Paris’in ruhu Pantheon’da saklı - Süleyman Tosunoğlu
Paris’te son aylarda pek de alışık olmadığımız eylemsiz, grevsiz sakin günler yaşıyoruz.

Serin bir ilkbaharın tadını çıkarmak için sabah erken kalkıp kısa bir yürüyüş yapmaya koyuluyoruz. Seine Nehri’nin kıyısında yürürken şehrin yavaş yavaş uyanışına tanık oluyoruz. Sisli havada, Notre-Dame Katedrali’nin silüeti uzaktan oldukça güzel görünüyor. Önünden geçip Latin mahallesine doğru yolumuza devam ediyoruz. Burası dar sokakları, renkli kafeleri ve enerjisiyle üniversite öğrencilerinin en uğrak yerlerinin başında geliyor. Küçük bir kafede kahvemizi yudumlayarak sokaktan geçen insanların günlük yaşamlarını izlemenin keyfini çıkardıktan sonra önce dünyaca ünlü Louvre Müzesi’ne ardından da Paris’te en çok ziyaret edilen Pantheon’a doğru yürüyoruz.
Pantheon ve Sorbonne Üniversitesi’nin binası Latin mahallesinin en muazzam yapıları. Öğlene doğru Pantheon’nun önüne yaklaştığımızda Louvre Müzesi’nin ziyaretçi kuyruğunda bekleyenlerle kısa bir sohbet yapıyoruz. İspanyol emekli tarihçi, Paris’te en başta gezilmesi gereken yerlerin başında Pantheon’un olması gerektiğini anlatırken bir Japon ziyaretçi, Fransız Devrimi’ni daha iyi anlamak için burayı gezmenin kaçınılmaz olduğunu söylüyor.
Pantheon 18. yüzyılda bir kilise olarak inşa edilmiş. Paris’teki modern yaşamın gürültüsünden sıyrılıp geçmişin izlerine dokunmak için kendimizi içeri atıyoruz. Michelangelo’nun etkisiyle şekillenen görkemli kubbenin avludaki devasa alanla birleşmesi insanı adeta içine çekiyor. Her adımda geçmişin sesini duyar gibi oluyoruz. Daha içerilere doğru ilerledikçe yüksek duvarın üzerinde zengin ayrıntılarla bezeli büyük yapıtlarla karşılaşıyoruz. Klasik ve neoklasik mimarinin birleşimiyle bir anıt yapısı olarak inşa edilen Pantheon’un her köşesinde farklı bir dönemin izlerini görmek mümkün. Hem Fransız Devrimi’nin gücünü hem de antik Roma döneminin etkilerini hissediyorsunuz.
ÜNLÜ İSİMLERİN MEZAR ODALARI
Muazzam yapısıyla Pantheon sadece Fransız tarihinin değil, aynı zamanda dünya tarihinin de önemli isimlerinin sonsuzluğa uğurlandığı bir mekân.
Yapının bir başka ilgi çekici yönü yerin altındaki mezar odaları. Odaları görmek için binanın altına iniyoruz. Kriptada Fransız ulusunun en değerli isimlerinin huzur içinde yatışını izlerken halkın tarihine olan saygısına yakından şahit oluyoruz. Victor Hugo, Emile Zola, Voltaire, Rousseau gibi Fransız tarihinin en önemli isimlerinin mezarlarıyla karşılaşıyoruz. Mezar başlarında her birinin yaşam hikâyesiyle birlikte ülkelerine kattıkları değerler de anlatılmış. Yeraltı gezisini tamamladıktan sonra hava almak için Pantheon’un zirvesine çıkıp Paris’i izlemeye başlıyoruz. Buradan Latin mahallesine baktığımızda, sokaklarının, meydanlarının ve binalarının birbirine nasıl kaynaştığını kuş bakışı görüyoruz. Burası şehrin en etkileyici yapılarından biri. Bir yanda Fransız düşüncesinin, sanatının ve bilimsel ilerlemesinin temsilcileri, diğer yanda Paris’in kendine özgü kültürel yapısı. Hepsi bir araya geldiğinde ise Pantheon sanki bir tarih kitabı gibi bize Paris’in ruhunu anlatıyor.
Paris’te serin bir sabah yürüyüşüyle başladığımız gezimizde Fransız tarihinin derinliklerine yolculuk yaptık. Günün sonunda Fransız devrimcilerinin ve yazarlarının toplumun demokrasi içinde, insanca yaşaması uğruna verdikleri çabaları bir kez daha hatırlamanın huzuruyla evin yolunu tuttuk.

En Çok Okunan Haberler
-
AYM Başkanı: Hassas teraziler bir gün kurulacak
-
4.3 büyüklüğünde deprem panik yarattı
-
'Çok çekinilecek bir durumla...'
-
İBB operasyonunda yeni dalga!
-
'1 Mayıs' ve 'Ümit Özdağ' kararını açıkladı!
-
Ahmet Ercan'dan 'büyük İstanbul depremi' açıklaması
-
Bülent Uygun'un kızı yaşamını yitirdi
-
Anket sonuçlarını paylaştı
-
Soylu, Özel'i hedef aldı, 'kaset' iddiasına yanıt verdi
-
Ünlü markanın konserveleri acil olarak toplatılıyor!