Eğitim İş ‘Nasıl Bir Eğitim? Nasıl Bir Okul?’ sempozyumu düzenledi: ‘Eğitimle gelecek arasındaki bağ koptu’

Eğitim İş ‘Nasıl Bir Eğitim? Nasıl Bir Okul?’ sempozyumu düzenledi: ‘Eğitimle gelecek arasındaki bağ koptu’

14.12.2025 04:00:00
Güncellenme:
Eğitim İş ‘Nasıl Bir Eğitim? Nasıl Bir Okul?’ sempozyumu düzenledi: ‘Eğitimle gelecek arasındaki bağ koptu’

Eğitim-İş Sendikası’nın düzenlediği “Nasıl Bir Eğitim? Nasıl Bir Okul?” isimli sempozyumda konuşan Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay eğitimle gelecek arasındaki bağın kopma noktasına geldiğini belirtti. Özbay, “Okullar; güvensizliğin, belirsizliğin üretildiği alanlara dönüşmüş durumdadır” dedi. Özbay, çocukların suça eğilimli hale gelmelerinin, eğitime yeteri kadar önem verilmemesinden kaynaklandığını söyledi.

Eğitim-İş Sendikası’nın düzenlediği “Nasıl Bir Eğitim? Nasıl Bir Okul?” isimli sempozyumun açılışı dün Ankara’da bir otelde yapıldı. Sempozyumda; eğitimin geleceği, müfredat, öğretmen yetiştirme, okulların fiziki koşulları, çocuk hakları, okul sağlığı, kamusal eğitim hakkı gibi başlıklar tartışıldı. Sempozyumun açılış konuşmasını Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay yaptı.

Türkiye’de eğitimin içinde bulunduğu tablonun acı, net ve derin olduğunu kaydeden Özbay, “Yıllardır uygulanan politikalar eğitimi tesadüfen değil, bilinçli biçimde çökertmiştir; gerici ve piyasacı bir anlayış eğitime nüfuz etmiş, artık dönüşüm aşamasına geçilmiştir. Bugün cumhuriyet değerlerinden kopuk, eleştirel düşünceyi dışlayan, dini siyasetin aparatı hâline getiren bir zihniyetin şekillendirmeye çalıştığı, sorgulamayan, itaat eden bir nesil hedeflenmektedir. Eğitim, toplumu ortak gelecekte buluşturan bir zemin olmaktan çıkarılmaktadır. Eğitim, kamusal bir hak olmaktan çıkarılmış; velinin gelirine, bütçesine, yaşam koşullarına bağlı bir ayrıcalığa dönüştürülmüştür. Eğitim piyasaya devredilmiş, ticarileştirilmiş, çocukların geleceği ekonomik koşullara göre belirlenir hale gelmiştir. Binlerce kurs ve etüt merkezi, yani dershanelerin yeni ambalajlı hâli, ülkeyi baştan başa kaplamıştır. Öyle ki yalnızca Ankara’nın Çankaya ilçesinde bile özel eğitim kurumlarının sayısı devlet okullarını geçmiştir. Bu tablo, eğitimin kamu güvencesinden koparılarak ekonomik bir ayrıcalığa dönüştürüldüğünün en somut kanıtıdır” diye konuştu.

‘EĞİTİMDE EN AĞIR TAHRİBAT LAİKLİK ALANINDA’

Eğitimde en ağır tahribatın laiklik alanında yaşandığını vurgulayan Özbay, “Gerici müfredat eliyle pozitif bilim derslerinin sayısı azaltılmış, içeriği boşaltılmış; felsefe, kültür, sanat ve sosyal gelişim dersleri geri plana itilmiş; dogmatik içerikler öne çıkarılmıştır. Bakanlık, adım adım Diyanet’in bir alt kurumu gibi yapılandırılmış; tarikatların, cemaatlerin ve piyasa aktörlerinin belirlediği bir karar mekanizmasına dönüştürülmüştür. Eğitim politikaları, pedagojik gerekliliklere göre değil, Saray’ın ideolojik yönelimlerine göre şekillendirilmekte; TÜGVA, TÜRGEV ve benzeri yapılar ile Maarif Vakfı’na tanınan ayrıcalıklar, adeta paralel bir Millî Eğitim Bakanlığı yaratmaktadır. Böylece eğitim, kamusal bir hizmet olmaktan çıkarılarak siyasetin, ideolojinin ve piyasanın müdahalesine açık bir alana dönüşmüştür” dedi.

‘ÖĞRETMENİ YOKSULLAŞTIRAN DÜZEN’

Öğretmen emeğinin değersizleştirilmesinin en çarpıcı göstergesinin atama politikaları olduğunu belirten Özbay, “Öğretmeni yoksullaştıran ve güvencesizleştiren bir düzenin çocuklara güvenli ve sağlıklı bir gelecek sunması mümkün değildir” ifadelerini kullandı. Eğitimle gelecek arasındaki bağın kopma noktasına geldiğine dikkat çeken Özbay, “Okullar; güvenin değil, güvensizliğin, umutların değil, belirsizliğin üretildiği alanlara dönüşmüş durumdadır” diye konuştu. Özbay, çocukların suça eğilimli hale gelmelerinin, eğitime yeteri kadar önem verilmemesinden kaynaklandığını söyledi.

‘EĞİTİMDE ÇÖKÜŞÜN SİYASİ SORUMLULUĞU VAR’

Eğitimdeki çöküşün bir siyasi sorumluluğu olduğunu kaydeden Özbay, “AKP’nin yıllardır izlediği eğitim politikaları; kamusal eğitimi zayıflatmış, özel okulları büyütmüş, MESEM’lerle çocuk işçiliğini kurumsallaştırmış, okul öncesini piyasanın ve dini yapıların alanına terk etmiş, öğretmeni güvencesizleştirmiştir. Bu süreç, Yusuf Tekin döneminde daha da derinleşmiştir. Bugün öğretmen; ekonomik olarak tükenmekte, mesleki olarak yalnızlaştırılmakta ve güvencesizliğe mahkûm edilmektedir” dedi.

‘TOPLUMUN AYNASI ÇOCUKLARDIR’

Çocuğun gelişiminin bireysel bir mesele değil; toplumsal, politik ve kamusal bir örgütlenme meselesi olduğunu ifade eden Özbay, "Toplumun aynası çocuklardır; geri kalan her şey onların ardından gelen gecikmiş yansımadır. Bu ülkenin çocuklarının deneme tahtası olmasına izin vermeyeceğiz; öğretmen emeğinin değersizleştirilmesine seyirci kalmayacağız; eğitim hakkının pazarlık masasına sürülmesine müsaade etmeyeceğiz. Geleceğimizi, bilimle, akılla ve kararlılıkla yeniden inşa edeceğiz” ifadelerini kullandı. Sempozyum bugün yapılacak konuşmalar ile sona erecek.