ve saklanan anılar, bilinç aktarımları ve defalarca ölmeye ve doğmaya imkân tanıyan bir sistem. İnsan bilincinin birebir aktarıldığı bilgisayarlar, gittikçe akrobatikleşen robotlar, ihtiyaç gereği ortaya çıkan robot psikologları, orbitler, UpBoard’lar, moral ölçme merkezleri, ayaklanan bitkiler, açgözlü mantarlar, iyilerin ve kötülerin birbirinden ayrıldığı yeni yaşam biçimleri, bellek merkezleri, bilgi bankaları, bir günü yeniden ve yeniden yaşama imkânı sağlayan ve ona istediğimiz gibi müdahale etme şansı tanıyan günü tekrarlama makineleri, insan tarihinin yeniden yazımı, hayal-hakikat zıtlığının hâkim olduğu parsellenmiş alanlar, Aragon ve Elsa’nın alternatif bir öyküsü, yeni nesil hırsızlıklar, yeni nesil oyunlar, evinizin orta yerinde açılan kara delikler, sevgilinizi birkaç saat içinde “tanımanızı” sağlayacak analiz programları, bakteri-insanlar, yeni gezegenler, yeni hükümdarlar, yeraltında ve gökyüzünde kurulan şehirler...
Nicesi İlk öykülerinde. Bunlardan bazıları bugün – çoktan - gerçekleştiği iddia edilen gelişmelere, bazıları kitaplarda/dizilerde/filmlerde karşımıza çıkanlara; bazılarıysa başlangıca/geleceğe yönelik fikirlerimizde ortak bir şekilde yer alan unsurlara işaret ediyor. Mümkün görünenlerin birçoğunun distopik görüntüler içerdiğini söyleyebilirim -en azından bugünden bakıldığında.
Alternatif kurgularda dikkat çeken unsurlardan biri, genellikle insan ve makineler arasındaki ilişki üzerine tasarlanmış olmaları. Bir robot, bir uzay mekiği, bir oyun cihazı yahut yapay zekâya dayanan orijinal bir buluş, hangisi olursa olsun; ibre, makineler ve insanların bir arada yaşama deneyimini gösteriyor.
İnsan dışı canlı türlerini de bu deneyime dahil edebiliriz. Dikkat çeken bir diğer unsur, yaşanan gelişmelerle birlikte insanın inancının da değişmesi, dolayısıyla Tanrı’ya ve dinlere verilen ehemmiyetin azalması meselesi. Her yeni çağda ilerlemenin bir getirisi olarak tartışılan Tanrı-insan münasebeti, burada da karşımıza çıkıyor.
Peki ya insan? Kimi öykülerde insan insanın kurdu ve düşmanıyken, yetkili ve yaratıcıyken; kimi öykülerde insanın dünyadaki konumu değişiyor, “egemen-tür” oluşu ve kontrol altında tutma/hükmetme kabiliyeti de. Böyle kurgularda o artık yeryüzünün biricik Tanrı’sı değil.
Öykülerin müelliflerini ifade etmeden olmaz: Afşin Kum, Arzu Uçar, Aşkın Güngör, Burak Albayrak, Cem Akaş, Çağrı Mert Bakırcı, Feyza Hepçilingirler, Fuat Sevimay, İsmail Yamanol, Kadire Bozkurt, Mehmet Berk Yaltırık, Murat S. Dural, Müfit Özdeş, Onur Çalı, Onur Güzeldiyar, Öznur Babur, Pınar Duman, Selim Bektaş, Selim Erdoğan, Tuğrul Sultanzade ve Volkan Yalçın.
Okurların bu isimler arasında mutlaka daha önce farklı metinlerine temas ettiği yazarlar vardır. Bu seçki hem bu türden okurlara hem de bilimkurgu sevdalılarına hitap ediyor.
Öte yandan türle ilk defa tanışacak okurlar için de bir öykü seçkisi olmasının sağladığı avantajları unutmamak gerek. Farklı sesler duymak, farklı öyküler dinlemek, farklı işlerle muhatap olmak istediğimiz bugünlerde İlk bizim için bir nefes alanı; literatüreyse özgün bir katkı...
En Çok Okunan Haberler
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!