Bedri Baykam: ‘Cinsellikten korkanlar bu kitaba fazla yaklaşmasınlar!’

Bedri Baykam, kadın-erkek sorunlarının labirentlerinin çıkış yollarını gerçekten merak edenler için yazdığını ifade ettiği yeni kitabı Genel ve Çok Özel Hayatların Sakıncalı El Kitabı’nda (Kırmızı Kedi Yayınevi), “cinsellik”, “aldatma”, “kıskançlık”, “aşk”, “aile” gibi konularda hüküm süren tabuları elinin tersiyle iterek mizah, bilimsel araştırma ve somut verileri, geçmiş ile bugün üzerinden çalkalayarak ilerliyor.

Bedri Baykam: ‘Cinsellikten korkanlar bu kitaba fazla yaklaşmasınlar!’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.02.2022 - 00:02

Bedri Baykam, kadın-erkek sorunlarının labirentlerinin çıkış yollarını gerçekten merak edenler için yazdığını ifade ettiği yeni kitabı Genel ve Çok Özel Hayatların Sakıncalı El Kitabı’nda (Kırmızı Kedi Yayınevi), “cinsellik”, “aldatma”, “kıskançlık”, “aşk”, “aile” gibi konularda hüküm süren tabuları elinin tersiyle iterek mizah, bilimsel araştırma ve somut verileri, geçmiş ile bugün üzerinden çalkalayarak ilerliyor.

Cinsellik alanında Kinsey, Masters and Johnson, Desmond Morris, Shere Hite gibi tarihin önemli bilim insanlarının bakış açılarının özetleri dışında, konu robotlara gelirken Capec ve Asimov’dan sonra David Levy, Laurence Devilliers gibi yeni düşünürlerin fikirlerini büyüteç altına alıyor.

Tabuların tahakkümünde geçip giden kısacık yaşamlarımızın asıl değerini hissettirmek istiyor.

‘KORONA REZALETİNİ KİTABIMA BULAŞTIRMADIM!’

- Kitabınızın başlarında peşinen ifade ettiğiniz, “Bu kitabın içerdiği geniş kapsama alanı, pandemi öncesi dünyaya ve kadın-erkek ilişkilerine ait.

Sakın bu kitabı Korona döneminin mantığıyla ele almaya kalkışmayın.” cümlenizden hareketle; öncelikle ‘bu kitap neler üstüne ve neler üstüne değil’i, ‘kimler için yazıldı, kimler için yazılmadı’yı ve kitabınızı böylesi bir sancılı geçiş döneminde yazma nedenlerinizi anlatır mısınız?

Öncelikle bu kitap sancılı bir geçiş döneminde başlamadı. Evet, bir açıdan hayatımız siyasi olarak sürekli sancılı bir dönemin içinde. Korona başladığında kitap iskelet olarak çoktan bitmişti ama çalışmaya devam ettim. Aklıma gelen her şeyi sürekli not ederek ve doğru yerine yerleştirerek ilerledim.

Bu arada kesin bir karar aldım, Korona rezaletini kitabıma bulaştırmayacaktım. Yani pandemi bitmiş, dünyaya hiç gelmemiş gibi veya kitabım ondan önce yayınlanmış gibi davrandım.

Bu kitap Türkiye için yazılmadı, dünya insanları için yazıldı; Avrupa, Amerika, Asya fark etmez. Örnekleri de ruhu da evrensel. Tabi İngilizce veya Fransızca yayınlandığı zaman hem güncellenecek hem de o kültürlere göre çok az rötuş yapacağım.

Kitap kadın-erkek ilişkilerinin bütün dikenli tabuları, gri ve karmakarışık bölgelerine dair, her iki cinse de eşit mesafede, mümkün olduğu oranda konulara bodoslama giren ve beyin fırtınaları yapan bir yapıda.

- Genel ve Çok Özel İlişkilerin Sakıncalı El Kitabı, düpedüz muhalif, meydan okuyan, yerel değil evrensel bir metin, bir manifesto.

Yazdığınız gibi “Muhafazakâr toplumlarda “sakıncalı” kavramı, siyaset ve cinsellik arasında vals eder gibi hareketli...”

Bu bağlamda “Sakıncalı” ifadesini kullanmanızın nedenini, arka planını sormamak olmaz... Hatta okumadan önce okuyuculara uyarılarınız var, onları da dile getirir misiniz?

Dünyada kaç farklı insan ve kaç farklı çift varsa, bu kitabın o oranda farklı algıları olabilir. Uyarılarım biraz genel olacak ama fazla tutucu veya cinsellikten korkan kişiler bu kitabın kapsama alanına fazla yaklaşmasınlar. Yaklaşırlarsa da sonra gelip şikayet etmesinler. Çünkü alıştıkları sayfalar arasında olmayacaklar.

Cinsellikten korkanlar, insanın cinsellikle ilgili hazlarına gizlice veya utanarak ulaşmaya çalışanlar ya da çapkınlığı sadece bir erkek hakkı olarak görmeye alışık olanlar da pek bu kitabı okumamalı.

Öte yandan beyinlerinin özgürce yol almasına sürrealist bir yeşil ışık yakanlar, cinselliğe değen konularda patinaj yapmadan yeni keşiflere, kendi zaaflarına veya korkularına gülmeye hazır olanlar, konunun felsefi, bilimsel, kişisel, “robotika” teknolojik ve fütüristik açılımlarını ve kilitlenmiş görünen kadın erkek sorunlarının labirentlerinin çıkış ve çözüm yollarını gerçekten merak edenler de tersine Sakıncalı’yı ellerinden bırakmasınlar!

“Sakıncalı” kelimesini beş yıldır uğraşmama rağmen Fransızca veya İngilizce tercüme edemiyorum; 6-7 farklı kelime kullanmak gerekiyor. Çok bize has bir yaklaşımı temsil eden bir kelime.

- Kitabınızın “dil kılavuzu” ile paralel gitmeyen dili ilgili neler söylersiniz?

Bu kullanımlara özellikle romanım Kemik’te de yer vermiştim. Fransızca’dan dilimize geçmiş kelimeleri o dildeki gerçek telaffuzlarıyla kullanmayı seviyorum. Meselâ hiçbir zaman atelye demem atölye derim. Tuval demem, tual derim. Tuvalet demem, tualet derim.

Türkçe’de sesli harfin arka arkaya gelemeyeceği zaten doğru değildir. Fuar kelimesini hatırlarsanız, doğru yolu siz de bulursunuz.

Ayrıca yine Fransızca da olduğu gibi pantalon derim, pantolon demem. Entelektüel demem, entellektüel derim iki “l” ile. Bayağ kelimesini sonuna “ı” koymadan kullandığımda “çok” anlamına gelir.

“Bu adam bayağ zengin” de olduğu gibi. Bayağı dediğim zaman ise avam anlamında kullanırım. Zaten Türkçe’de doğrusunun bu olduğuna inanırım. Issırmak ve ossurmak fiillerinin anlamları nedeniyle tek s ile kullanılmalarının etkisiz ve sorunlu olduğuna inanırım.

Orta Çağ yazılımı Türkçe’de durmadan değişmiştir. Ben bu şekilde yazmayı tercih ederim, çünkü evin orta katı der gibi küçük harfle yazmayı doğru bulmam. Bunların dil kılavuzu ile paralel gitmemesi beni hiç rahatsız etmez.

İnancıma göre bir hata varsa, o bende değil, dil kılavuzundadır. Resimlerde nasıl kendi sözlüğüm varsa, bazen kelimelerle de kendi farklı kurallarımı uygulamaktan çekinmiyorum.

‘MONOGRAM OLARAK YOLA DEVAM ETMEK İYİ NİYETLİ BİR İLLÜZYON!’

- Sosyal bir varlık olan insanın kitap boyu çözümlenen doğasının özellikle ikircikli, kararsız, dengesiz hani ayarsız yönleriyle mücadelesi / kimi kör dövüşünü irdelerken neredeyse ters psikoloji denilebilecek bir yaklaşım sunduğunuzu söylemek yanlış olmaz sanırım.

Bu yaklaşımınızı açar mısınız?

İnsanların partnerleriyle zaaflarıyla ve içine düştükleri sürekli tekrarlanan ağır gaflarıyla, beyinlerinin kendine itiraf etmekte zorlanacağı konularla yüzleşmelerini istedim.

İnsanların, bugünün sosyal medya ve günlük yaşamın sunduğu sayısız alternatif arasında monogam olarak yoluna devam etmesinin iyi niyetli bir illüzyondan başka bir şey olmadığını anlattım.

Bu illüzyonunun yarattığı 60 yıl üzerinden verilen sözlerle oluşan yalanlara takılıp kalmanın ve ardından bu sözler tutulamadığı zaman bir “aldatma”dan bahsetmenin esasında toplumun kendi kendini büyük ölçekte makro düzeyde aldatmasından başka bir şey olmadığını gösterdim.

‘KISKANÇLIĞI CARPE DIEM FELSEFESİ ÜZERİNDEN ELE ALDIM!’

- Kitabın ana temel sorgusu bağlamında özellikle de genç yaşlı tüm okuyuculara sunduğunuz çözüm önerileri nelerdir?

En özet çözüm önerisini derhal söyleyeyim: İnsanın kıskançlığı yaşamından çıkarıp atması! İnsanlığın gördüğü en büyük vebalardan biri bu kıskançlık hastalığı.

Çiftler arasında önce gerilim, sonra kavga gürültü, sonra şiddet ve sonunda da cinayete kadar gidebilen ve her gün her yerde karşılaştığımız dizilerin, filmlerin, romanların, polisiye vakaların ana merkezi. Bundan kurtulduğumuz anda önümüzde açılan sahanın büyüklüğü kolay hayal edilemez.

Kitap bu hastalığın teşhisi, tedavisi ve buna ulaşma yöntemlerini “carpe diem” felsefesi üzerinden ele alıyor ve çözüme ulaştırıyor. Kitap boyunca hatırlattığım bir başka önemli konu, cinsellikte kadınların poligami dahil her haklarının erkeklerden hiçbir şekilde daha az olmadığı noktası. Ama erkekler bunu hazmetmeye hazır değiller hala.

- Çiftlerin günlük standart kavgalarından ünlü devlet adamlarının özel hayatlarına, robotlarla ilişkilerin fitilini ateşleyen yapay zekâdan, paralel evren hülyalarına, Varoluşçuluğun kaçınılmaz çekiciliğinden, insanların partneriyle yaşadığı “kapışma, kıskanma” gibi sendromlara kadar sayısız konuya girdiğiniz Sakıncalı’nın verileri geniş bir alana yayılıyor ve can alıcı..

Kitabı yazarken bu kadar geniş bir kapsamlı bir şekilde at koşturmayı gerçekten planlamamıştım. Bir konu diğerini açtı ve yelpaze genişledikçe genişledi ve birbirini tamamlayan bir çözüme doğru yol aldı.

Yazarken sabırlı davrandığımı, tembelliğe düşmediğimi ve açılan yeni sahalardan ürkmediğimi itiraf etmem lazım.

Konuları işlerken kimi zaman 20. yüzyıl tarihinin siyasi derinliklerine, Soğuk Savaş’a veya fütüristik sahalara girmekten korkmadım. Kitap düşündürücü, eğlendirici, ama aynı zamanda öğretici bir yapıya kavuştu.

KINSEY’DEN MORRIS’E, ASIMOV’DAN DEVILLIERS’E CİNSELLİK TARİHİ!

- Kitabınızda hangi yaşam felsefelerinden, bilimsel-sosyolojik-felsefi izdüşümlerden hareket ettiniz ve robotların dahi yer aldığı fütürist gelecek teorileri üzerine düşünce ürettiniz?

Kitabın başındaki daha “magazinel” girişin ardından gelen akışta, başlıca hatırlatmalarından biri en önemli cinsel organımızın beynimiz olduğu. Hormonlarımızın karşı cinsten biriyle karşılaştığında yıldırım hızıyla bu kişinin bize uygun olup olmadığının bilgisini verebilmesi etrafında gelişen yorumlar geliyor.

Cinsel konularda yayın yapmış tarihin önemli bilim insanlarının, yani Kinsey, Masters and Johnson, Desmond Morris ve Shere Hite’ın bakış açılarının özetleri dışında, konu robotlara gelirken Capec ve Asimov’dan sonra David Levy, Laurence Devilliers gibi yeni düşünürlerin fikirlerini masaya yatırdım.

Sonuçta kitabın kendi çözümlemesine ulaşmasında adım adım tüm bu farklı sahalardaki beyin fırtınalarının rolü oldu.

- Kitabınızın günümüzdeki başka hangi güncel tartışmalara paralel gittiğini anlatır mısınız?

Meselâ Türkiye’de çıkışını Duygu Asena’nın temsil ettiği, benim çok sağlıklı bulduğum feminizm ile, son 15-20 yılda özellikle Avrupa’da ve Amerika’da yıkıcı agresif, neredeyse erkek ve seks düşman haline gelebilen feminizmin farklarını anlattım.

Keza son birkaç yılda çok önemli bir eylem olan, büyük ses getiren #metoo hareketinin içinde, ünlü olmak için akıl almaz abartılı sansasyonel gürültülere tenezzül ederek, konunun içeriğini sulandıran ve gerçek mağdurların sesini duyulmaz hale getiren kesimi eleştirdim.

Sürekli robotlaşan dünyada çok yakında, belki 15-20 yılın içinde, birbirleriyle huzurla yaşamayı başaramayan insanların robot partnerlerle yaşamaya başlayacağını ve bunun sandığımızdan daha somut adımlarla ilerlediğini anlattım. Yapay zekanın bizi hızla oraya taşıdığını gösterdim.

- “Evet, ilişkiler hayatın tadı tuzu, ama aynı zamanda da derdi! Biz insanlar, bu ilişkilerin geniş kapsama alanını ne tam hazmedebildik ne de yönetebildik.” Çünkü?

Çünkü ezelden beri süregelen ve birbirini tekrarlayan çıkmaz sokaklara ve beynimizin ördüğü tuzaklara dalmayı ve bu duvarlara toslamayı artık insanlık olarak sanki içselleştirdik, DNA’mıza geçirdik ve bu hataları sürekli tekrarlıyoruz.

Normalde çok zenginleştirici hale gelebilecek bir çift hayatını, insanlar çekinmeden aynı hataları tekrar ederek cehenneme çeviriyorlar, yaşamlarını adeta yok ediyorlar ve bunun farkına bile varamadan yaşarken ölüyorlar. Kıskançlık ve partnere yaşam alanı-nefesi bırakmamak bunun ana nedenleri.

- Öte yandan bir “sihirli formül”den de bahsediyorsunuz... Nedir?

Kitap, iyice karmaşık hale gelmiş bu akıl almaz gerilim sarmalının kendi içinde ana cinsel organımız olan beyin sayesinde nasıl çözülebileceğini de adım adım gösteriyor.

Varoluşçuluk felsefesi ve carpe diem’i kullanarak, maddiyat arayışından sıyrılarak, esasında milyarderler ve normal insanların yaşamın %80’ini eşit şartlarda yaşadığının farkına vararak ve adım adım bunlar sayesinde yaşamın her anının paha biçilmez değerinin farkına varıp bunu zehir eden kıskançlıktan büyük bir yük atar gibi kurtularak sihirli formülü yaşama geçirebilirsiniz.

- Bir devam kitabı tasarladığınızı, üzerinde çalıştığınız 15 kitabın yanı sıra üç de tiyatro oyunu tasarınızın masanızda olduğunu da öğreniyoruz. Onlardan bahsetmenizi rica ederek bitirelim söyleşimizi

Sakıncalı benim yayınlanmış 31. kitabım. Ayrıca her biri farklı oranlarda hazır durumda bekleyen 15 kitabım var. Bunlar da aynen Sakıncalı gibi kapsamlı çalışmalar.

Che Guevara, John F. Kennedy cinayeti, İngilizce yazılmış Türkiye siyasi tarihi, modern sanat tarihi, otobiyografimin 3. cildi, hazır bekleyen yarısı otobiyografik bir roman, benimle yapılan söyleşileri bir araya getiren kitap, sanat kitapları serimin yeni ürünü, çektiğim nü fotoğraflar ve yaptığım erotik resimlerle beraber yayınlanacak büyük boy ciltli kitap şu anda bir çırpıda aklıma gelen, tornada bekleyen yayınlar.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon