Cumhurbaşkanı Aday Ofisi açıldı: Özgür Özel Erdoğan'a seslendi, tarih verdi!

Cumhurbaşkanı Aday Ofisi açıldı: Özgür Özel Erdoğan'a seslendi, tarih verdi!

26.07.2025 18:46:00
Güncellenme:
Haber Merkezi
Takip Et:
Cumhurbaşkanı Aday Ofisi açıldı: Özgür Özel Erdoğan'a seslendi, tarih verdi!

CHP'nin ilk Cumhurbaşkanı Aday Ofisi Ankara'da açıldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ofis önünde toplanan yurttaşlara seslendi. Özel burada yaptığı konuşmada Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a tepki gösterdi. İmamoğlu ise Ankara'ya gönderdiği mesajında, "Bir pazar sandığa gider iktidarı değiştiririz" ifadelerini kullandı.

CHP'nin Silivri'de tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu için kurduğu Cumhurbaşkanı Aday Ofisi'nin ilki bugün Ankara'da açıldı.

Ofislerin artarak devam etmesi ve ikinci ofisin İstanbul'da açılması bekleniyor.

Açılış öncesi yurttaşlar Ankara Üsküp Caddesi’nde bulunan Bülent Ecevit Parti Okulu binası civarında toplandı. 

Kampanyanın ana sloganı ise, "Herkes için, her yerde, önce adalet, önce hürriyet" olarak belirlendi.

CHP Gençlik Kolları'nın yürüyüş ile katıldığı ofis açılışına ilişkin bazı görüntüler de paylaşıldı.

İmamoğlu'nun ofisinin girişindeki isimlik kamuoyunda gündem oldu.

ÖZGÜR ÖZEL KONUŞTU: SİMGE MEKAN VURGUSU

CHP lideri Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Aday Ofisi önünde toplanan yurttaşlara seslendi.

Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

"Bu bina 1978'de Genel Başkanımız Bülent Ecevit tarafından açıldı. 6'ncı Genel Merkezimiz burası. Geçen hafta göz yaşlarıyla uğurladığımız Altan Öymen'in genel başkanlık yaptığı, biraz önce sevgiyle selamladığınız Hikmet Çetin'in genel başkanlık yaptığı, Türkiye'de sol bölündü umutsuzluğunu ortadan kaldıran SHP-CHP genel merkezlerinin bir araya geldiği, Sayın Karayalçın ile Sayın Baykal'ın partilerimizi birleştirdiği birleşmenin genel merkezi burası.

Önünde Bülent Ecevit'in Karaoğlan'ın Kıbrıs Fatihi'nin ve partimizin yürütmede en yüksek noktaya gelen son siyasetçisinin heykelinin dimdik durduğu, bugün yeni bir başlangıçla partimizin yeniden iktidara yürüyeceği ve bu ofisin açılmasıyla birlikte iktidar yürüyüşünde adımların sıklaşacağı, hızlanacağı, adımlara adımların katılacağı, omuzların omuzlara değeceği bir büyük yürüyüşü yine buradan bu güzel mekandan başlatıyoruz. Bir darbenin izlerini taşıyan, darbecilerin elimizden aldığı, kapattığı, DGM yaptığı, çok sayıda yoldaşımızın sorgulandığı bu binayı yıllar sonra büyük mücadelelerle aldık. Bir darbeye yenilmeyen, ezilmeyen ve oradan dimdik çıkan bu bina, şimdi bir başka darbeye, 19 Mart darbesine yenilmeyenlerin, o darbeye teslim olmayanların, direnenlerin mücadelesinin simge mekanı olacaktır.

"ADAY OFİSİMİZ BİR PARTİYE AİT DEĞİL"

23 Mart günü 2 milyonu parti üyemiz, 15,5 milyon kişinin sandıklara koşmasıyla, iki elinde iki bastonuyla ninemin merdivenleri tırmanmasıyla, karnında 3 aylık yavrusuyla, o yavrunun geleceğini o dayanışma sandığında arayanlarla 23 Mart günü yeni bir yürüyüş başladı. O güne kadar CHP'nin belediye başkanı olan, bir evladı olan, önümüzdeki seçimlerde cumhurbaşkanı adaylığı için yaptığımız ön seçime aday adayı olan, o gün sandıklardan 15,5 milyon kişinin desteğiyle cumhurbaşkanı adayımız olarak çıkan Ekrem İmamoğlu, artık bir partinin değil, milletin adayıdır, Türkiye'nin adayıdır. O yüzden Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisimiz bir partiye ait değildir.

Elbette mekan Cumhuriyet Halk Partisi'nindir. Türkiye'nin bütün demokratlarının, sosyal demokratların, muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, liberal demokratların, Kürt demokratların, sosyalist demokratların hep birlikte birleştiği yer baba evidir. Bu baba evi bir partiye ait değildir. Evet bizler baba evinin bacası tütsün diye odun çekenleriz. Ama baba evi Türkiye'nin tümüne aittir çünkü tapusunda ne Özgür Özel yazar, ne bir başkasının adı. Baba evinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır o da Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Ofisi, Genel Merkez'den ayırdık. Buranın kapısı ardına kadar herkese açık. Fikri olana, derdi olana, önerisi olana, enerjisi olana açık. Burası 100 yıl sonra Gazi'nin partisinin bir kez daha iktidara yürüyüşünün iktidarı devralışının bir kez daha mağdurların mazlumların yüzünü güldürüşünün, açlığı bir daha yenmesinin, yoksulluğun sırtını yere getirmesinin, yeni istihdamlar, fabrikalar, iş alanları kurmasının, işsizliği ortadan kaldırmasının, başı yere bakanların başını dik tutmasının, geleceğe umutla bakılmasının yolculuğu bugün burada Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi ile birlikte başlıyor.

"86 MİLYONUN GELECEĞİNİ HEP BİRLİKTE KURMANIN SİMGESEL MEKANI"

Cumhurbaşkanlığı adaylığı, sadece bir kişinin iktidar yolculuğu değildir, bir partinin iktidar hevesi değildir. Bir partinin kadrolarının kendilerine makam mevki arayışı değildir. Aday ofisimiz 86 milyonun geleceğini hep birlikte kurmanın, bunun umudunu taşımanın, bunun hayalinde ortaklaşmanın simgesel mekanıdır. İcra Heyetimizin koordinasyonunda, partimizin tüm organlarının desteği, emeği, katkısıyla, sivil topluma, diğer siyasi partilere açık olarak, her geçen gün kapsayıcılığı artacak, her geçen gün daha renkli, her geçen gün çok daha farklı kesimleri temsil eden ve ülkenin kalıcı sanılan ama çözülebilecek sorunlarına en somut önerileri oluşturacak, bunun üzerinden tüm ülkeye, 81 ile buradan dalga dalga umudu yayacak. 'Şartlar kötü ama nasıl çözeceksiniz' sorusunun yanıtını üretecek, somutlaştıracak, sloganlaştıracak ve Anadolu'ya taşıyacak bir büyük mücadele merkezini hep birlikte açıyoruz.

"ADİL BİR DÜZENİ GÜÇLÜ BİR DÜZENİ KURACAĞIZ"

Hal böyleyken büyük bir ekonomik çöküş içinde olduğumuzu, 7 yıldır bitmeyen bir krizle boğuştuğumuzu biliyoruz. Birileri tıkabasa karnını doyururken, Türkiye'de doymayan karınlar, ağlayan çocuklar var. Birileri sürekli kemer sıkarken, birilerinin bırakın kemeri gevşetmeyi, 7 sülalesine 700 yıl yetecek servetlerine rağmen doymayan gözleri, bitmeyen hırsları var. Atatürk'ten emanet Anayasa'da yazan eşit yurttaşlığı, sınıfsal bir ayrım yaratarak lekeleyenlerin, lekeletenlerin yönetimde olduğu bir dönemdeyiz. Türkiye'de zengin fakir, güçlü güçsüz, birileri tarafından kayrılan ya da şeytanlaştırılan toplum kademeleri, sınıfları oluştu. Maalesef bazı çocuklar, hayata kapatamayacakları kadar büyük bir farkla geriden başlıyorlar.

Eğitimde, sağlıkta, beslenmede böyle. Hal böyle olunca artık kurdukları çarkın dişlileri hep zengine çalışıyor ama yoksulun etini kemiğini çiğniyor. Bu düzeni biz kurmadık ama biz bir başka bozuk düzenden sonra bir başka büyük umutsuzluktan sonra önce kurtuluşu sonra kuruluşu gerçekleştirip bir hayali gerçekleştiren kadroların devamıyız. Kendimize, şahsımıza, eşimize, dostumuza mevkinin, makamın peşinde değil, bu ülkedeki mağdurların ve mazlumların yüzünün günldürmenin peşindeyiz. 100 yıl önce başardık, 100 yıl sonra yine başaracağız. Bu düzeni biz yıkacağız, yerine adil bir düzeni, güçlü bir düzeni biz kuracağız.

"CESARETİN VARSA ÇIK MİLLETİN KARŞISINA"

Bugün asgari ücret 22 bin 100 TL. En düşük emekli maaşı 16 bin 800 TL. Diğer yandan açlık sınırı 26 bin TL, ortalama ev kirası 25 bin TL. Geçmişte birkaç yıl çalışan bir çift memur kendisine önce araba, sonra ev alabiliyorken şu anda düzen hiçbir maaşlının, eğer piyango isabet etmeyecekse, bir yerlerden miras kalmayacaksa ev sahibi, araç sahibi olmasını olanaksız kılıyor. 13,5 milyon işsiz insanımızla gençlerin yüzde 35'inin ne eğitimde ne işte olmasıyla büyük bir umutsuzluk üzerimizde dolaşıyor. Türkiye, Avrupa'nın en yoksul ülkesi. Gıda enflasyonunda birinci, maaşların aynı kaldığı ama fiyatların arttığı tek ülke.

Dün Yenimahalle'de semt pazarındaydım. Daha önce pazar yerinde filesini doldurup eve yüzü gülerek giden anneleri görürdük. Dün pazar yerinde filesi boş, gözleri dolu anneleri gördük. Pazarcı, 'Buraya akşam üstü gelin, bir armut için bir çilek için bir erik için ağlayan çocukları görürsünüz' dedi. Bir babanın 4 tane kayısı alıp, çocuklar hiç olmazsa tadını bilmeden büyümesin dediğini anlattı. 20 yıldır pazara gitmeyen, halkın içine karışmayan iktidarın dayattığı eşitsizliğe, artık sokakta, pazarda, meydanda her yerde isyan var.

Birileri atadıklarıyla doldurdukları serin salonlarda ahkam kesedursunlar, tenceresi kaynamayan millet artık seçimlerde kazan kaldıracak, bunları gönderecek. Buna karar vermiş, bunu sokakta görüyorum, bunu pazarda görüyorum, bunu meydanlarda görüyorum. Bunun için buradan Türkiye'nin dört bir yanından yaptığımız çağrıyı aday ofisimizin önünden Sayın Erdoğan'a Ankara'dan tekrarlıyorum. Ofisimiz var, her ne kadar içeri attıysan da adayımız var, cesaretimiz var, gençliğimiz var. Cesaretin varsa çık milletin karşısına. 2 Kasım'da seni sandığa davet ediyorum."

"AK TOROSLU SAVCI, SEN MİLLETİ..."

"Bir yandan Beyaz Toros gösterip Tayyip Bey'e ayar verenler, bir yandan AK Toroslarla geçmişin JİTEM'cileri gibi bize gözdağı vermeye çalışıyorlar. Yakalanınca ekranı değiştiriyorlar, meydan okuyunca hesaplarını kapatıp kaçıyorlar. AK Toroslu savcı, sen milleti 13 yaşındaki evladıyla tehdit ediyorsun ya, sen Murat Çalık'ın anasının gözyaşlarını sel olup akıttırıyorsun ya, ant olsun ki o gözyaşlarında boğulacaksın. Serdar Haydanlı AK Parti'nin ve bütün bakanlıkların işini yapan, bizimle alakası olmayan suç üstü yakalanan bu kişi, dönüp Ekrem Başkan'a iftira attırılıp tekrar serbest bıraktırılıyor. Esas mesele, bu kişinin ailenin bu ilişkilerini sürdürdüğü kişi olmasıdır. İletişim Başkanı ile ilişkileri açığa çıktığında onu değil İletişim Başkanı'nı feda etmişlerdir. Kara kaplı deftere yazmışızdır, bunun hesabı er ya da geç sorulacaktır.

"CANI BURNUNDA DA OLSA BU ÜLKENİN ÇIKARINI SENDEN FAZLA DÜŞÜNENLERİZ"

Geçtiğimiz hafta bütün televizyonlarda Eurofighterlar şöyle Eurofighterlar böyle dediler... Ekrem Başkan tutuklanınca 5 ülkenin ortak olduğu Eurofighter'da Almanlar 'Türkiye'ye Eurofighterları vermiyoruz' dedi. Ben, SPD'nin Genel Başkanı Lars Klingbeil'a, Alman Savunma Bakanı'na söyledim. Ekrem Başkan da kendine gelen heyetle konuştu. Yeni kurulan hükümetin sözcüsüne sordular. 'Ekrem İmamoğlu'nun partisinin onayı oldu da ondan verdik' diye açıklama yaptı. Ey Tayyip Erdoğan biz senin gibi işine gelince cumhuriyetçi, demokrat olup işine gelince otokrat olanlardan değil, geçmişte Türkiye'yi kapı kapı dünyaya şikayet edip, şimdi caka satanlardan değil, canı burnunda da olsa, evladı delikte de olsa, siniri tepesinde de olsa, bu ülkenin çıkarını senden fazla düşünenleriz. Milletimizin içi rahat olsun. Darbeyi anlatırım, ikiyüzlülüğü söylerim, her türlü eleştiriyi yaparım ama Türkiye'nin çıkarını Tayyip Erdoğan'dan 50 kat fazla savunurum. Bir yanda karşısındaki rakibinden korkup onu içeri atan biri, karşısında hapishanedeyken bile Türkiye'nin çıkarlarını düşünen biri. Yazıklar olsun Erdoğan'a, helal olsun Ekrem İmamoğlu'na. 

"PABUCUMUN ATANMIŞI..."

Gazze'ye gelince, 650 gündür 60 bin sivili çocuk kadın demeden öldürdüler. Son 3 günde 21 çocuk açlıktan öldü. Erdoğan ise Netanyahu ile kayıkçı kavgası yapıp, 'Gazze'yi boşaltacağım' diyen Trump'a susmakla, İsrail ile ticareti cayır cayır sürdürmekle meşgul. Kolombiya'da İsrail'i kınayan bildirinin ardından İsrail'e yaptırımlar uygulamaya karar verildi. Eylem planına göre, İsrail ile ticaretin tamamen kesilmesi, Filistin'de işlenen suçların diğer ülkelerde de yargılanabilmesi vardı. Bizim temsilci imzayı atmadan tabanları yağladı. Hakan Fidan çıkmış, orada bir sözleşmeye atıf varmış, o yüzden imza atmamış. Ufak at da civcivler yesin. Aynı sözleşmeye Libya, Suriye şerh düşmüş, şerh düşeydin. O sözleşmeye Karadeniz'de bile uyuyorsun. Meşru buluyorsun. Buradan Hakan Fidan'ı uyarıyoruz. Netanyahu'ya tık yok, Trump'a tık yok. Orda burda geziyor, Tiktok'a video koyuyor. Kurtlar Vadisi koyuyor. Pabucumun kenarı. Kurtlar Vadisi'nden umut besleyen Tiktok'la gençleri kandıracak olan pabucumun atanmışı, Dışişleri Sözcüsü, yazıklar olsun sana. Yunan tezini destekleyeni de işgal ordusuna halı sereni de onlara 'Geldikleri gibi gidecekler' diyeni de Yunan tezine karşı Kıbrıs'ı kurtaranı da bu millet biliyor. Sen kimsin Hakan Fidan.

"FİLİSTİN'İ SATANLARI BU MİLLET AFFETMEYECEK"

Erdoğan'ın da Fidan'ın da Trump karşısında suspus olduklarını, Filistin davasını sattıklarını cümle alem bilsin. 1974'te Erbakan ile nasıl Kıbırs Harekatı'nda birlikte olduysak, o günlerde Yaser Arafat, Bülent Ecevit dostluğundan nasıl yıllardır bir adım geri atmadıysak, bugünkü duruşumuz Ecevit'in duruşudur, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının duruşudur. Belli konularda çok farklı düşünebiliriz. Erbakan Hoca'nın oğlunun partisiyle de Erbakan Hoca'nın partisinden siz gömlekleri ceketleri çıkarıp sıvıştığında Erbakan Hoca'nın partisini bekleyenlerle de Filistin mücadelesinde aynı samimiyetle yan yana duruyoruz. Trump'ı görünce karşımıza geçenleri, yanımızdan kaçanları Filistin'i satanları, bu millet affetmeyecek.

"BU DEVİR DEĞİŞECEK, HESAPLAR SORULACAK"

Maalesef bu ülkede bazıları güvende, bazıları değil. Bu iktidar birilerini güvende tutuyor, birilerini güvencesiz bırakıyor. Bu memlekette kadınlar güvende değil. Yılın ilk yarısında 250 kadın cinayete kurban gitti. Bu memlekette işçiler güvende değil, altı ayda üç Soma faciası yaşandı, 961 işçi hayatını kaybetti. Emekçiler güvende değil. Sıvasız evlerinden giden kınalı kuzular, Mehmetçikler güvende değil. 12’si metan gazından boğuldu, 2’si dün güneşin altında susuzluktan hayatını kaybetti. Mehmetçik güvende değil. Bu memlekette çocuğunu, torununu tatile götüren aileler güvende değil. Kartalkaya’da 36’sı çocuk, bebek 78 vatandaşımız yanarak öldü. Çocuklar sokakta güvende değil. Mattia Ahmet Minguzzi pazar yerine gitti, hunharca katledildi. Bu memlekette ormanlar güvende değil. Ormandaki börtü böcek, hayvanlar güvende değil. Yangını söndürmeye giden emekçiler güvende değil. Bu ülkede, bu iktidarın getirdiği sistemde, rejimde hiç kimse güvende değil ama Boğaz'a nazır villada oturan keyif düşkünü savcılar güvende, AK Parti’nin suç işleyip yargılanmayan siyasetçileri, Ankara’yı parsel parsel satanlar güvende. Bozuk tohumlar güvende. Milletin kanını emen kırk haramiler güvende. Kıbrıs’ta her pisliğe karışan bakan evlatları güvende. Ancak bu devir değişecek. Hesaplar sorulacak. İmamoğlu Cumhurbaşkanı olacak. Bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının dönemi başlayacak.

"BU ÜLKE DEĞİŞECEK"

Bu ülke işgal gördü, umudunu kaybetmedi. Darbeler gördü, umudunu kaybetmedi. Dünya savaşları gördü, umudunu kaybetmedi. Dünyadan boykot, ambargo yedi umudunu kaybetmedi. Krizler oldu, depremler oldu umudunu kaybetmedi. Bugünkü duruma hiçbir zaman düşmedi. Bugün de yeniden umudu yükseltmenin zamanıdır. Hiçbir şeyi değiştiremesek bu umutsuzluğu değiştireceğiz. Bu ülke değişecek. Adaletle, demokrasiyle değişecek. Cumhurbaşkanımız bu ülkede yoksulluğu bitirecek, adaleti getirecek. Mahkemedeki adaleti de sosyal adaleti de getirecek. Köylüyü yeniden milletin efendisi yapacak. En düşük emekli maaşını asgari ücret yapacak. Asgari ücreti onurluca yaşanılacak iyi bir ücret yapacak. Atanmayan öğretmenleri atayacak. Polislere yapılan zulmü bitirecek. Astsubayın, uzman çavuşun, erbaşın sesini duyacak. Staj ve çıraklık mağdurlarının sorunlarını çözecek. Kimsenin hak ettiği emekliliğinin önünde engel bırakmayacak. Memuru ay sonunu düşünmeyecek. Kimse evladını pazara götürmekten çekinmeyecek. İşte bunların hepsini birden partinin hazırlanan programıyla, Cumhurbaşkanı adayımızın hazırlanan iktidar programıyla, CHP’nin güçlü örgütleriyle, milletvekilleri, PM üyeleriyle birlikte yapacağız.

"IŞIK HIZIYLA AB'YE ÜYE YAPACAĞIZ"

Meclis kapandı, programlar ortaya çıktı. İlk kez açıklıyorum siyasette kaç vites birden yükselteceğimizi. Bütün milletvekilleri, Parti Meclisi üyeleri, YDK üyelerinden oluşan dev bir ekip, ilk hafta, 22 ilde, 108 kişilik heyet üç gün boyunca sahada olacak. İkinci hafta 18’inde 118 kişilik heyet dört gün boyunca sahada, bu ayın üçüncü haftası 22 ilde 130 kişilik heyet sahada. Dördüncü haftası 19 ilde, 103 kişilik heyet sahada. Bu ay 81 ile 459 ayrı görevlendirme. İş günü olarak bin 397 günlük çalışma. Bir ayda normal ortalamanın 36 katı fazla çalışma geliyor. Adalet ve demokrasi gelince ancak bu ülkeye huzur gelecek. Yatırım gelecek, para gelecek. Dertler bitecek. Sofralarımıza bolluk ve bereketi getireceğiz. Gençlerimize ant olsun; Türkiye’yi ışık hızıyla AB'ye üye yapacağız. CHP iktidara geliyor, İmamoğlu Cumhurbaşkanı oluyor. Yasaksız Türkiye, vizesiz Avrupa geliyor. Cumhuriyet Halk Partisi hesaplaşmaya değil, kucaklaşmaya, ötekileşmeye değil ötekiyle sarılmaya, kutuplaşmaya değil kucaklaşma geliyor. Bizden sadece Ak Toroslu savcılar, yolsuzluk yapan bozuk tohumlar korksun. Milletimiz korkmasın."

EKREM İMAMOĞLU MESAJ GÖNDERDİ

Silivri'de tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, Ankara'ya mesaj gönderdi. İmamoğlu'nun mesajını CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke okudu.

İmamoğlu'nun mesajı şu şekilde:

"Kıymetli yol arkadaşlarım, değerli vatandaşlarım, canım milletim. Cumhurbaşkanlığı aday ofisimizin açılışına hoş geldiniz.

Eşit haklara sahip vatandaşların, özgür ve adil seçimlerle yöneticilerini belirlemesi cumhuriyetimizin temelidir, demokrasimizin asli şartıdır. O nedenle ülkenin çok kötü yönetildiği en zor zamanlarda, en kara günlerde bile içimizde hep bir umut vardır. Bir pazar günü sandığa gider, iktidarı değiştiririz. Hayatımızın seyri değişir diye düşünürüz. Milletimize bu umudu, bu özgüveni Gazi Mustafa Kemal Atatürk verdi. Hiç kimse geri alamaz.

Zaman zaman milleti hiçe sayarak kendini devletin sahibi zannedenler oldu. Fakat tarihimiz, devletin asıl sahibinin millet olduğunu, iktidarların geçici, milletimizin hayal ve hedeflerinin ise kalıcı olduğunu bizlere gösterdi.

"BURASI BİR PARTİNİN DEĞİL, MİLLETİN OFİSİ"

Cumhurbaşkanlığı aday ofisi, her şeyden önce, milletimizin cumhuriyete ve demokrasiye bağlılığının, milli iradenin üstünlüğüne olan inancının ifadesidir. Milletimizin eşit şartlarda, mertçe yürütülecek bir siyasi rekabet talebinin ifadesidir. Bu nitelikleriyle burası bir partinin, bir şahsın değil, milletin ofisidir. Eksiksiz tüm milletindir.

Burası milletimizle birlikte tarih yazacağımız bir merkez olacaktır. Değerli yurttaşlarım, demokratik siyasetin özü, toplumun ortak menfaatlerine hep birlikte barış içinde ulaşmak, ülkenin sorunlarını uzlaşı ve işbirliği içinde çözmektir. Bu da çok sesliliği, düşünce ve ifade hürriyetini gerektirir. En geniş mutabakatın, en büyük uzlaşmanın peşinde koşmayı gerektirir. Cumhurbaşkanlığı aday ofisi, demokratik siyaset anlayışıyla ülke sorunlarına köklü ve kalıcı çözümler üretmek ve mutlaka zafere ulaşmak amacıyla yola çıkıyor.

"YOLA ÇIKIYORUZ"

Herkes çok iyi bilsin ki peşinde olduğumuz tek zafer, ortak aklın, ortak vicdanın zaferidir. Peşinde olduğumuz zafer, milleti içine düştüğü durumdan kurtarmaktır. Türkiye'yi geçim derdi çekmeden, gelecekten korkmadan yaşayan, çalışkan, özgür ve mutlu insanların ülkesi haline getirmek için yola çıkıyoruz. Çalışmanın, üretmenin kıymeti bilinsin. Herkes emeğinin, girişiminin, yatırımının karşılığını hakkıyla alabilsin diye yola çıkıyoruz. Herkes için her yerde adalet hakim olsun. Kimse kendisini eşitsizliğe, ayrımcılığa uğramış hissetmesin diye yola çıkıyoruz. Herkes için her yerde hürriyet hakim olsun. Kimse kendisini haksızlıklar, imkansızlıklar yüzünden kısıtlanmış, sınırlanmış hissetmesin diye yola çıkıyoruz. Herkes evde, sokakta, iş yerinde, okulda, hastanede, güvende ve güvencede olsun diye yola çıkıyoruz. Devlet, herkesin devleti olsun. Adaletinden ve gücünden sual olunmasın. Herkesin sonuna kadar yanında olduğunu bildiği, herkesi güvende hissettiren güçlü bir devlet olsun diye yola çıkıyoruz.

Ve biz elbette Türkiye'yi çok daha güçlü, zengin ve büyük bir ülke yapacağız. Biz gücünü, zenginliğini, büyüklüğünü istisnasız tüm vatandaşlarına, özgürlük, refah ve mutluluk olarak yansıtan bir Türkiye'yi hep birlikte kuracağız. Sadece bir kişi, bir kadro, bir program değişikliği değil, büyük bir zihniyet değişikliği vadediyoruz. Tek adam rejimi, devletin işleyişindeki temel değerlere, kurum ve kuralların gücüne, devlet-millet ilişkilerine, siyaset yapma biçimlerine, toplumsal birlik ve dayanışma duygusuna çok büyük zararlar verdi, erozyonlara yol açtı. Biz ülkemizin tüm meselelerini hukukun üstünlüğüne ve kuvvetler ayrılığına dayalı, çoğulcu, demokratik bir anlayışla çözeceğiz.

Biz ülkemizin tüm meselelerini eşitlik, adalet, özgürlük değerlerine tam bir bağlılıkla çözeceğiz. Biz ülkemizin tüm meselelerini birlik ve dayanışmaya, kardeşçe yaşamaya duyduğumuz inanç ve güvenle ve hep ortak aklın rehberliğinde çözeceğiz. Vadettiğimiz zihniyet değişikliğinin halkın ihtiyaç ve taleplerini karşılamada, şehirlerimizin sorunlarını çözmede ne kadar etkili olduğunu yerel yönetimler ölçeğinde kanıtladık. Her birisi kendisini Türkiye ittifakının belediye başkanı olarak hisseden başkanlarımız icraatçı ve halkçı politikalarıyla vatandaşın gönlünde çok güçlü ve çok güzel bir yer edindiler. Ankara'da Mansur Yavaş Başkanımızın, Antalya'da Muhittin Böcek'in, Adana'da Zeydan Karalar'ın, Mersin'de Vahap Seçer'in, Adıyaman'da Abdurrahman Tutdere'nin, Manisa'da rahmetli Ferdi Zeyrek kardeşimizin ve burada isimlerini sayamayacağım tüm diğer değerli belediye başkanlarımızın büyük başarıları bir tesadüf değildir. Bizler herkes için, her yerde, önce adalet, önce hak ve hürriyet diyen bir anlayışla, tam bir seferberlik duygusuyla çalıştık, çalışıyoruz. Yerel yönetimlerde sergilediğimiz zihniyet farklılığı, ortaya koyduğumuz olağanüstü performans ve arkamızdaki olağanüstü halk desteği, hukuk görüntüsü altında bizlere karşı yürütülen siyasi saldırının en önemli sebeplerinden biridir. Ama ne yaparlarsa yapsınlar başaramayacaklar. Çünkü hiçbir iktidar hakikati, milletin sevgisini, takdirini değiştirmeye muktedir değildir. Ama millet büyüktür ve millet iktidarı değiştirmeye muktedirdir.

"HERKESİ DAVET EDİYORUM"

Cumhurbaşkanlığı aday ofisimiz, milletin değişim talebinin sandığa olduğu gibi yansıması konusunda çok etkili bir rol üstlenecektir. Bu ofis, birlikte geleceği inşa edeceğimiz bir ofis olacak. Ortak geleceğimizi, ortak umutlarımızı inşa edeceğimiz, ortak değerlerimizi hep birlikte yaşatacağımız bir ofis olacak. Elbette Cumhurbaşkanlığı aday ofisinin asıl gücü, aklıyla, bilgisiyle, emeğiyle, ayırdığı vaktiyle, ona destek olacak olan siz vatandaşların gücüdür. Herkesi Cumhurbaşkanlığı aday ofisinin çalışmalarını yakından izlemeye ve Türkiye'nin kaderini değiştirecek olan bu büyük kampanyanın, seferberliğin aktif bir parçası olmaya davet ediyorum.

Cumhurbaşkanlığı aday ofisi, enerjisiyle, kararlılığıyla, insanlığıyla, yoldaşlığıyla hepimize güç veren değerli genel başkanımız Özgür Özel başta olmak üzere, tüm parti yöneticilerimizin ve çalışanlarımızın emeklerinin bir ürünüdür. Genel başkanımız Özgür Özel ve aday ofisi icra kurulunu şahsında, bütün yol arkadaşlarımı saygıyla selamlıyor, cesaretli ve kararlı dimdik duruşları için hepsine çok teşekkür ediyorum. Ayağınıza taş değmesin. Tıpkı değerli genel başkanımız gibi, sevgili dostum, abim Mansur Yavaş da bu ofisin ev sahiplerinden biridir. Kendisine de gayretli çabaları, dayanışması ve yol arkadaşlığı için çok teşekkür ediyorum. Ve her mitingde, her eylemde yılmadan, usanmadan adalet ve demokrasi talep eden, kendi kaderine ve ülkenin geleceğine sahip çıkan siz değerli vatandaşlarıma da çok teşekkür ediyorum.

Hep birlikte çıktığımız bu yolda gücümüzü, kararlılığımızı, cesaretimizi, haklılığımızdan aldık, almaya devam edeceğiz. Bizler bu mücadeleyi mutlaka kazanacağız ve bizler bundan seneler sonra çocuklarımızın karşısında utançla yere değil, gururla gözlerinin içine bakacağız. Bu millet kaderinde olan özgürlüğü, kimsenin şüphesi olmasın ki en kısa zamanda kazanacak. Bu mücadelenin içinde olanlar, alınacak zaferin kıvancını ilelebet yüreğinde taşıyacak. Milletimiz içinden geçtiğimiz bu karanlığı elbet aşacak ve ülkemiz adaletle birlikte refah ve bereketle dolup taşacak. İşte o zaman her şey çok güzel olacak. Ekrem İmamoğlu."

Image

YAVAŞ KÜRSÜYE ÇIKTI

CHP lideri Özel'den önce Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş kürsüye çıktı. Yavaş, orman yangınlarına ilişkin son durumu yurttaşlarla paylaştı. Yavaş ayrıca yangın mücadelesinde hayatını kaybeden şehitleri andı.

Yavaş, "Onlar gerçek milliyetçi. Türkiye'nin yeşiline, değerlerine sahip çıkan gençler. Milliyetçilik demek taşına toprağına, böceğine kadar bütün değerlerine sahip çıkmaktır" dedi.

"ÖLMESİNİ Mİ BEKLİYORSUNUZ?"

Mansur Yavaş konuşmasına şöyle devam etti:

"Sevgili Ankaralılar, adalet peşinde koşuyoruz, hukuk istiyoruz. İktidar kendi çıkarttıkları yasalara uymuyor. Tutuklama esas olmayacak dediler, geldiğimiz hale bakın. Akşam twit atan sabaha gözaltına alınıyor, yaka paça tutuklanıyor. Suçsuz olduğuna inandığımız insanları tutukladınız. Henüz iddianame yok. Anayasa'da şunlar geçerlidir, tutuklanan bir kimse, tutuklandığı andan itibaren devletin şefkatli kollarına teslim edilmiştir. Onun sağlığından sadece devlet sorumludur. Hal böyle iken Murat Çalık'ın, Muhittin Böcek'in ölmesini mi bekliyorsunuz, niye tahliye etmiyorsunuz? Yargılayın ama tutuksuz yargılayın. İnsanların akıl sağlığı ile oynamayın."

"HUKUK OLMADIĞI ZAMAN EKMEK OLMUYOR"

Hukuk, demokrasi olmadığı zaman ekmek olmuyor. Fakirlik oluyor. Faizler, enflasyon artıyor. Hiç boşuna uğraşmasın Sayın Şimşek. Ne yaparsa yapsın hukuku üste çıkartmadığınız müddetçe yaptığınız çabaların hepsi yoksulların cebinden para almaktan öte hiçbir fayda sağlamaz.”

Yavaş'ın konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

"Bize adalet demeyin. Adalet demeyin. Milyarlık yolsuzlukları yapan, Forex skandalı, benzeri bilmem ne güzellik salonu skandalları, her biri milyarlık rakamlar konuşulurken hepsi serbest. Yok mu bunlarda yolsuzluk? Yargılayın. Ama lütfen tutuksuz yargılayın. İnsanların kendisini savunmasına müsaade edin ve sağlıklarıyla oynamayın.

Şunu görüyoruz, Zeydan Başkan'ı tutukluyorsunuz, gerekçe bir kişinin iddiası. Peki iddia eden kim? İhale mafyası başı. Peki suçladığı kim? Tertemiz geçmişiyle Adana'nın oylarını artırarak seçtiği Zeydan Başkan. Siz ihale mafyasının ifadesini hangi hakla Zeydan Başkan'ın ifadesine, savunmasına üstün tutuyorsunuz, Allah aşkına? Dolayısıyla artık toplumda bu, bu operasyonların tamamı iyice siyasi olduğu konusunda hiç kimsenin şüphesi kalmamıştır. Ve eğer gerçekten hukuk ve demokrasi istiyorsak, bir an evvel iktidarın bu uygulamadan vazgeçip ve bütün belediye başkanlarımızın iddianamesini hazırlayıp, özellikle Ekrem Başkan'ın da talep ettiği gibi TRT'den yayınlayarak herkesin ne olduğunu görmesini, nelerle suçlandığını görmesini sağlamak zorundasınız.

"EĞER EKREM BAŞKAN'IN GERÇEKTEN İŞLEDİĞİ BİR SUÇ OLSAYDI..."

Şuna kalben inanıyoruz. Öyle bir medya var ki, pireyi deve yapan, en ufak şeyde olmadık iftiraları atan. İki tane örnek vereyim: Gidip para sayma diye eski görüntüleri, o kasadan para çıkmış gibi gösteren. Ekrem Başkan'ın korumasının kasasını getirip içinden hiçbir şey çıkmadığı halde oradan dolarlar çıkmış gibi gösteren medya. Eğer Ekrem Başkan'ın gerçekten işlediği bir suç olsaydı, ellerinde bir delil olsaydı dünyayı yerinden oynatırlardı.

Dolayısıyla kendilerini hukuka davet ediyoruz. Hukuk herkese lazım. Hep şunu iddia ediyoruz: İnşallah, inşallah diyoruz ki bu sistem değişsin, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı gerçekleşsin. Ve dolayısıyla artık yeter. Bundan sonra 2015'te FETÖ döneminde olduğu gibi, şimdi olduğu gibi artık hukuk birilerinin elinde oyuncak olmasın.

Rövanş hukuku bu milletin... ortadan kalksın artık ve bu millet Churchill'in dediği gibi, "Gece dörtte kapı çalınıyorsa, sütçünün geldiğinden emin olup başka insanın kapısını çalmayacağından emin olduğu zaman o ülkede demokrasi vardır." diyor. Dolayısıyla bizler de bunu istiyoruz. Devletin bizi koruduğundan emin, devletin bize adaletli davrandığından emin olmak istiyoruz. Ve bunu başarmak çok zor değil. Hukuku önünüze alırsanız, anayasayı herkese eşit uygularsanız, kanunlar önünde hiç kimsenin adaletten, hukuktan şüphe etmediği bir sistemi kurarsanız bunlar gerçekleşir. Ve işte biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak buna talibiz."

Image

DİLEK İMAMOĞLU: DEĞİŞİMİN BAŞLANGICI OLACAK

Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu, ofis açılışı için, "Değişimin başlangıcı olacak" yorumunda bulunurken, "İmamoğlu adaletin herkes için sağlanmasını ister" şeklinde konuştu.

İmamoğlu, "Bu açılış bir iradenin başlangıcıdır. Özgürlük istiyoruz. Silivri'nin duvarları onun bu milletin adalet ve haysiyet mücadelesindeki kararlılığını asla engelleyemiyor" dedi.

"DEĞİŞİM İRADESİNE İNANIYORUZ"

İmamoğlu'nun konuşması şöyle:

"Bugün burada çok anlamlı, çok kıymetli bir buluşma için bir aradayız. Bugün yalnızca bir ofisin kapılarını açmıyoruz. Bugün birlikte hayalini kurduğumuz bir geleceğe ilk adımını atıyoruz. Cumhurbaşkanlığı adaylığı ofisini, umudun mekanı, dayanışmanın adresi, değişimin başlangıcı olarak açıyoruz.

Evet. Çok zor günlerden geçiyoruz. Ülkemizde haksızlıkların, hukuksuzlukların, adaletsizliklerin gölgesi her geçen gün büyümeye devam ediyor. Sevgili Ekrem ve pek çok yol arkadaşımız hukuksuzca, adeta susturulmak istenircesine özgürlüklerinden mahrum bırakılmış durumdalar. Ama şunu herkes çok iyi bilsin ki bizler umudumuzu da, inancımızı da asla kaybetmedik.

Çünkü biz bu ülkenin insanına güveniyoruz. Milletimizin vicdanına, sağduyusuna, değişim iradesine inanıyoruz. Cumhuriyet bize yalnızca bir yönetim biçimi vermedi. Kendimize güvenmeyi öğretti. Değiştirme cesaretini, hayallerimizin peşinden gitmeyi öğretti. İşte bu ofis tam da bu inançla açılıyor.

Bu kapıdan içeri sadece siyaset değil, milletin umudu, ortak aklı, alın teri ve vicdanı girecek. Burada milletimizin ortak talepleri somut projelere, yatırımlara, hizmete dönüşecek. Burada geleceği birlikte yazacağız.

Bu ofis herkesin kendini ait hissettiği bir yer olacak. Kadınların, gençlerin, emeklilerin, emekçilerin, yani bu ülkenin gerçek sahiplerinin sesi burada yankılanacak. Umut burada filizlenecek. Gelecek güzel günler burada ete kemiğe bürünecek."