İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun
da tutuklandığı İBB operasyonları, AKP'de tartışma yaratmaya devam ediyor.
AKP kurucusu Hüseyin Çelik, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına
alınıp tutuklanmasına dair süreçle ilgili olarak, "Yargılama şeklini doğru
bulmuyorum" diye konuştu.
Çelik'in açıklamalarına tepki gösteren Cumhurbaşkanı
Başdanışmanı Oktay Saral, “Bir dönem AK Parti saflarında görev yapmış bazı
isimlerin bugün çıkıp hükümete had bildirmeye kalkması, açık bir yüzsüzlük ve
siyasi ahlaksızlıktır. Koltuk elden gidince ilk iş olarak karşı cepheye
geçenlerin samimiyetinden de, inandırıcılığından da söz edilemez. Bu tavır en
hafif ifadeyle nankörlük, esasen ise ihanettir" ifadelerini kullandı.
METİNER: MAKAMLARI GİDİNCE ERDOĞAN TEK ADAM OLDU
AKP'deki "İmamoğlu" tartışmasına son olarak Mehmet Metiner de katıldı.
Metiner, "Makamları gidince hoşnutsuzluklarını evvela
alttan alta, sonra da açıktan açığa dışa vurmaktan kaçınmayan bu kesime göre AK
Parti’nin Asr-ı saadeti bir tek kendilerinin görev yaptığı yıllardır.
Sonrasında AK Parti kurucu ilkelerinden sapmış ve Erdoğan tek adam
olmuştur" ifadelerini kullandı.
Eski AKP Milletvekili Metiner, sosyal medya hesabından
"AK Parti'de iki kesim insan tipi" başlığıyla paylaştığı yazıda,
şunları kaydetti:
"AK PARTİ’DE İKİ KESİM İNSAN TİPİ
Birinci Kesim:
İçlerinde bazı kurucu isimler de olan bu kesim gelmesi
gereken her yere gelmişlerdir. Sözgelimi Cumhurbaşkanı, bakan, meclis başkanı,
genel başkan yardımcısı vs olmuşlardır. O tarihlerde Reis’i de partiyi de herkesten
çok sahiplenmiş ve savunmuşlardır. En ufak bir AK Parti eleştirisini bile
hoşgörüyle karşılamamışlardır. Hoşnutlukları had safhadadır. Sonra makamları
gidince hoşnutsuzluklarını evvela alttan alta, sonra da açıktan açığa dışa
vurmaktan kaçınmayan bu kesime göre AK Parti’nin Asr-ı saadeti bir tek
kendilerinin görev yaptığı yıllardır. Sonrasında AK Parti kurucu ilkelerinden
sapmış ve Erdoğan tek adam olmuştur.
Şahsen kendileri güç sahibi olduklarında başka türlü, o güç
gittiğinde de başka türlü konuşan, yani kişisel güçlerine ve konumlarına ve/ya
da gördükleri itibara veya itibar kaybına göre pozisyon belirleyenleri, en
fenası da bu kişiselliklerini sureti haktan görünerek yapanları ilkeli bulmadığım
gibi güvenilir de bulmam.
İkinci Kesim:
Hayatının hiç bir evresinde Reis’i ve temsil ettiği
değerleri benimsememiş, hatta Reis’e ve değerlerine karşı başka partilerde
amansız mücadele vermiş bazılarının Reis’in ve partisinin gücünden yararlanmak
için yaltaklanmaları. Kendi partilerinden koparak sörf güç ve itibar elde etmek
için Reis’e yaltaklanmaları. Reis nerede ise orada görünmeleri.
Bu tiplerin karakteristik özelliği şudur: Reis’ten çok
Reisçilik taslamaları. Reis üzerinden sağladıkları konjonktürel itibarlarını
ömrünü davasına adamış insanları, yani evin sahiplerini ötelemeye çalışmaları.
Bu tip siyasetçilerle ilke ve erdem tabirlerini yan yana getirmeyi
bile yanlış addederim.
Üzücü olan, dönemsel olarak bu tip insanların el üstünde
tutulmalarıdır. Bu da telafisi mümkün olmayan kırgınlıklara, küskünlüklere ve
hatta kopmalara yol açan bir zararlı sürece dönüşüyor.
KEŞKE;
Birinci kesimdekiler kişisellik yapmayıp ağabeylik rolüyle
herkesten çok destekleyici olsalardı.
Reis’in ve partinin arkasında dimdik dursalardı.
Varsa uyarı ve eleştirileri onları da başkalarının ağzıyla
ve siyasi emellerine hizmet etmeden Reis’i ve partiyi sahiplenerek
yapabilselerdi.
Hiç kuşkusuz bu çok yararlı ve işlevsel bir güç olurdu.
İkinci kesime mensup olanlar da geldikleri yerde ömürlerini
davasına adamış kimselere saygıda kusur etmeseler, hatta onları ötelemek veya
baskılamak gibi yanlış yollara başvurmasalar. Evin asıl sahiplerine karşı
gösterilmesi gereken asgari saygıyı gösterip öne çıkmak için onları türlü
entrikalarla geriye itme yoluna tevessül etmeseler. Rollerini ve güçlerini
abartıp geldikleri partiyi dizayn etmek gibi tepki çekecek yanlış yollara hiç
başvurmasalar. İşte o zaman daha çok benimsenir ve sayılır olduklarını
göreceklerdir.
Ve keşke bu kesime mensup isimler ömrünü davasına
adanmışların tepesine çıkartılmasa. Onların öteleyici tavırlarına asla izin
verilmese.
İkisi bir araya gelince parti darbelenmiş oluyor, biline!
Her şeyi yeni baştan gözden geçirmenin vaktidir,
hatırlatırım.
Hem birinci kesime mensup olanlar hem ikinci kesimdekiler
pozisyonlarını tekrar gözden geçirmelidirler.
Reis ve AK Parti genel merkezimizin her iki kesime yönelik
yeni bir siyasa belirlemesi de elzem görünüyor.
Benden demesi."
TARTIŞMAYA METİN KÜLÜNK DE KATILDI!
Erdoğan'a yakın isimlerden biri olan Metin Külünk de, 'İmamoğlu' tartışmalarına katıldı.
Külünk, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e şu sözlerle yüklendi:
"SAYIN ABDULLAH GÜL’E AÇIK ÇAĞRI.
Sözde “kardeşim” dediğin insanlara pusu kurmayı bırak!
Açık açık siyaset sahnesine çık!
Yanına Bülent Bey’i ve diğer arkadaşlarını da al; siyaseti perde arkasından değil, milletin önünde yap!
Delikanlı gibi siyaset yap!
Sayın Erdoğan’a karşı düello istiyorsan, açıkça yap; pusu siyasetiyle değil!
Finansal Darbenin Arkasında Kim Var?
Ekrem İmamoğlu isimli şahsın adının geçtiği, kuvvetli şüphe, bilgi, belge, delil ve itiraflara dayanan çıkar amaçlı suç örgütü yapılanmasının arkasında kimlerin olduğu artık gün gibi ortada.
15 Temmuz öncesinde ve sonrasında FETÖ hakkında tek kelime etmeyen ekip de bu.
Sayın Erdoğan’ı içerideki sızıntı unsurlarla yalnızlaştırmaya çalışan, onu kilitlemeye uğraşan, AK Parti’yi CHP ile koalisyona mecbur bırakmak isteyen kadro da bu.
Demek ki 15 Temmuz’un arkasındaki sinsi yapı da bu ekip!
Türkiye’yi Oded Yinon Planı ve Büyük İsrail Projesine mahkûm etmek isteyen de aynı zihniyet!
Türkiye’de Siyasal İslamcılık ya da Siyasal Muhafazakârlık adı altında;
📌 Yerlilik,
📌 Vatanseverlik,
📌 Bağımsızlık,
📌 Devletin bekası,
📌 Anadolu irfanı
gibi kadim değerleri tasfiye ettirip paganlaşmanın yolunu açmak isteyen;
📌 “Ümmet” gibi kutsal bir kavramın,
📌 “Dindarlık” gibi kutlu kavramın
arkasına saklanarak bu ülkeyi emperyalizme teslim etmeye çalışan aklı tespit edip ve elemanları ile yüzleşmeden;
ve Müslüman mahallesinde salyangoz satıp salyangozluğu da saklayan bu zihniyetle hesaplaşmadan,
Türkiye bağımsızlık mücadelesinde ne zirveye ulaşabilir, ne de mesafe kat edebilir.
SON SÖZ
Türkiye’nin kaderiyle oynamaya çalışan, içeride ve dışarıda aynı merkezden yönlendirilen bu yapılar;
Sadece bir siyasi mesele değil,
doğrudan milletin ve devletin bekasıyla,
ve hatta insanlığın umudu olan Türk milletinin evrensel sorumluluğuyla ilgilidir.
Gereken açık duruş, açık mücadele ve açık hesaplaşmadır.
Gerisi sadece oyalamadır."