Arzu Doğruer, Sevgi Saltık ve Erdal Çolak ‘acı’ ve ‘umut’ arasında sıkışan belirsiz bekleyişi anlatıyor: Biz dışarıdayız ama ruhumuz hapiste

Arzu Doğruer, Sevgi Saltık ve Erdal Çolak ‘acı’ ve ‘umut’ arasında sıkışan belirsiz bekleyişi anlatıyor: Biz dışarıdayız ama ruhumuz hapiste

15.11.2025 04:00:00
Güncellenme:
İklim Öngel
Takip Et:
Arzu Doğruer, Sevgi Saltık ve Erdal Çolak ‘acı’ ve ‘umut’ arasında sıkışan belirsiz bekleyişi anlatıyor: Biz dışarıdayız ama ruhumuz hapiste

Yalnızca hapis ve belirsizliğin yükünü değil, ailelerin direnişini, sevgi ve umudunu da aktaran ADA gönüldaşlarından; kanser geçmişi olan eşinin cezaevi koşullarında yaşadıklarını anlatan bir eşin, sessizce uzaklaşanlarla başa çıkan bir ailenin ve aylardır süren hükümsüz cezalandırmaları paylaşan bir kardeşin hikâyesini okuyacaksınız.

“Parmaklıklar Dışında”da “her tutuklunun hikâyesinin özel, değerli ve biricik” olduğu ADA’nın yedi gönüldaşının hikâyesine yer verdik. Bugün sonuncusu yayımlanan dizimizde Arzu Doğruer, kanser geçmişi olmasına rağmen hastaneye elleri kelepçeli götürülen hayat arkadaşının artık tansiyonu çıksa dahi kimseye haber vermediğini; Sevgi Saltık, çok yakınlarında olmasa bile korkup da uzak duran insanların varlığını; Erdal Çolak ise aylardır süren hükümsüz cezalandırmaları anlattı.

Sorularımızı İBB Kültür AŞ Genel Müdür Yardımcısı Doğan Hamit Doğruer’in eşi Arzu Doğruer yanıtlıyor.

- Eşinizin tutuklanma anını, o andaki duygularınızı anlatır mısınız?

19 Mart operasyonlarında sabahın erken saatlerinde evimiz basılarak aramalar yapıldı ve eşim gözaltına alındı. İlk çıktığı mahkemede adli denetim şartı ile serbest bırakıldı. Birkaç günlük denetimli serbestliğin arkasından bayram tatili başladı. Biz bayram tatilindeyken eşimin hakkındaki denetimli serbestliğin tutukluluğa döndüğünü basından öğrendik. Bayram tatilinin üçüncü günü eşim kendi isteğiyle Çağlayan Adliyesi’ne teslim oldu, tabiri caizse kendi ayaklarıyla gitti. O gün adliyede ben, eşim ve eşimin avukatı vardık. O gün tutuklandı. Ne zordu hayat arkadaşımı kendi ellerimle teslim etmek, gözlerimin önünde tutuklanması, götürülmesi. Günlerce kendime gelemedim.

- Doğan Bey’in sağlık durumu şu an hangi aşamada, hastaneye nakil koşulları uygun olmadığı için bir dönem tedaviyi reddetmişti, son durum nedir?

Eşim yüksek tansiyon, şeker hastası. Bu operasyonlar olmasaydı anjiyo planlaması vardı ama yaşanan süreçte mümkün olmadı. Metris’te dört gün kaldıktan sonra nakil oldu. Nakil de ayrı bir faciaydı. Nakil günü ben tesadüfen cezaevindeydim, ilaçlarını ve gözlüğünü götürmüştüm. Cezaevi, götürdüğüm ilaçları nakil olduğu için almadı. Ne ailesinin ne avukatımızın nakilden haberi vardı. Tesadüfen öğrendik. Yaşadıkları, cezaevi koşulları, stres kronik rahatsızlıklarını olumsuz etkiledi. Bu süreçte 15 kiloya yakın kilo kaybı oldu.

‘HÜKÜMLÜ KOĞUŞUNDA’

Eşim tutuklu olmasına rağmen haziran ayında Silivri’de hükümlüler koğuşuna alındı. Koğuşu değiştikten sonra morali daha fazla bozuldu. Tansiyonu indirmek mümkün olmadı. Bir kez tansiyonu 20- 21’e kadar çıkmış, cezaevi revirinde tansiyonu düşüremedikleri için hastaneye gönderildi. Cezaevi nakil aracında, bir kafesin içine konulup saatlerce elleri kelepçeli bekletilince bir daha o muameleye maruz kalmamak için tedaviyi reddetti. Bir daha cezaevinden hastaneye götürülmek istemediğini söyledi ve gitmedi. Tansiyonu yükselse dahi kimseye bildirmedi.

‘KANSER GEÇMİŞİ VAR’

Kronik yüksek tansiyon, şeker hastalığı ve anjiyo planlamasına ek olarak eşimin kanser geçmişi var. Cilt kanserinin iç organlarına atlayan tek türü olan malign melanom geçirdi. Düzenli takibi olmalı. Hastalık tekrar nükseder ve müdahale edilmezse durdurulamaz, hayatına mal olur. Cezaevi koşullarında bu hastalığın tetkiki ve teşhisi maalesef mümkün değil.

- Hâlâ 60 kişilik koğuşta mı kalıyor?

Eşim şu an cezaevinde, zaman zaman 60 kişi zaman zaman artan sayıda hükümlünün kaldığı bir koğuşta, adi suçlardan hükümlü çetelerin arasında tutuklu olarak yatıyor. Küçümsemek istemem, ben de her hafta görüşlerde o insanların yakınları ile beraberim. Sosyolojik inceleme yapmak istesek böyle bir topluluğu denk getiremezdik. Ama diğer taraftan bir İBB bürokratının ne işi var çetelerin arasında?

‘BU DA BİTECEK’

“Kaçma şüphesi” deniyor ama zaten kendi ayaklarıyla teslim oldu. Kaçacak olsaydı o zaman kaçardı. Lisede okuyan çocuğumuz var, benim annem yüzde 100 yatalak, eşimin annesi zor yürüyor. Eşim lisede okuyan çocuğunu, yaşlı ve bakıma ihtiyaç duyan annesini, yatalak kayınvalidesini bırakıp nereye kaçacak. Bu insanların son derece olumsuz şartlarda böyle tutuklu yargılanması sebebi nedir?

- Umutla korku arasında gidip geldiğiniz oluyor mu?

Bizim artık bırak umudu yaşama gücümüz kalmadı, aylardır bir bilinmeyenin içindeyiz. Her operasyon ayrı bir umutsuzluk yaratıyor. Ailesi olarak dışarıdayız ama ruhumuz hapis, aile reisimiz, hayat arkadaşım hapis ve ben sağ salim yanıma dönebilecek mi bilmiyorum. Eşim, bu işin sonunda suçsuz bulunursa ki bundan eminim, Allah korusun içeride ona bir şey olursa, bana, çocuğuma, 80 yaşındaki annesine kim hesap verecek?

- Doğan Bey bu satırları okuyacaktır, ona ne söylemek istersiniz?

Sen benim hayat arkadaşımsın, seni çok seviyorum. Yaşadıklarını hiçbir şekilde hak ettiğini düşünmüyorum. Ama başlayan her şey biter, bu da bitecek.

‘ÇOCUKLARIMIZA BIRAKACAĞI MİRAS, VİCDANLI YÜREĞİ’

Sorularımızı İBB Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanı Yavuz Saltık’ın eşi Sevgi Saltık yanıtlıyor.

- Eşinizle görüşmelerinizde birbirinize moral vermenin bir yolu var mı, gelecek için neler konuşuyorsunuz?

Aslında iki taraf da birbirine moral veriyor. Biz ona dışarıda her şeyin yolunda olduğunu söylüyoruz, o da bize moralinin iyi olduğunu anlatıyor. Eşimin suçsuz olduğunu bilmek içimizi rahatlatsa da sürecin belirsizliği zaman zaman motivasyonumuzu düşürebiliyor. Sonuçta hepimiz insanız. Hiç bilmediğimiz, yaşamadığımız bir dönemden geçiyoruz. Bunun, yakın zamanda bitecek olması inancına tutunuyoruz.

‘KORKUP UZAK DURANLAR OLDU’

- Tutuklu yargılama sürecinde güçlü kalmanızı sağlayan en önemli şey nedir?

Tanıdığım, tanımadığım ya da sadece adını bilip bu süreçte tanıştığım onlarca, yüzlerce insandan Yavuz’la ilgili duyduğum övgü dolu sözler. Doğrular için adaletin er ya da geç tecelli edeceğine dair inancım. Ayrıca Yavuz’un destek olduğu, bir şekilde iyiliğinin dokunduğu insanlardan onu dinlemek bana ve çocuklarıma iyi geliyor. Onun vicdanlı yüreğinin çok fazla insana dokunduğunu biliyordum ama bu kadarını tahmin edemezdim. Bu, onun çocuklarımıza da bırakacağı bir miras.

- Yakın çevrenizde sessizce uzaklaşanlar oldu mu, olduysa bu sessizliğin en çok nerede can acıttığını fark ettiniz?

Böyle şeyler çok yakınlarımızda olmadı. Ama bazı insanların korktukları için uzak durduklarını biliyorum. Ama şunu da insanların bilmesini istiyorum ki, Yavuz onları asla yalnız bırakmazdı.

- Yavuz Bey bu satırları okuyacaktır, ona ne söylemek istersiniz?

Yavuz, sen benim ve kızlarımın gurur kaynağı, ailesinin yüz akısın. Sen; hiçbir karşılık beklemeden, geceni gündüzüne katıp insanlara hizmet etmek için çalışırken zaman zaman bizi ihmal etsen de bu süreçte insanların sana olan sevgisini dinlemek, iyi dileklerini duymak umutlandırıyor. Her kesiminden, her siyasi görüşten, her inançtan insan, bize ve sana olan desteklerini sürekli ilettiler. Kamu vicdanında tertemiz olmak bu olsa gerek. En kısa sürede aramıza döneceğine inanıyoruz.

‘GERÇEĞİN ORTAYA ÇIKACAĞINA GÜVENİMİZ TAM’

Sorularımızı İBB Kültür AŞ Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Çolak’ın kardeşi Erdal Çolak yanıtlıyor.

- Erdinç Bey’in pozisyonu ve yaşananlar ailenizi nasıl etkiledi, kardeşi olarak ilk ne hissettiniz?

O sabahı hiç unutmuyorum. “Erdinç ifade için Vatan Emniyet’e götürüldü” dendiğinde herkes şaşkındı. Dört gün boyunca orada kaldı, sorgulandı. Sonra Çağlayan’a sevk edildi. “Her şey açıklığa kavuşur, bırakılır” diye düşündük. Ama sabaha karşı Silivri’ye gönderildiği haberi geldi. O andan itibaren hayat durdu. Aile olarak da, birlikte çalıştığı arkadaşları olarak da çok yıprandık.

Kültür AŞ’de yıllardır dürüstlüğü, disiplini ve çalışkanlığıyla bilinen birinin bu durumda olması hepimiz için çok ağır. Ama umudumuzu hiç kaybetmedik. Çünkü Erdinç’in hayatı boyunca dayandığı tek şey vicdanıydı.

‘BİLİYORUM, BİTECEK’

- Operasyonla ilgili iddialara, toplumdaki algılara, ulusal ve sosyal medyada çıkan haber ve yorumlara baktığınızda yaşanan süreci nasıl özetlersiniz?

Operasyonlar dalga dalga ilerledi, her geçen hafta yeni isimler eklendi. Devletin bir iddia üzerine gerçeği araması elbette doğaldır, ancak asıl olan adalet terazisinin hassas olmasıdır. Kardeşim ağır koşullarda Silivri’de tutuklu. Aylardır sevdiklerinden ve hayattan koparılarak hakkında bir hüküm olmamasına rağmen cezalandırılıyor. Sosyal medyada çıkan haberlerin çoğu yanlı olup eksik ya da yanlış bilgilerle dolu. Sosyal medya haberleri bir yana Erdinç’i tanıyan herkes onun nasıl biri olduğunu bildiğinden bu haberlere kimse itibar etmiyor. Biz, adaletin sonunda yerini bulacağına inanıyoruz. Yavaş ilerlese de gerçeğin ortaya çıkacağına güvenimiz tam.

- Erdinç Bey bu satırları okuyacaktır, ona ne söylemek istersiniz?

Kardeşim, seni tanıyan herkesin ortak duygusu aynı, sana büyük bir haksızlık yapıldığına inanıyorlar. Dışarıda senin adına konuşan, seni savunan, seni bekleyen çok insan var. Ailen, arkadaşların, birlikte çalıştığın insanlar herkes senin doğruluğuna inanıyor. Ne yaşanırsa yaşansın, biz buradayız. Sana inancımızı hiçbir şey değiştiremez. Gerçeğin ortaya çıkacağına ve yeniden özgürlüğüne kavuşacağına inanıyoruz. Biliyorum, bu günler bitecek. Biz yine yan yana olacağız. Ne de olsa dar günün ömrü olmaz. Yarım kalan sohbetlerimizi tamamlayacağız, birlikte güleceğiz. O zamana kadar seni her an düşündüğümüzü ve hep özlediğimizi bilmeni istiyoruz.