Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali sürüyor: Sermaye topraklarımıza ve evlerimize çökerken...

Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali sürüyor: Sermaye topraklarımıza ve evlerimize çökerken...

11.10.2025 14:27:00
Güncellenme:
İrem Karataş
Takip Et:
Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali sürüyor: Sermaye topraklarımıza ve evlerimize çökerken...

Bu yıl 12’ncisi düzenlenen Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’nde film gösterimleri devam ediyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinden ekolojik yıkım ve talana karşı mücadele sekanslarını bir araya getiren filmler coğrafya değişse de toprağı ve suyu korumak için sürdürülen mücadelelerin benzerliğini gözler önüne seriyor. Tüm dünyada yerel halklar topraklarını ve çevreyi korumak için şirketler ve hükümetler ile mücadele ediyor.

14. Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali hız kesmeden devam ediyor. Dün festivalin ikinci gününde 15 film gösterildi. Uluslararası Yarışma kategorisindeki Kanada Yapımı Yintah filmi izleyicilerin favorileri arasına girmeyi başardı. 

Michael Toledano, Jennifer Wickham ve Brenda Michell tarafından çekilen uzun metraj belgesel, Kanada sınırları içinde yaşayan egemen Wetsuwet’en halkının mülkiyetine sahip oldukları topraklarda yapılması planlan projeye karşı duruşunu konu alıyor.

Resmi olarak Kanada’ya bağlı olmayan Wetsuwet’en miras şeflerince yönetiliyor. Kanada hükümetinin topraklarından geçecek bir boru hattı projesine onay vermesi üzerine Wetsuwet’en kabileleri kadınların başı çektiği sivil itaatsizlik eylemlerine başlıyor. Polis müdahalesi ile topraklarına girilen yerli halk Kanada mahkemelerinde de haklı bulunmuyor. 

YEREL HALKLAR TOPRAKLARI İÇİN DİRENİYOR!

Yaklaşık 10 yıl süren mücadelede yerli kadınların azim ve kararlılıkları ön plana çıkıyor. Atalarından miras aldıkları toprakları ve kültürlerini çocuklarına aktarmakta kararlı olan kadınlar şirketin çalışmalarını engelleyebilmek için barışçıl eylemlerini sürdürüyor. Filmde Wetsuwet’en’li kadınların yöresel şarkıları, enstrümanları ve kırmızı elbiseleriyle gerçekleştirdiği protestolardan çarpıcı görüntüler yer alıyor. 

İş makinelerinin çalışmasına izin vermediklerinde Kanada polisinin müdahalesine maruz kalan yerli halk çok kez tutuklamalarla yüzleşiyor. Pandemiden önce ülke geneline yayılan protestolar Kanadalıların Wetsuwet’en halkını desteklemesi ve demiryolu ulaşımının protestocular tarafından engellenmesiyle hükümeti zor durumda bıraksa da pandemiyle birlikte protestoların kesilmesi sonucu şirket çalışmalarını sürdürüyor.

10 yıla yayılan mücadele günümüzde hala sürüyor. Kanada hükümeti Wetsuwet’en topraklarından geçecek başka projelere de onay verdi. Yerel halk ise elinde bulunan bütün araçlar ile barışçıl eylemler yapmaya devam ediyor.

FARKLI COĞRAFYA AYNI MÜCADELE! 

Pek çok yönden Muğla bölgesindeki Akbelen’li köylülerin toprağına sahip çıkma mücadelesini andıran film izleyicilerden tam not aldı.

Festivalde gösterilen filmlerin ağırlıkla işlediği konular farklı coğrafyalarda benzer mücadelelerin verdiliğini gözler önüne seriyor. Dünya genelinde maden şirketleri, çok uluslu şirketler ve hükümetlerin dayatmış olduğu projelerin bölgedeki yerel halkın yaşam alanlarını, toprak ve su ile birlikte gelir elde ettikleri araçları tahrip ettiği ve hatta yok ettiği örnekler mevcut.

Buna karşı verilen mücadele ve dayanışma örnekleri de benzeşiyor. Ekolojik yıkım ve çevreyi koruma mücadelesi doğal biçimde global bir hale geliyor. 

İSTANBULLUYA KAROT İŞKENCESİ HIZ KESMİYOR!

Festivalde gösterilen uzun metrajlardan dikkat çeken bir diğer film ise, Panaroma kategorisinde yarışan Bir Garip Rüya Rengi isimli Türk yapımı oldu. Yasemin Akıncı’nın yönetmenliğini üstlendiği film, torunu olduğu Emekli bir mimar Eltir Ayaydın’ın evini ve anılarını kaybetmemek için sürdürdüğü mücadeleye ışık tutuyor. 

İstanbul’un Şişli semtinde bulunan evinden depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle karot örneği alınan Eltir Ayaydın, filmin çeşitli sahnelerinde İstanbul’da bulunan yapıların neredeyse yarısının bu yolla ele geçirilmek istendiğini iddia ediyor. Uzun yıllar mimarlık yapmış olan Ayaydın şirketin sunduğu projeyi eleştirdiği sahnede “Bizi aptal yerine koyuyorlar. Çizdikleri projede pencere yok. 12 araç sığdırmayı planladıkları otoparkta kolon yok. Evlerin kaç metrekare olduğu belli değil” diyor. Sabahın erken saatlerinde uyanarak çeşitli 3B modellemeleri üzerinde çalışan Ayaydın Türkiye’de hayal ettiği modern mimari örneklerini çiziyor ve İstanbul’daki yapılaşmayı eleştiriyor.

Emekli mimar zaman zaman şarkı söyleyen, piyes oynayan, eşine duyduğu özlemini gözyaşlarıyla anlatan bir karakter olarak izleyicide sempati uyandırıyor. Filmin iki sahnesinde Ayaydın’ın Cumhuriyet gazetesi okuduğu görülüyor. Filmin sonunda Ayaydın’ın Şişli merkezde bulunan evinin yıkım sürecine girmiş olduğunu öğreniyoruz. 

Gazetemizde daha önce çok kez gündeme getirdiğimiz karot alınarak binaları yıkma stratejisine dayalı müteahhit girişimleri İstanbul’daki kat maliklerini tehdit ediyor. 1999 öncesi yapılmış binalar sağlam olsalar bile yeni deprem yönetmeliğine uymadıklarından karot sonucunun ardından hızla yıkım sürecine giriyor.

Müteahhtiler kat maliklerine çoğu kez halihazırdaki evlerinden çok daha küçük metrekareye sahip ve kendi mahallelerinden bir başka bölgede yapılacak daireleri teklif ediyor. Kentsel dönüşüm yasası müteahhit şirketleri lehine bir tahliye aracı olarak kullanılıyor.

İlgili Haberler