James Wan’ın yazıp yönettiği Ed ve Lorraine Warren’ın doğaüstü güçlerle savaştığı Korku Seansı (The Conjuring, 2013) serisi sinemanın en uzun soluklu doğaüstü gerilimkorku türü oldu.

Serinin son bölümü Korku Seansı 4: Son Ayin’de (2025) Warren’lar bugüne dek uğraştıkları en zor, ürkütücü olayla karşı karşıyadırlar. Michael Chaves, açılış sekansında izleyiciyi 1964’e, çiftin kızları Judy’nin doğumuna götürür.

Warren’lar yine zorlu bir şeytan kovma seansındayken hamile Lorraine elini antika bir aynanın içine sokunca erken doğum yapar. Kızı uzun bir süre soluksuz kaldıktan sonra Lorraine’in Tanrı’ya yalvarmasıyla hayata döner. 1986’ya geçeriz, genç kız sevgilisini ebeveynleriyle tanıştırır, aynı anda endüstri kenti Pensilvanya’nın taşrasında işçi ailesi Smurl’larda düğün vardır, geline aynı antika ayna hediye verilir. Aynanın eve girmesinin ardından garip sesler duyulur, görüntüler belirir, evin köpeği duvara fırlatılır, aile sanrılar görmeye başlar.

BOĞUCU ATMOSFER
Warren’lar Ed’in kalp krizinden sonra doğaüstü olaylara ara vermişlerdir, kötü ruh Judy’yi çocukluğundan beri rahat bırakmaz. Smurl olayı gerçek bir vakadır, 1974-1989 yılları arasında meydana gelmiştir. Warren’lar 1986’dan itibaren aileye yardım etmeye başlar. Şeytani güç sıradan bir aileyi, yoksul insanları seçmiştir. Eskiden çiftlik olan evde üç ruh vardır, arkalarında da bir iblis saklanır. Chaves, yağmurlu, hüzünlü kasabada olağanüstü bir atmosfer yaratır, yapım ve ses tasarımları, kamera hareketleri, plonje çekimler, yakın planlar filme ayrı gerilim katar.

Lucy’nin gelinlik mağazasında iblisle karşılaştığı bölüm, çiftin şeytan çıkarma seansı kilit sahnelerdir. 1980’lerde tüm Amerika’yı, medyayı ilgilendiren vakanın final jeneriğindeki belgesel görüntüler çok etkileyicidir. Bu gerçek olay The Haunted: One Family’s Nightmare adlı romana kaynak oldu, TV filmi çekildi (1991). Patrick Wilson, Vera Farmiga, Mia Tomlinson, Rebecca Colder, Elliott Cowan, Ben Hardy’nin oynadığı doğaüstü gerilim başarılı bir veda filmi.
RÜYALAR ZİHNİMİZİN AYNASIDIR

Norveçli yazar-yönetmen Dag Johan Haugerud, Oslo kentinde geçen Aşk, Seks, Hayaller üçlemesinde insan ilişkilerini yalın, özgün bir anlatımla aktarıyor, aşkta, sekste, hayallerde hiyerarşinin olmadığını vurguluyor. Berlin Film Festivali’nde (2024) Altın Ayı ödülünü alan Hayaller 17 yaşındaki lise öğrencisi Johanne’nin gözünden anlatılır. Bekâr annesi, şair anneannesiyle birlikte yaşayan genç kız ergenlikten yetişkinliğe ilk adımlarını atarken okuduğu kitap onda farklı duygular uyandırır. Okul başlayınca çekici Fransızca öğretmenine âşık olur, onunla ilgili fanteziler kurmaya başlar.

Üç kuşak kadın konuşur, tartışır, aralarında güçlü bir bağ, sevgi, saygı vardır. Johanne ilk aşkını içinde saklayınca büyük bir yalnızlık hisseder, düşüncelerini, hayallerini kâğıda döker. Romanını okuyan annesi, anneannesi çok şaşırır, edebi bir tekniği vardır, bu olağanüstü bir aşk hikâyesidir. Onda uyanan duygular diğer iki kadını da etkiler. Ergenlik, yetişkinlik, kuşak farkı, hayal kırıklığı, aşk acısı, iletişimsizlik, yabancılaşma, kıskançlık, imrenme geriye dönüşlerle anlatılır.

Duyarlı, dürüst, taze soluklu öykü üçünü de etkiler. Pişmanlıklar için artık çok geçtir, rüyalar zihnimizin aynasıdır. Gelecek Johanne’nin önünde uzanır. Johanne ve öğretmeni arasında gerçekte ne olmuştur, gerçek nerede biter, kurgu nerede başlar sorularını soran Hayaller’de Ella Overbye, Ane Dahl Torp, Anne Marit Jacobson, Selome Emnetu oynuyor.