TBMM Başkanvekili Tekin Bingöl'ün başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurul'nda TBMM Başkanlığı, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçeleri görüşülüyor. Bütçeler üzerinde grubu olan siyasi partiler görüş ve önerilerini dile getiriyor.
CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan, uzun zamandır Cumhurbaşkanlığı'nda kurgulanan etkisiz bir dış politika çizgisinin olduğunu ve Dışişleri Bakanlığı'nın kötü yönetildiğini söyledi. AKP iktidarının kurumları arası istişareyle dış politika yapım sürecini uzun yıllardır rafa kaldırdığını belirten Tan, şöyle konuştu:
"Başta Gazi Meclisimiz olmak üzere hiçbir kuruma hesap vermek zorunda hissetmeyen tek adam şahsi hukukuyla sınırlı bir dış politikayı ısrarla takip etmeyi sürdürüyor. Sayın Bakana ve Dışişleri Bakanlığı personeline de sarayın emirlerini uygulamaktan başka bir rol bırakılmıyor. İşin daha da kötüsü, Sayın Erdoğan'ın şahsi ve keyfî kararları iktidar medyasında sözde devlet çizgisi diye kutsanıyor. Onlar için devlet, âdeta tek kişinin zekâsından ve kapasitesinden ibaret. Bunu eleştirenleri de devlete ihanetle suçluyorlar. Hükümetiniz de kendince bir denge arayışında, bunu da anlıyoruz fakat denge konusunda bir ayarınız yok.
"SAYIN ERDOĞAN F-35'E DÖNEBİLMEK İÇİN BEYAZ SARAY KAPILARINDA MEŞRUİYET DİLENİYOR"
15 Temmuz darbe girişimi ve akabinde OHAL döneminde Türkiye demokrasisine telafisi zor zararlar verip mensubu bulunduğumuz batı ittifakından, demokratik devletler topluluğundan uzaklaştınız. Size rejim eleştirisi yönetmeyecek olan Rusya'ya ölçüsüz şekilde yaklaştınız. Bu uğurda kabul edilemez tavizler verdiniz. Hatta bütün Suriye politikanızı Rusya için toptan değiştirdiniz. Rusya'dan S-400'leri satın alma inadınız dünya kadar emek ve para harcadığımız F-35 ortak üretim projesinden bizi ihraç ettirdi. Oysa hava savunmamız NATO'nun sistemlerine tanımlı olduğu için biz, o füzeleri zaten kullanamayacaktık. Üstelik Putin size asıl kazığı hücrelerin teknolojik bilgilerini vermeyi reddederek attı. Şimdi, Sayın Erdoğan F-35'e dönebilmek için Beyaz Saray kapılarında meşruiyet dileniyor.
Hatırlayacağınız üzere kendisi Biden döneminde ABD hükûmetiyle sürekli çekişirdi fakat ne hikmetse Donald Trump'ın gelişiyle ikili ilişkiler birdenbire başka bir şekle büründü. Belli ki Sayın Erdoğan ABD dış politikasını sadece Başkanın belirlediğini zannediyor ve onunla arkadaş olup istediğini alacağını düşünüyor ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. İki buçuk ay önce Beyaz Saray'da mevkidaşıyla öyle bir görüşme yaptı ki Osmanlı'nın çöküş döneminde bile böyle bir tahakküm ilişkisi ülkemize dayatılmamıştı. Bu çerçevede ülkemizi birçok kalemde Amerikan malları için açık pazar hâline getirdiniz, nadir toprak elementlerimizi masaya yatırdınız yani her türlü kapitülasyonu kabul ettiniz.
“BARİ MAAŞLI MEMURUNDAN BU KADAR KORKMAYIN”
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yakıştırdığınız Şam fatihi anlatısı bakın, miadını ne çabuk doldurdu. Dolayısıyla, Suriye'nin geleceğinde etkinizin olmadığını biliyoruz. Peki, yeni Suriye'nin mimarlığına soyunan kim? Herkesin bir büyükelçiden ziyade Trump'ın pervasız sömürge valisi olarak gördüğü Tom Barrack. Barrack haddi olmayan açıklamalar yapıyor. Sizi umursamadığı gibi Erdoğan'a 'Meşruiyeti biz veriyoruz' diyebilme cüretini gösteriyor. En son cumhuriyetimizi, ulus devletimizi hedef almaya başladı. Bölgemizdeki ülkeler için en iyi yönetimin monarşi olduğunu dahi söyleyebildi. Bu zatı ne zaman susturacaksınız merak ediyoruz. Trump'tan korkuyorsunuz, anladık; bari maaşlı memurundan bu kadar korkmayın, ağzının payını bir an önce verin."
"AVRUPA'YA İLTİCA BAŞVURULARI, ALMANYA'YA YASAL GÖÇ REKOR SEVİYEDE"
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yaşadığı vize sorunlarına dikkat çeken CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de Türkiye'nin demokrasiden uzaklaştıkça yurttaşların hayatlarını yurt dışında sürdürme oranının arttığını belirtti. AB üyelik sürecinde iktidarın kriterlere uymamasının vatandaşa ceza olarak döndüğünü belirten Çakırözer, şöyle konuştu:
"Sayın Bakan, öğrenciler, hocalar, hastalar, sporcular, tır şoförleri elinde Türk pasaportu var diye ikinci sınıf muamele görmekten, konsolosluk kapılarında itilip kakılmaktan bıktı. 2016'da 'Vizesiz Avrupa' diye manşet attırdınız, yıl 2026 geldi, bırakın vizeyi 80 ülkeden vatandaşımız randevu dahi alamaz durumda. Siz ise vize serbestisi için AB'yle imzaladığınız anlaşmaya da kendi Cumhurbaşkanlığı genelgenize de uymuyorsunuz. Sadece 6 kriter kaldı, Avrupa 'Hazırız' diyor, biz de desteğe hazırız ama siz inatla hiçbir şey yapmıyorsunuz. Kapalı rejimler gibi 'Yurttaş Kapıkule'den dışarı çıkamasın' der gibisiniz. Siz Türkiye'yi demokrasiden uzaklaştırdıkça on binler, yüz binler çareyi hızla Türkiye'yi terk etmekte aramakta. Avrupa'ya iltica başvuruları, Almanya'ya yasal göç rekor seviyede.
AB üyelik sürecimize Türkiye olarak biz sahip çıkmazsak başkaları hiç sahip çıkmaz. Gümrük birliğinin güncellemesi, vatandaşlarımıza vize serbestisi ya da Avrupa'nın güvenliğine katkı, bunlar için sizin konjonktürel al ver ilişkileriniz yeterli olamaz. AB'yle karşılıklı güvenin yeniden tesisi şarttır, bunun da olmazsa olmazı Kopenhag Kriterleri'dir, demokrasidir, adalettir. Kendi insanımız için de, yatırıma gelen yabancı için de hukuk güvencesi şarttır. İşte, yıllardır Türkiye raporlarında aynı sonuç: 'Demokratik gerileme sürüyor.' Sizin yerine getirmediğiniz kriterler nedeniyle kendi insanımız cezalandırılıyor. Hakkımız olan mali yardım fonları bile sizin yüzünüzden 5 milyar eurodan 1 milyar euroya düşürüldü. Siz ise Sayın Bakan hem Avrupa Birliğine inanmıyor, gereklerini yerine getirmiyorsunuz ama hem de oradan gelen milyonları eşe dosta dağıtmaktan geri durmuyorsunuz."
"AMERİKAN BÜYÜKELÇİSİ HARİTALAR ÇİZİYOR, SİZ SUSUYORSUNUZ"
CHP İstanbul Milletvekili Yunus Emre, ABD Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack'ın Türkiye ve Suriye'ye ilişkin açıklamalara tepki göstererek şunları söyledi:
"Halkın gönlünden düşmüş, halkın desteğini yitirmiş, 1'inci parti konumunu yitirmiş iktidar, adalet teşkilatını siyasetin bir aracı hâline getirerek, mahkemeleri muhaliflerine karşı bir savaş aracı hâline getirerek iktidarda kalmaya çalışıyor. Yine, aynı şekilde, Türkiye'den, vatandaşlarımızdan alamadığı desteği yabancılardan alarak, yabancıların desteğiyle Türkiye'de iktidarda kalmaya çalışan çalışan bir grupla karşı karşıyayız. AK Parti dönemlerinde, 23 yıllık bu dönemin içerisinde her yıl türlü skandallar, türlü dış politika rezaletleri oldu. Bu yıla damgasını vuran rezaletler dizisi ise Amerikan Büyükelçisi'nin mayıs ayında göreve başlamasıyla başladı. Bu Büyükelçi geldiğinden beri Türkiye'nin tarihiyle ilgili, bölgemizle ilgili, Türkiye'nin rejimiyle ilgili ipe sapa gelmez, son derece rahatsız edici ifadeler ortaya koydu; Dışişleri Bakanlığı'ndan da iktidar mensuplarından da saraydan da hiçbir yerden bu sözlerin düzeltilmesiyle ilgili bir çağrı gelmedi, bir uyarı yapılmadı.
Amerikan Büyükelçisi 'Türkiye'nin Cumhurbaşkanına meşruiyeti biz veriyoruz' dedi. Bu sözün anlamı üzerinde bir düşünün. Bir ülkenin yönetiminde bulunanlar meşruiyeti yabancılardan arıyorsa iktidarda kalmanın yolunu yabancıların desteğinde arıyorlardır ve o nedenle, maalesef, o nedenle ne Dışişleri Bakanı'ndan ne AKP'nin hiçbir sözcüsünden bununla ilgili ne bir protesto ne bir açıklama geldi. Amerikan Büyükelçisi konuşuyor, siz susuyorsunuz; Amerikan Büyükelçisi Türkiye'nin geleceğini tarif ediyor, siz susuyorsunuz; Amerikan Büyükelçisi haritalar çiziyor, siz susuyorsunuz ama şunu bilin: Siz sussanız bile Türkiye'nin bağımsızlığı için mücadele edecek milyonlarca vatandaşımız var ve Cumhuriyet Halk Partililer susmayacaktır."