Direniş biçimleri!

Julián Fuks, Direniş (Çeviren: Bengi De Sa Matos Paixao / Timaş Yayınları) adlı romanında abisine ithafen onun ve ailesinin hikâyesini kaleme alan anlatıcı Sebastián’ın, Arjantin sokaklarında dolaşırken geçmişe dönüp köklerinin peşine düşmesini anlatıyor. 1970’lerde yaşanan Kirli Savaş’ın çevresinde gelişen Direniş; kimliğin, aile bağlarının, sürgünün alabileceği farklı biçimlerin; bir yere, bir aileye, kendi geçmişinize ait olmanın ne anlama geldiğine ilişkin bir etkileyici bir anlatı.

Yayınlanma: 05.03.2023 - 00:03
Direniş biçimleri!
Abone Ol google-news

Arjantin asıllı Brezilyalı Julián Fuks, 1981 doğumlu genç bir yazar. İlk kitabı Fragmentos de Alberta, Ulisses, Carolina eu 2004’te yayımlandı. Yazarın 2015’te yayımlandıktan sonra art arda ödüller (2016 / Jabuti Edebiyat Ödülü-Brezilya. Oceanos Edebiyat Ödülü. 2017 / José Saramago Edebiyat Ödülü-Portekiz. 2018 / Anna Seghers Ödülü-Almanya. Uluslararası Dublin Edebiyat Ödülü, İngiliz PEN Edebiyat Ödülü) kazanan romanı Direniş (A Resistência) ise kısa süre önce Bengi De Sa Matos Paixao’nun Portekizce aslından çevirisiyle Timaş Yayınları tarafından okuyucularla buluşturuldu. 

Julián Fuks’un kaleme aldığı Direniş, beş kişilik bir ailenin üç çocuğundan birinin dilinden anlatılıyor. Aradan yıllar geçmiş, yetişkin bir birey olmuşken bile çocuklukta yaşadıklarından kendini tam anlamıyla arındıramamış olan anlatıcı kahraman çareyi kitap yazmakta buluyor. 

“Abi” olan çocuk aslında evlâtlık ve romanın tam merkezinde duruyor fakat okuyucu onun sesini hiç duymuyor. Aslında kitabın sonuna kadar kimsenin - anne, baba, küçük kardeş - sesi duyulmuyor, isimleri anılmıyor. Kitabın sonunda bir tek kahramanın ismini öğreniyoruz. 

EV HALKININ ABİYE AYAK UYDURMA ÇABASI!

Abinin suskunluğunu, ev halkının onun bu kendini geri çekmiş hallerine ayak uydurma çabasını okuyoruz roman boyunca. Direniş’in bir noktası burası: Abisinin aileye karışmama direnişi ve ailenin de ısrarla, büyük bir emekle evlat edindikleri çocuğu ailenin dinamiklerine dahil etme direnişi. 

Fakat anlatıcı, çocukluktaki bu durumu hep bulanık ifadelerle aktardığı için bir noktadan sonra ne kadarı gerçek ne kadarı aile ve olaylar hakkında aşırı yorum birbirine karışıyor. 

Kitaptaki anlatıcı kardeş aslında bir yazar. Yazdığı kitabın da kardeşi hakkında olmasını istiyor, bunun için uğraşıyor ama kendisinden, ailesinden, hatta yaşadıkları ülke(ler)den ve siyasi olaylardan bahsetmeden bu durumu anlatmak olanaklı olmuyor. Bu da romanın başka bir direniş noktası. 

Bu nedenle romanın başında bu durumu “Ailem, o daha altı aylıkken Buenos Aires’ten sürgün edilmişti, geri dönmelerine izin verilinceye kadar hepimiz Buenos Aires'ten dışlanmış hissetmiştik” (s. 22) diye anlatıyor. 

ROMANIN SİYASİ DİRENİŞ NOKTASI: ARJANTİN’İN “KİRLİ SAVAŞ”I!

Anne ve baba psikanalisttir. Bu noktada anne ve babanın özellikle çocuk psikolojisi alanında çalışmalar yapmış psikanalist Winnicott’tan etkilendiklerini anlıyoruz. 

“Kardeşim evlat edinildiğini her zaman biliyordu, ailem bize böyle söylemişti ve bu her zaman ilgimi çekmişti ya da şimdi ilgimi çekiyor: Anne, baba, bebek, evlatlık kelimelerini dikte edebilmek için nasıl bir mesafe veya soğukluk gerekir, en basit kelimelere zar zor hâkim olan bir çocuğa böyle bir şey nasıl söylenir? 

Bu gerçeğin önemi, konunun gerektirdiği ciddiyetle, ona gereksiz bir ağırlık yüklemeden, çocuğun asla taşıyamayacağı bir yüke dönüştürülmeden nasıl aktarılır? 

Attığımız adımları dikte eden Winnicott’tu. Winnicottian teorisinin önerdiği şeylerin çoğunu izledik, yıllar sonra duyacağım şey buydu, terimi tam olarak anlayamasam da sesteki kederli tonun, sıkıntının farkındaydım.” (s.17) 

Anne ve baba aynı zamanda 1970’lerde Arjantin'in siyasi olaylarını yaşamışlardır. Bu nedenden dolayı anlatıcının babası işkence bile görmüştür. Aile; edinilen bir evlât, o çocuğun büyüyüp ‘abi’ oluşu ve Arjantin’den Brezilya’ya göç ile yüz yüze kalmış ve korkuyu, baskıyı tam anlamıyla yaşamıştır. 

Bu da romanın siyasi direniş noktasını oluşturur. Fakat kitabın sonuna gelindiğinde artık her şeyin üstünden zaman geçmiş, adını öğrendiğimiz anlatıcı Sebastián yeniden Arjantin'e gelmiştir. 

Bir zamanlar sürgün edildikleri bu ülkenin sokaklarında dolaşırken bütün yaşananlar zihnine saldırır. Sebastián doğduğu yerin sokaklarında dolaşırken bir ülkeden kovulmanın, zorunlu bir göçün ne demek olduğunu ailesi adına düşünür, bunu bir romana dönüştürmeyi görev edinir. Başka türlü bu yükten kurtulamayacaktır çünkü. 

“Bu sadece bir hikâye değil. Bu bir tarih.” (s.27) der Sebástian. Gerçekten de öyledir. Bir aile üzerinden küçük bir olay aracılığıyla yola çıkan Funks bir ülke üzerinden büyük bir olaya, 1970’lerde yaşanan siyasi atmosfere bağlıyor kurgusunu. Arjantin’de 1976-83 yılları arasında kalan zaman dilimini anlatan bir deyiş olan ‘Kirli Savaş’a götürür.

PLAZA DE MAYO ANNELERİ VE KAYIP ÇOCUKLAR

Bu dönemde Arjantin’de devrim yanlısı birçok kişi kaçırılıp işkence edilmiş ve öldürülmüştür. Aileleri de çocuklarının öldürülmemiş olması umuduyla onları bulmak için çok büyük mücadeleler vermiştir. Romanda ayrıntılı şekilde anlatılan bu olaylar Plaza de Mayo Anneleri’ni çıkarır karşımıza.

1978'den beri her perşembe o meydanda toplanan ve kayıp çocuklarını bulma umudu ile devamlı mücadele eden anneler ve büyükannelerdir bunlar.

Sebástian şehirde yürüdüğü esnada aradan yıllar geçmesine karşın onlarla karşılaşır, çünkü mücadelelerini hâlâ sürdürürler. Meydanda toplanan Plaza de Mayo Büyükanneleri, bir torunun daha bulunduğuna sevinir. Elbette küçük de olsa umut umuttur ancak bulunan, yalnızca bir kişidir. Bu nedenle de şöyle bir not düşer sayfalara: “Sadece 114 numaralı torun, dört yüz torun hâlâ kayıp, dört yüz çocuk doğduktan sonra kaçırıldı, dört yüz çocuk görmezden gelindi.” (s. 147)

Direniş; aile bağları, kardeşlik, kimlik oluşumu ve sürgün edilme üzerine Julián Fuks’un kaleminden sarsıcı bir roman.

Direniş / Julián Fuks /  Çeviren: Bengi De Sa Matos Paixao / Timaş Yayınları / 160 s. / 2023. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler