DİSK’e bağlı Dev Sağlık-İş, kamu işçileri için asgari ücret ve asgari sözleşme anlamına gelen Kamu Çerçeve Protokolü sürecine ilişkin sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sesini duyurmak için İstanbul’dan Ankara’ya başlattığı yürüyüşün bugünkü durağı Bursa oldu. Bursa Uludağ Üniversitesi Hastanesi önünde açıklama yapan DİSK ve Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu şöyle konuştu:
“İstanbul’dan Ankara’ya başlattığımız yürüyüşte Bursa’da yine birlikteyiz. DİSK olarak yıllardır ‘gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet’ mücadelesi veriyoruz. Bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten işçiler, emekçiler, kamu çalışanları, emekliler olarak ürettiğimiz değerden hakça payımızı aldığımız, insanca yaşayacağımız ücrete, sosyal ve sendikal haklara sahip olmak için bu mücadeleyi hep birlikte yürütüyoruz. Bugün de kamu işçileri açısından bir asgari ücret anlamına gelen ve bütün kamu işçilerinin gözünün, kulağının üzerinde olduğu Kamu Çerçeve Sözleşmesi sürecinde 600 bine yakın kamu işçisinin aylardır oyalandığı ve beklentiye sokuldukta, bu kadar büyük bir oyalama sürecinden sonra dalga geçer gibi ücret artış tekliflerine karşı insanca yaşam mücadelemizi ve taleplerimizi Ankara’ya taşımak için yola çıktık.
“HÜKÜMETİN EKONOMİ POLİTİKASI ÇÖKMÜŞTÜR''
Hepinizin bildiği gibi Kamu Çerçeve Sözleşmesi konfederasyonlar tarafından imzalanan ve 600 bine yakın kamu işçisinin ki bu işçilerin yarısına yakını hastanelerde ve Aile Bakanlığı’na bağlı kurumlarda yani sağlık ve sosyal hizmetler iş kolunda çalışıyor, tüm kamu işçileri açısından bir asgari ücret niteliği taşıyor. Ülkeyi yöneten siyasi iktidar açlık sınırının altındaki bir asgari ücrete 22 bin liraya milyonlarca işçiyi yaşamaya mahkum ederken, milyonlarca emekliyi 14 bin lirayla yaşamaya mahkum ederken, kamu işçilerini açlık sınırının biraz üzerindeki ücretlere mahkum ederken aslında şunu yapmaya çalışıyorlar. Hepimizi asgari bir yaşamda, asgari ücrette, yoksullukta eşitlemeye çalışıyorlar. Böylece ülkenin ekonomisini düze çıkaracaklarını, enflasyonu düşüreceklerini iddia ediyorlar. Buradan şunu söyleyelim. Ülkeyi yöneten hükümetin ‘Şimşek programı’ diye bilinen ama doğrudan bir hükümet programı olan bu ekonomi politikası artık çökmüştür. İki yıldır ücretleri baskılayarak, asgari ücretleri artırmayarak enflasyonu düşüreceğiz tezinin ne kadar yanlış olduğu açıkça görülmüştür. Geçen yıl asgari ücrete artış yapılmadı, enflasyon düştü mü? Tam tersine yıl sonu beklentilerinin çok daha üstünde seyretti. Bugün de yine ücretleri baskılayarak enflasyonu düşürme hedefinin, bu politikanın tümüyle çökmüş olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz. Enflasyonun nedeni Türkiye’de ücretler değil. Tersine, enflasyon arttığı, hayat pahalılığı bu kadar yükseldiği için ücretler artırılmak zorundadır. Enflasyonun nedeni, işçinin, emekçinin, emeklinin aldığı üç kuruş değildir. Enflasyonun nedeni aşırı karlardır, sermayenin her gün karına kar katan, kasalarını dolduran politikalardır. O nedenle bizler enflasyonun da ekonomik krizin de yaşanan her sıkıntının faturasının işçiye, emekçiye yüklenmesini kabul etmiyoruz.
“BU TEKLİF KAMU İŞÇİLERİNE HAKARETTİR''
Kamu işçileri olarak 24 saat bu iş yerlerinde, hastanelerde sağlık hizmeti üreten, halkımıza şifa dağıtan sağlık işçileri olarak aylardır bekliyoruz. Aylardır bu hayat pahalılığında evimize ekmek götürmekte zorlandığımız bu ücretlerin artması için, insanca yaşayacağımız ücretler için bekliyoruz. 6 ay boyunca bizleri bekleten hükümet, 6 ayın sonunda TÜİK’in baskılanmış gerçek olmadığını hepimizin bildiği enflasyon rakamının bile altında önce yüzde 16, sonra ikinci teklif dediler, sağolsun lütfedip 1 puan artırdılar, arkasından yüzde 17’lik ücret artışlarını kamu işçisine reva gördüler. Buradan açıkça uyarıyoruz. Aklınızı başınıza alın. Bu teklif kamu işçilerine bir hakarettir. Getirdiğiniz teklif müzakere teklifi değildir. Bu rakamlarla müzakere edilmez, ancak mücadele edilir. Mücadeleyi de hep birlikte büyütüyoruz.
“MASADA YOKSAK SOKAKTAYIZ''
Kamu işçileri neredeyse 1 yıldır aynı ücretlerle çalışmaya mahkum edildi. 11 aydır bu hayat pahalılığı karşısında bugün aldığımızı yarın aynı fiyata alamadığımız, bu yüksek enflasyon karşısında aynı ücretle evimize ekmek götürmeye çalışıyoruz. Hatta aynı ücretle değil, adaletsiz vergi sistemi nedeniyle kamu işçileri bu ücretlerle bile üçüncü vergi dilimine yüzde 27’lere girdik, ocak ayında aldığımızı mayıs-haziranda alamıyoruz. O nedenle gelirde ve vergide adalet diyoruz. Hepimiz çalışıyoruz, üretiyoruz, alınterimizle bu ülkenin tüm değerleri oluşuyor ve ülke büyüyor. Ürettiğimiz değeri hakça paylaştığımız bir Türkiye için mücadele veriyoruz. Bu yüzden bütün kamu işçileri adına sağlık ve sosyal hizmet işçileri olarak İstanbul’dan yola çıktık, kamu çerçeve sözleşmesi masasında DİSK olarak yer almamamıza rağmen masada yoksak sokaktayız, mücadeledeyiz diyerek yollara düştük.
“MUTLAKA EMEĞİMİZİN KARŞILIĞINI ALACAĞIZ''
Aslında DİSK olarak Kamu Çerçeve Sözleşmesi masasında hem müzakereyi yürütmek hem de alanlarda ve iş yerlerinde mücadeleyi büyütmek kararlılığındayız. Hastanelerdeki arkadaşlarımız çok yakından biliyorlar. Sendikamız Dev-Sağlık İş önüne konulan bütün engelleri ve barajları her türlü baskıya ve zorluğa rağmen sendikal barajları aşarak toplu sözleşme yetkisini elde etmesine rağmen temmuz ayında Çalışma Bakanlığı’nın istatistik oyunlarıyla baraj altında bırakıldık. Eğer böyle bir hukuksuzluk olmasaydı hem üniversite hastanelerinde toplu sözleşme masalarında olacaktık hem de hem de kamu çerçeve sözleşmesi masasında konfederasyon olarak yer alacaktık. Ama biliyorlar ki DİSK masalardan ibaret olan bu oyunu her zaman bozdu, bozmaya da devam edecek. İşte o nedenle olmadığımız masadaki bu müzakerenin, hükümetin verdiği teklifin asla bir müzakere teklifi olmadığını söyleyerek mücadeleyi büyütüyoruz. Bugün Bursa’dan başta sağlık işçisi kardeşlerimiz olmak üzere tüm işçi arkadaşlarımıza, sınıf kardeşlerimize çağrımız, bu adaletsiz düzeni değiştirmek için, evimize ekmek götüreceğimiz insanca bir ücret için yan yana, omuz omuza olmaya ve DİSK’li olmaya çağırıyoruz. İstanbul’dan Ankara’ya başlattığımız bu yürüyüş sadece sağlık işçilerinin, kamu işçilerinin değil asgari ücrete mahkum edilen milyonlarca sınıf kardeşimizin, açlık sınırının altında ücretlere mahkum edilen 19 milyon işçi kardeşimizin, 16 milyon emeklinin, kamu çalışanlarının yani bu ülkede emeğiyle geçinen herkesin taleplerini Ankara’ya götürme yürüyüşüdür. Bu mücadele hepimizin mücadelesidir. Yürüyüşümüz kutlu olsun. Mutlaka emeğimizin karşılığını alacağız. Mutlaka insanca yaşayacağımız ülkeyi hep birlikte kuracağız.”