İsveç’te kış erken gelir, akşam erken olur. Daha öğleden sonra gelmeden gökyüzü kararır, çalışanlar evlerine dönerken araçlarının farlarını yakmak zorundadır. Gün ne zaman karardı, akşam nasıl geldi, bilemezsiniz.
Işık, bir parça ışık! Kış aylarında insanlar doğru dürüst karşılayamadıkları güneş gereksinimlerini D3 vitamini alarak gidermeye çalışırlar. “Işık özlemi”, Kuzey ülkelerinde yaşayanların çok iyi bildikleri bir duygudur.
Noel ve yılbaşı hazırlıkları, bir süsleme çabasından çok, karanlığa “ışık tutma” geleneğidir. Aralık ayı, sadece takvimin son yapraklarını değil, günlerin uzamasını ve “ışıklı günlere” yaklaşmayı da muştulayan bin yıllık alışkanlığın yeniden yaşam bulduğu zamanlardır. Pencerelere konan rengârenk, yıldızlı, basamaklı lambalar; Avrupa, Kuzey ülkeleri, Anadolu ve Akdeniz’in bazı bölgelerinde çeşitli biçimlerde görülen çok tanrılı Pagan geleneğine ait “ışık bayramı”nı simgeler.
Doğa ruhlarına inanç, ritüel merkezli yapısıyla yer yer Şamanizmle de benzerlikler taşıyan Pagan dönemde yılın en karanlık ve uzun gecesinden uzamaya başlayan aydınlık günlere geçiş, yani, “kış gündönümü” önem taşıyordu. Germen ve İskandinav toplulukları, dönüşümü simgeleyen kutlamalar düzenliyorlardı. Bu dönemde ateş yakılarak, şenliklerde yemek paylaşılarak kötü ruhlardan uzaklaşılacağına inanılıyordu. Sınıf ayrımı gözetilmeden birbirlerine hediyeler veriliyor, evler ışıklı çam ağaçlarıyla süsleniyordu. Karda geyiklerin taşıdığı kızağıyla dolaşarak hediyeler dağıtan Noel Baba, Antalya Demreli Aziz Nikola üzerinden Hıristiyanlığa geçmiş olsa da hediye ve bereket figürleriyle daha çok Pagan kış festivallerinin izlerini taşır.
Roma İmparatorluğu’nda devlet dini olarak Hıristiyanlığa geçişten sonra da bu gelenekler yok olmadı. 25 Aralık, İsa’nın doğum günü kabul eden Hıristiyanlık ritüeli hem Noel hem dini bayram olarak kutlanmaya başlandı. Dini ve “ışık kültünü” simgeleyen bir gün haline geldi. Pagan kültürü ile yeni dini inanış bir arada yaşatıldı. Çam ağaçlarının ışıklandırılması ve Noel yemekleri gibi uygulamalar, Hıristiyanlaşan Roma tarafından da benimsendi.
13 Aralık sabahı gerçekleştirilen “Lucia” törenleri de aynı sürecin bir halkasıdır. Beyazlar giymiş kız çocukları, başlarında mum taçlarıyla ilahiler eşliğinde içeriye süzülerek sergiledikleri “ışığı getiren kız” figürü, orta çağın geleneklerinin yanı sıra eski güneş ritüellerini de yansıtır.
Noel sofrası “julbord” bu ülkenin bir mutfak hafızasıdır. Julbord sofrası, Viking çağının kış şölenlerinden 19. yüzyıl köy evlerinin sade ama bereketli sofralarına dek uzanan izler taşır. Ringa balığından ev yapımı İsveç köftelerine dek uzanan sofralar, “kışa karşı dayanışma’’ kültürünün işaretidir.
NOEL PAZARLARI
İsveç’in kentlerinde kurulan Noel pazarları ise orta çağın kış pazarlarının günümüze yansımalarıdır. Stockholm’ün Gamla Stan’ındaki kırmızı kulübeler, tarçın ve karanfil kokuları, el işi oyuncaklar, soğuğa karşın dışarı çıkarak topluca nefes alma zamanlarıdır. Sıcak şarabın içilmesi, sadece ısınma içgüdüsünü değil, birliktelik duygusunu da simgeler. Sofraların ve verilen hediyelerin sonunda “Gott Nytt År” (Yeni yılın kutlu olsun) dilekleri, artık uzamaya başlayacak günlerle birlikte sıcak ayların, mevsimlerin geleceği umudunu da taşır.
Işığa tutunma geleneği, yalnızca Batı ve Kuzey toplumlarına özgü değildir. “Işık”, Doğu’nun geniş steplerinde de yaşamın vazgeçilmez bir parçası sayılmıştır. Zerdüşt törenleri, İran ve Mezopotamya’nın güneş kültleri, Nevruz ateşleri ve Hindistan’ın Diwali’de yakılan yağ lambaları aynı ortak hafızadan beslenir: Karanlığı yenmek, ışığa kapı aralamak… İsveç’in pencerelerindeki yıldızlı lambalar, Anadolu’nun, İran’ın, Mezopotamya’nın binlerce yıllık ışık geleneğiyle akrabadır.
Yeni yılınız kutlu, ışığınız bol olsun!