Resul Emrah Şahan: 30 Ağustos başlangıçtı, şimdi yeni başarılar zamanı
Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla Cumhuriyet'e yazdı.
Bugün 30 Ağustos. Eğer 102 yıl önce kazanılan başarı ile temelleri iyice güçlenen ve 29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet yaşatmak istiyorsak bunun yollarından birisi Atatürk’ün 27 Ekim 1922’de öğretmenlere söylediği gibi, “İlim ve fen” yani, eğitimden geçmektedir. Yeni başarıları ancak böyle sağlayabiliriz.
İmkansızlıkların ortasında bir milletin yeniden doğuşunun simgesidir Türkiye Cumhuriyeti. Ve 30 Ağustos 1922, Anadolu topraklarında bir milletin kendini yeniden var ettiği bir mücadelenin çok önemli tarihsel bir anıdır. Bu nedenle 30 Ağustos, Atatürk’ün liderliğinde kazanılan bir savaştan öte, Türk milletinin bağımsızlık ve egemenlik mücadelesinin en önemli sembolüdür.
Bütün bu mücadele tarihinin önderi kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk idi. O’nun gerek bu zorlu mücadele içinde gerekse Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra yaptığı pek çok konuşma, hatırat ve aneknotlar sadece geçmişin bir hatırası değil, aynı zamanda bugünün ve geleceğin ilham kaynağıdır.
Mustafa Kemal Atatürk 1924’te, tam da Başkomutanlık Meydan Muhaberesi’nin ikinci yıldönümünde, Dumlupınar’da yaptığı konuşma bugünümüz için de bize önemli mesajlar içerir:
“… Kendilerine bir ulusun talihi emanet edilen adamlar, o ulusun gücünü ve erkini, yalnız ve ancak, yine o ulusun gerçek ve elde edilebilecek çıkarları yolunda kullanmakla yükümlü olduklarını hiçbir gün akıllarından çıkarmamalıdırlar.”
Sonunda başarı elde edilen bir meydan savaşı, bize sadece orduların çarpıştığı bir tarihi anlatmamaktadır. Dünya tarihindeki en önemli meydan savaşlarından biri olan Afyonkarahisar Dumlupınar Meydan Savaşı ve onun son parçası 30 Ağustos başarısı, bir ulusun kültürel ve ahlaki tüm değerlerini her ne pahasına olursa olsun korumak üzere savaşmasının sonucunda elde edilen zaferi de simgeler. Bu yönüyle 30 Ağustos bize, bir ülkenin kuruluş mücadelesinin ne kadar büyük bir mucizeyi gerçeğe dönüştürdüklerini de anlatır.
Bu anlamlı günde, Atatürk’ün bize emanet ettiği değerlere ve özgürlük mücadelesinin ruhuna sahip çıkarak, milletçe daha güçlü ve aydınlık bir geleceğe adım atmalıyız. 30 Ağustos’un getirdiği ilhamla, ülkemizi daha da ileriye taşıma kararlılığımızı pekiştirmeliyiz. Ve 30 Ağustos’ta elde edilen başarıya yenilerini eklemeliyiz.
İNANMAK BAŞARMANIN YARISIDIR
Atatürk’ün en önemli vizyonu, tüm imkansızlıkları bir kenara bırakıp sadece amaca odaklanmak olmuştur. Koşullar ne olursa olsun savaş meydanında verdiği “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emri, Türk askerlerinin moralini yükseltmiş ve savaşın seyrini değiştirmiştir. Bu noktada meydanda sadece askeri değil psikolojik bir savaş başlamış; Atatürk’ün o cümlesine olan inancı, kararlı ve cesur bir ordunun özgürlük ve bağımsızlık ideali için sonuna kadar gitmesine vesile olmuştur.
30 Ağustos, tam da bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti’nin yenilmez kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün sadece askeri dehasını değil inancını ve kararlılığını, tüm “yok”luklara rağmen bir milletin varlığını koruma azmini en çarpıcı örneğiyle gösterir.
Ulusal egemenliği her şeyin üstünde tutan bakış açısını yine aynı konuşmada şu sözlerle vurgulamıştır:
“Ulusumuzun yüzyıllardan beri hanlar, hakanlar, sultanlar ve halifeler elinde, onların istidadı altında ne kadar ezildiğini, onların yersiz isteklerini yerine getirmek yolunda neler çektiğini, ne zararlara uğradığını düşünürsek, ulusumuzun egemenliğin, eline almış olmasının bütün büyüklüğü, bütün önemi gözlerimizin önünde daha iyi belirmiş olur.”
Bir ulusun var oluşunu koruma inancı güneşten daha parlak ve yakıcıdır. Hiçbir güç ya da irade ezilen ve göz ardı edilen bir toplumun birlikte kendi egemenliğini eline alma inancının karşısında duramaz. Bu inanç 1922 yılından beri bu topraklarda yaşanmış ve dilden dile anlatılmış başarıyla her gün yeniden tazelenmektedir.
Özgürlük ve bağımsızlığın basit birer istekten ziyade, bir milletin can damarı olduğunu her 30 Ağustos’ta bir kez daha hatırlıyoruz.
Bu anlamlı günde, Atatürk’ün bize emanet ettiği değerlere ve özgürlük mücadelesinin ruhuna sahip çıkarak, milletçe daha güçlü ve aydınlık bir geleceğe adım atmalıyız. 30 Ağustos’un getirdiği ilhamla, ülkemizi daha da ileriye taşıma kararlılığımızı pekiştirmeliyiz.
30 Ağustos 1922’de meydanda kazanılan zafer, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında önemli bir dönüm noktası oldu. Ama aradan 102 yıl geçti. Ve artık 30 Ağustos’ta meydanda elde edilen başarıya yenilerini eklemeli ve medeni ülkeler arasında yerimizi almalıyız.
Bugün dünya sanayi devrimini geride bırakıp büyük teknoloji devrimi yaşıyor. Kimileri kabul etmese de; teknoloji alanında büyük bir değişim dalgasının eşiğinde dünya. Ve bu dala bize rağmen bizi içine alma potansiyeline sahip. Ne yazık ki Türkiye’de özellikle ülkeyi yönetenler yaklaşan bu dalganın farkında değil.
YENİ BAŞARILAR ANCAK EĞİTİMLE MÜMKÜN
Bunu da ancak, Atatürk’ün ortaya koyduğu vizyonla gerçekleştirebiliriz.
Atatürk’ün 27 Ekim 1922’de Bursa Şark sinemasında İstanbul’dan gelen öğretmenlere yaptığı konuşma bu açıdan bize yol gösterici olacaktır.
“Gözlerimizi kapayıp soyut yaşadığımızı kabul edemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile ilgisiz yaşayamayız... Tam tersine ilerleyen ve medenileşen bir millet olarak uygarlık sahasının üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve milletin her bireyinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur.”
Aradan 100 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, hala bu vizyonun gerisindeyiz ne yazık ki.
Bugün dünya sanayi devrimini geride bırakıp büyük teknoloji devrimi yaşıyor. Kimileri kabul etmese de; teknoloji alanında büyük bir değişim dalgasının eşiğinde dünya. Ve bu dala bize rağmen bizi içine alma potansiyeline sahip.
Ne yazık ki Türkiye’de özellikle ülkeyi yönetenler yaklaşan bu dalganın farkında değil.
Bunun en somut örneğini, eğitim sistemimizde görüyoruz. Eğitim sistemimiz, Atatürk’ün bundan 100 yıl önce ortaya koyduğu vizyonun çok gerisinde.
Eğitim sistemimiz, 22 yıllık AK Parti iktidarında sadece pek çok bakan değiştirmekle kalmadı, bakan kadar da sistem eskitti. Ve değişen her sistemle Türkiye, Atatürk’ün deyimiyle; “ilerleyen ve medenileşen bir millet” olmadı. Tam tersine eğitim, bilimsellikten uzaklaştı.
Bugün gençlerimiz, dünyadaki akranlarıyla rekabet etmekten çok uzaklar. Bunu hem ülkedeki LGS, TYT, AYT gibi sınavlardan hem de uluslararası alanda yapılan PİSA sınavlarının sonuçlarından görüyoruz.
Ne yazık ki, sorunumuz sadece eğitim sistemi değil. Gündelik hayatın her alanında içine düştüğümüz vasatlık Türkiye’yi Atatürk’ün hedeflediği “medeni” ülke olmaktan uzaklaştırıyor.
Bugün 30 Ağustos. Eğer 102 yıl önce kazanılan başarı ile temelleri iyice güçlenen ve 29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet yaşatmak istiyorsak bunun yollarından birisi Atatürk’ün 27 Ekim 1922’de öğretmelere söylediği gibi, “İlim ve fen” yani, eğitimden geçmektedir.
Biliyoruz ki, gelecekte Türkiye olarak elde edeceğimiz başarılar iyi bir eğitimden geçiyor. Çocuk ve gençlerimizi sunacağımız iyi bir eğitim, her alanda bizi yeni başarılara ve zaferlere taşıyacaktır.
Tüm milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı coşkuyla kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm hayatını kaybedenleri rahmet ve minnetle anıyorum.
Resul Emrah Şahan
Şişli Belediye Başkanı
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama