Artık GONG vurmuyor
Kutuplara doğru yayılmış devasa buz çöllerinde yaşayan Kanadalı Inuit yerlisinin konuştuğu dil, 2022 sayımına bakılırsa sadece 35 bin 690 kişinin ağzından çıkıyor. Inuitçede Inuit demek, insan demek; insan diye kendisine isim veren başka bir halk yok dünyada. Nunavut adıyla bir özerk bölgede yaşıyorlar. Burası 2 milyon kilometrekarelik bir bölgedir, hele kışın akır takır buz. Yaklaşık üç defa Türkiye büyüklüğünde…
Dillerinin halk hikâyeleri, masalları var elbette, kısa süren kutup gecelerinde, iglo adıyla bildiğimiz buzdan evlerde çekik gözlü bebeciklere anlatıyorlar. Fakat giderek İngilizceye kaydıklarından çocuklara masalları da artık İngilizce olmaya başladı. Kaybolmakta olan Inuit dilini yaşatmak için şimdi kültür bakanlığı telaşa kapılmış gibi bir şeyler yapmakta, çaba göstermektedir.
Bunlar arasında dilin yaşaması için roman yazımının önemini kavrayanlar da çıkmış olmalı ki Inuit diliyle günlük yaşamı süren yazarlık hevesindekilere destek oluyorlar fakat gel gelelim “Benim hayatımı yazsan roman olur!” diyen pek çıkmıyor galiba.
Hani bilirsiniz, hele bir ben roman yazarıyım da demeyegörün, hayatını ah vahla geçirmiş birisine denk düştüyseniz, “Bak anlatayım, yaz, hayatım roman olur” diyecektir. Buna gerek kalmaksızın küçük bir halkın buzda geçen hayat hikâyesini yazacak kalemler şimdi aranıyor. Burjuva disiplinlerine artık eskisi gibi üniversitelerde yer verilmiyor olduğundan arkeolojiden filolojiye kadar tüm sosyal bilim alanlarında, bilişim teknolojilerine artan ilgi nedeniyle, bir gerileme olsa da Inuit dili çalışmaları yine de öyle böyle pek çok Kanada üniversitesinde kendisine yer buluyor.
DİLİN İLK ROMANCISI
Bu çalışmalar arasında, kendi hayatından roman çıkaran bir Inuit kadını ise bugün bu dilde yazılmış ilk romanın müellifi olarak tekrar hatırlanıyor ve yeni yazarlara heves kaynağı olsun diye kitapları tekrar tekrar basılıyor. Adı Mitiarjuk Nappaaluk; 1950’de, henüz 22 yaşındayken Quebec eyaletinin en kuzey ucundaki bir Inuit yerleşim yerinde yazmaya başladığı romanıyla bu dilin ilk romancısı unvanını elinde tutuyor.
Aynı tarihlerde bir başkası, erkek yazar Markoosie Patsauq’un da romanı çıkmış: Avcının Zıpkını! E tabii, avlanmak zorunda kalan buz insanlarının hikâyesi bu başlık altında olacak. Daha sonra birkaç kitap daha, hepsi o! Şimdi dil gidiyor ve ümit tekrar Inuit edebiyatını canlandırmaktadır.
Nappaaluk’un “Sanaaq” başlıklı romanı İngilizce ve Fransızcaya tercüme edilen ilk Inuit edebiyat eseri olarak bir üne de sahip. Çağdaş edebiyatçı Inuik kadınlarından birisi ve Edmonton’daki Alberta Üniversitesi’nde, edebiyat alanında akademisyenliğe devam eden Norma Dunning, halkının ilk kadın edebiyatçısını, “Benim için tüm dünyayı bize tanıtan eşsiz bir yazardır” sözleriyle onurlandırması dikkate değer.
Nappauluk on beş yıl önce hayatını kaybetmiş, hayatı boyunca yirmiye yakın, çoğu da çocuk kitabı olarak eserler vermiş. Bu soğuk dünyanın sıcak dilini romanlarla yaşatacak yeni yazarlar bakalım çıkacak mı, tüm beklentiler bu yönde. İnsanın inanamayacağı geliyor ama UNESCO’nun açıklamasına göre dünyada 7 bin civarında dil var, homo sapiens’in “sapien”ine ve bu zenginliğe şaşmamak elde değil. Ne ki bu dillerin 2 bin 500 kadarı erozyona uğramakta, başka dillerin işgaliyle ve halkların sayısı azaldığından yok olmaktadır.
BİTENLER VE SÜRENLER
Kanada’nın kaybolan lisana romanla destek olmak için gösterdiği çabayı düşünürken aklıma, Çerkes dil grubundaki Ubıhça dilini dünyada konuşan en son kişinin 1992’de hayatını kaybetmesiyle bu lisanın da ortadan kaybolduğu geldi, bir insanlık kaybıydı. Tevfik Esenç isimli Manyas’ta yaşayan Ubıhçanın son temsilcisi, Guiness Dünya Rekorları Kitabı’na da girmişti. Ubıhça roman yazılsaydı lisana yararı olur muydu, burası da bilinmez şey! Her şeyin bir süresi, vadesi vardır, diyecek kimileri de çıkmaz değil. Öyledir nitekim, Kanada’nın Türkiye’deki TRT gibi kamusal radyosu olan Radio Canada, 80 yıldan beri her öğlen saatinde tam 13.00’te çaldığı meşhur “Gong” duyurusunu da yakın zamanda iptal etti.
Radio Canada’nın vazgeçilmez sesi olan gonga göre herkes saatini ayarlıyor, dahası denizciler, balıkçılar, avcılar, hatta ıssız buz coğrafyasında yaşayan Inuitler de saatin kadranına bakıp günlerini zamana bölüyorlardı.
İnternet çağıyla beraber 10 kısa bip’ten sonra bir uzun bip ile çalınan gong antika sayıldı. Halbuki Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi gayet yararlıydı. Oysa Kanada Ulusal Araştırma Merkezi tarafından belirlenmiş zaman dilimlerine göre tüm ülkenin radyo vericilerinden bu sesi duyardık: Bip, bip, bip ve uzun bip. Şimdi yok zira an geldi, o da bitti.
Bitmeyen ise edebiyattır, şiirdir.
Attilâ İlhan’ın An Gelir başlıklı şiiri de bitmeyenler arasında:
“görünmez bir mezarlıktır zaman/şairler dolaşır saf saf/tenhalarında şiir söyleyerek/kim duysa/korkudan ölür/tahrip gücü yüksek/saatli bombadır patlar/an gelir/Attilâ ölür.”
senolasenola@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- İmamoğlu'ndan AB'ye sert tepki
- Erdoğan'a 'İsrail' protestosunda karar çıktı
- Fark bıçak sırtı!
- Bir garip İmamoğlu belgesi
- Hakemin kararı sonrası korkunç facia!
- Türkiye'nin afet haritasını çıkardı
- Ankara'nın Halep stratejisi
- 'O arkadaşlara teşekkür telefonu açacağım'
- AVM'lere giriş ücretli mi olacak?
- Cumhurbaşkanı sekreterine bıçaklı saldırı