Hematoloji uzmanı sayısı yetersiz

Hematoloji uzmanı sayısı yetersiz

1.11.2025 19:17:00
Güncellenme:
Hematoloji uzmanı sayısı yetersiz

Türk Hematoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Özgür Mehtap, hematoloji alanında artan hasta yüküne karşın hekim sayısının yetersiz kaldığını, bunun da hizmet kalitesini ve tedavi süreçlerini olumsuz etkilediğini belirtti. Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Muhlis Cem Ar ise hasta ve hekim beklentilerinin ölçüldüğü çalışmanın bulgularını paylaştı.

Türk Hematoloji Derneği’nin 51. Ulusal Hematoloji Kongresi Antalya’da düzenlendi.

Kongrede hem hematoloji uzmanı sayısındaki kritik yetersizlik hem de kronik miyeloid lösemi (KML) tedavisinde hasta ve hekim beklentilerinin ilk kez bilimsel olarak karşılaştırıldığı çalışma kamuoyuna sunuldu. 

Uzmanlar, hematoloji alanında yaşanan insan gücü açığının hizmet kalitesini tehdit ettiğini, aynı zamanda güçlü bir hasta-hekim iletişiminin tedavi başarısında belirleyici rol oynadığını vurguladı.Hematoloji, yani kan bilimi, modern tıbbın en hızlı gelişen ama aynı zamanda en yüksek sorumluluk gerektiren alanlarından biri. 

Son 10–15 yılda lösemi, lenfoma ve miyelom gibi hastalıklarda umut veren tedavi başarıları elde edilse de, bu başarıların sürdürülebilmesi için gereken insan gücü açığı ciddi bir sorun haline geldi.

“252 PEDİATRİK HEMATOLOG VE 618 ERİŞKİN HEMATOLOG BULUNUYOR”

Türk Hematoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Özgür Mehtap, kongrede yaptığı konuşmada, Türkiye’de hematoloji alanında çalışan uzman sayısının ihtiyacın gerisinde kaldığını belirterek, “Şu anda Türk Hematoloji Derneği’ne kayıtlı 252 pediatrik hematolog ve 618 erişkin hematolog bulunuyor. Türkiye’nin 31 Aralık 2024 itibarıyla 85 milyon 664 bin 944 nüfusa sahip olduğunu düşündüğümüzde bu sayı oldukça düşük kalmaktadır. Bu düşük oran, sahada verilen hizmette zaman zaman aksamalara, hekime ulaşmada gecikmelere ve özellikle kompleks hastalığı olan bazı hastalar için ciddi zorlanmalara yol açabilmektedir” dedi.

Mehtap, 2025 YDUS sürecinde pediatrik hematoloji için açılan 63 kadronun 42’sinin, erişkin hematoloji için açılan 75 kadronun ise 38’inin boş kaldığını hatırlatarak, “Hematoloji genç hekimlerin kolayca seçtiği bir alan değil; çünkü hem ağır hastalık yükü hem de yoğun takip sorumluluğu ciddi bir baskı oluşturuyor” dedi.

Buna rağmen son dönemde alana yönelik ilginin kademeli olarak arttığını belirten Mehtap, Sağlık Bakanlığı’nın konuyu yakından takip ettiğini ve çözüm yolları üzerinde çalıştığını vurguladı. “Biz de dernek olarak genç hekimleri desteklemek, mentorluk sağlamak ve eğitim kalitesini korumak için elimizden geleni yapacağız” dedi.

HEKİM VE HASTALARIN BEKLENTİLERİ İLK KEZ KARŞILAŞTIRILDI

Kongrede ayrıca Türk Hematoloji Derneği ve Novartis Türkiye iş birliğiyle yürütülen, ülkemizde bir ilk olma özelliği taşıyan Kronik Miyeloid Lösemi (KML) çalışmasının sonuçları paylaşıldı. 

Temmuz–Aralık 2024 tarihleri arasında 129 hematolog ve 120 KML hastasının katılımıyla gerçekleştirilen çalışma, hasta ve hekimlerin tanı, tedavi ve takip süreçlerine dair önceliklerini karşılaştırmalı olarak ortaya koydu.

Elde edilen sonuçlara göre:

  • Hastalar en çok hastalığın gidişatı ve günlük yaşama etkileri hakkında bilgi almak isterken, hekimler tedavinin güvenliği ve takibin sürekliliğine vurgu yaptı.
  • Hastalar, hastalıkla yaşam konusunda hekimlere göre daha olumlu bir bakış açısına sahip. Ancak tedavi değişikliği yaşayan hastaların üçte biri kaygı ve korku hissettiğini belirtti.
  • Tedaviye uyumsuzluğun en sık nedeni “ilacı almayı unutmak” olarak bildirildi.
  • Muayene sürelerinin kısa olması da önemli bir memnuniyetsizlik nedeni olarak öne çıktı.

Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Muhlis Cem Ar, çalışmanın önemine değinerek, “Bu bulgular, hasta-hekim iletişiminin güçlendirilmesinin tedavi uyumunu artırmada ve yaşam kalitesini iyileştirmede kilit rol oynadığını gösteriyor. Özellikle tedavi değişikliği gibi hassas dönemlerde, hastaların kaygılarının giderilmesi ve sürece aktif katılımlarının sağlanması çok önemli” dedi.

Prof. Ar, mevcut tedavilerle ciddi başarılar elde edilse de, daha tolere edilebilir ve yaşam kalitesini koruyan yeni tedavi seçeneklerine ihtiyaç duyulduğunu belirtti.