CHP’li siyaset bilimci Damla Nalçacıoğlu, Suriye’nin uzun yıllar Hafız Esad yönetimi altında kapalı ve otoriter bir rejimle yönetildiğini belirterek, seçimlerin sembolik kaldığını, muhaliflerin sistematik baskılara maruz bırakıldığını ifade etti. Bu dönemde halkın temel gıdaya erişiminin devlet eliyle sağlandığını, ancak siyasal özgürlüklerin ciddi biçimde sınırlandığını vurguladı.
Suriye nüfusunun büyük çoğunluğunu Sünni Müslümanların oluşturduğunu hatırlatan Nalçacıoğlu, Nusayriler, Şii İsmaililer ve Hristiyanların ise azınlık gruplar olduğunu kaydetti. Kürt nüfusun özellikle Hafız Esad döneminde kimliksiz bırakıldığını, kamusal alanlardan ve askeriyeden dışlandığını belirtti.
Hafız Esad’ın 2000 yılında vefatının ardından Beşar Esad’ın anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatan Nalçacıoğlu, bu sürecin başlangıçta toplumda reform beklentisi yarattığını ifade etti. İnternetin ülkeye girişi ve bazı altyapı adımlarının umut oluşturduğunu ancak yönetim kadrolarının ağırlıklı olarak Alevi bürokratlardan oluşmasının Sünni kesimde rahatsızlık yarattığını söyledi.
Türkiye–Suriye ilişkilerinin 2000’li yıllarda hızlı bir normalleşme sürecine girdiğini belirten Nalçacıoğlu, sınır ticareti, bayram ziyaretleri ve kültürel etkinliklerin bu yakınlaşmanın somut göstergeleri olduğunu ifade etti. Bu dönemin özellikle Kilis ve çevresinde ekonomik ve sosyal canlılık yarattığını dile getirdi.
2011 yılında Arap Baharı’nın etkisiyle Suriye’de başlayan protestoların kısa sürede silahlı çatışmaya dönüştüğünü belirten Nalçacıoğlu, Esad yönetiminin sert müdahalelerinin iç savaşı derinleştirdiğini vurguladı. Türkiye’nin demokratik reform çağrılarına karşılık verilmemesinin süreci geri dönülmez bir noktaya taşıdığını ifade etti.
Savaşın sınır illerinde doğrudan hissedildiğini belirten Nalçacıoğlu, Kilis’te bombaların seslerinin duyulmaya başlandığını, ardından kitlesel göç dalgalarının yaşandığını söyledi. Türkiye’nin Suriyeli mülteciler için güvenli bir liman hâline geldiğini, çadır kentlerin kurulduğunu ve milyonlarca insanın ülkeye sığındığını aktardı.
Göç sürecinde hem Suriye’de hem Türkiye’de fırsatçılık örneklerinin yaşandığını dile getiren Nalçacıoğlu, yerel yönetimler ve AFAD’ın yoğun çaba göstermesine rağmen sürecin zorluklarla yürütüldüğünü ifade etti. Buna karşın halkın dayanışma gösterdiğini vurgulayan Nalçacıoğlu, “Ensar–Muhacir anlayışının bu topraklarda yeniden hayat bulduğunu” söyledi.
Nalçacıoğlu’nun değerlendirmesi, Suriye krizinin yalnızca bir dış politika meselesi değil; Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve insani yapısını doğrudan etkileyen çok boyutlu bir süreç olduğuna dikkat çekiyor.