Komşum Mr. Harold, 45 yıl önce İngiltere’nin Liverpool kentinde gitarını bırakıp Kanada’ya gelirken daha iyisini alırım demiş.
Alberta eyaletinde iyi para kazanır, sıra gitara gelince klasik gitarın feriştahını, ayrıca bir de elektronik gitar, sonra Amerikan bançosu ve Kentucky mandolini edinir. Evi küçük bir müzikhol gibi.
Evinin kışları salonunda, yazları arka bahçesinde müzikli küçük toplantılar yapıp eşi Mrs. Thelma’yla dostlarını davet eder. Melodinin insan ruhunu yatıştıran, coşturan, hüzünlendiren ve sonunda birleştiren muhteşemliğiyle baş başa kalınır.
Nezleye tutulmuş, burnundan konuşan hımhımcılar gibi sesinden hiç hazzetmediğim bançoyu sıkça çalar. Bu bançobanjo denilen geçmişi tenekeli şey bizim cümbüşe benzer, hakikaten tenekeden bir gövdesi var. Mr. Harold bançoyu neden sevmiştir, anlayamam. Amerikan folk müziğinde yaygındır bu çalgı, güneyin pamuk plantasyonlarında Afrikalı kölelerin icadı bir müzik aleti. Sen kalk Beatles, Rolling Stones, Who, Kinks gibi 1960-70’lerin dünya listelerinde “İngiliz İstilası-British Invasion” diye adlandırılan vakitlerde gençliğini geçir, sonra bançoyu tıngırdat; olacak şey mi!
Yine de hakkını yememeli, biraz bançoladıktan sonra gitarlarından birine, ardından şarkının gelişine göre bir başkasına geçer. Mandoline gelince, o gün konuk olduysam sırayı bana bırakır ama ben “İtalyan çalarım.” Deyin ki İngiliz yazar Louis de Bernières’ın roman kahramanı Yüzbaşı Corelli gibi bir mandolin olur elimde. Kanadalı dostlarım benim titrek ve dalgalı, lirik ses çıkaran İtalyan tiramolalarımı pek sevmez ama mandolin de böyle çalınmazsa olmaz. Mr. Harold’un ev orkestrası hep aynı şarkıları çalıyor gibi gelir bana, çok sıkılırım, belli etmem.
4/4’lük çalındığında iyice bayar, aynı teraneler, nakarat sürer: “I am coming home” veya “Take me home”ları pek meşhurdur. “Eve dönüyorum” ile başlayan şarkılar göç, uzaklaşmak, eve dönmek temalarına ait. 6/8’lik İrlanda ölçüsü çalındığında birazcık neşelenmek mümkün. Aksi halde şarkı ve lakırdı icadına memur gibi aynı şeyleri söyler dururlar.
CATALİNA’NIN AĞIDI
Kanada’da müzik Amerikan folk-blues etkisinde. Yine de özgün müzikten söz etmek mümkün. Sesine perde çekilemez Céline Dion; cazda Diana Krall; pop denince Shania Twain; rock müzikte Byran Adams; sahnelerin şımarığı Justin Bieber; operada Anadolu’muzdan gitme Ermeni sanatçı Isabel Bayraktaryan; rap tarzında Drake. Listenin sonuna Leonard Cohen’i ekleyiniz. Cohen şarkı mı söylüyor basbariton sesiyle şiir mi okuyor belli değildir ama özellikle genç kadınlar arasında hayranı çoktur.
Bu liste böyleyken Mr. Harold habire Amerikan Kentucky tarzı müzik çalar! Bir keresinde acıklı çalmışlardı; Kanada’nın doğu kıyısında bir kasabanın 1920’den kalma ağıtıymış. Newfoundland, Nova Scotia, New Brunswick sahilleri tehlikeli balıkçılık sahalarıdır. Oralarda bitip tükenmez hikâyeler var. Bunlardan biri Ella teknesi batışı. “The Wreck of Ella” şarkısı fırtına patlayınca limandan elini uzatsan tutacağınız kadar yakında olan uskunanın dalgalar arasında nasıl kaybolduğunu anlatır. Catalina kasabasının ağıdını Mr. Harold çalar söyler, hüzünlenir. Ağıtları niye seslendirdiğini sordum, “İngiltere’de, ailemizden pek çoğunu denizde dalgalara gömdük, o yüzden” dedi. Denizle şaka olmaz, gelgelelim Mr. Harold pek akıllanmamış. Alberta’da “Karlar düşer düşer ağlarım” vaziyetindeyken Mr. Harold kızılderili tarzı kanosunu karavanın arkasına takıp götürüyor. Lac-LaBiche Gölü’nde kürek çekecekmiş, kıyıdan kıyıdan giderim diyor. Seksenlik Mr. Harold’a eşi Thelma da ayak uyduruyor, bense geri dönüşlerini merakla bekliyorum.