Sosyalist Enternasyonal Konsey toplantısının ikinci gününün açılışında ana konuşmacı olarak yer alan sanatçı, yazar ve eski milletvekili Zülfü Livaneli, konuşması toplantıya damga vurdu.
Livaneli, ''Bugün sağın elindeki temel araçlar din, milliyetçilik ve sermayedir. Solun ise tek bir silahı vardır: kültür'' dedi.
İtalyan düşünür Antonio Gramsci’nin kültürel hegemonya teorisine atıfta bulunan Livaneli, sağ ideolojilerin hiçbir zaman kültürel üstünlük kuramayacağını vurguladı.
Livaneli, şöyle devam etti:
''Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilliği de dahil olmak
üzere uzun bir süre siyasetin içinde yer aldım. Ancak kendime en çok
yakıştırdığım kimlik, bir kültür insanı olmaktır. Gençliğimden bu yana kendimi
bir sosyalist olarak tanımladım. Dünyayı daha yaşanabilir kılmak için yazılar
yazdım. Çünkü inanıyorum ki, dünya diktatörlerin değil, halkların olmalıdır.
Yıllar boyunca Federico Mayor Zaragoza ile birlikte
UNESCO’nun kültürel barış programında çalıştım. Türkler ile Yunanlar, Türkler
ile Kürtler, Türkler ile Ermeniler ve tüm halklar arasında barışı tesis etmeye
yönelik çalışmalarda bulundum. Bu yaklaşımım, zaman zaman beni zorluklarla,
sürgünlerle ve müdahalelerle karşı karşıya bıraktı. Ancak tüm bu sorunlara
rağmen sosyalizme olan inancımı kaybetmedim.
Bugün sağın kullandığı temel araçlar din, milliyetçilik ve sermayedir (para). Solun ise tek bir silahı vardır: Kültür. Gramsci'nin de dediği gibi, sağ ne yaparsa yapsın kültürel hegemonya kuramayacaktır. Ben, sizlerin kültürle olan bağını daha da güçlendirmek istiyorum. Çünkü sizlerin en doğal müttefikleri, yazarlar, şairler, müzisyenler ve sanatçılardır. Pablo Neruda, Nazım Hikmet, Mayakovski, Yannis Ritsos gibi büyük şairler, sosyalizm fikrini diri tutmak için mücadele etmiştir.
Yakın zamanda Granada’da, Federico García Lorca adına
verilen bir ödül aldım. 38 yaşında faşistler tarafından öldürülen bu büyük
şairin adını taşıyan ödül, benim için çok anlamlıydı."
''SİZDEN EN BÜYÜK RİCAM..."
"Zor bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir dönemde dayanışma
ruhunu korumanız ve Türkiye’nin demokrasi mücadelesine destek vermeniz, sizden
en büyük ricamdır. Bireyselliğin yükselişte olduğu dünyamızda, dayanışma hiç
olmadığı kadar önemlidir.
Avrupa’daki yükselen otoriter ve ırkçı eğilimlere sıkça
dikkat çekiyorum. Öte yandan göç, kutuplaşmış dünyamızda giderek daha büyük bir
sorun haline geliyor. Bu hareketliliğe karşı Avrupa ülkelerinin ırkçı
demokrasilere dönüşmesini kabul edemeyiz. Göç durmayacak bir olgudur, buna
rağmen insan haklarını ve demokrasi ilkelerini korumalıyız.
Değerli yoldaşlarım, sosyalizm ve enternasyonalizm ilkelerini bir araya getirdiğiniz için sizlere teşekkür ederim. Sizlerin varlığı, kapitalist popüler kültürün saldırılarına karşı hepimize güç veriyor. Daha iyi bir dünya kurmak için yaptığınız tüm çalışmalarınız için sizlere şükranlarımı sunuyorum.''