Türkiye’nin son haftalarda dört bir yanında çıkan orman yangınlarının verdiği yıkıcı zararlar gündemdeyken, yangınlar söndürüldükten sonra ne yapılması gerektiği de önemli bir konu oldu. Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği’nden (KIRÇEV) Orman Mühendisi Ahmet Demirtaş, konuya ilişkin Cumhuriyet’e konuştu.
İlk adımda, çeşitli meslek grupları ile orman mühendisleri ve fakülte hocalarından oluşan heyetler tarafından alanların incelemesi gerektiğini belirten Demirtaş; “Alanda ne yapılacağına ilişkin kararlar verilecek. Ona göre nasıl bir yol izleneceği belli olacak. Şu anda sürmekte olan yangınlar söndürüldükten sonra alan iyice bir gezilir ve incelenir. Yangının nasıl gerçekleştiği, geriye yanmayan ağaçların kalıp kalmadığı, onların tohum verme gücünün olup olmadığı bakılır. Hatta bunların içinde yapraklı, geniş yapraklı, ağaçlar da vardır. Meşe, kayın gibi ağaç türleri vardır. Onlara da bakılır, onların bir kısmı yangından sonra kök sürgünü vermeye başlayabilirler. Bütün bunlar incelendikten sonra o ormanın kendi kendine ormanlaşabileceğine veya ormanlaşamayacağına karar verilir” dedi.
‘HER YERE AYRI BAKILIR’
Orman yangınlarında bölgeden bölgeye farklı rehabilitasyon yöntemleri izlenmesi gerektiğini de ekleyen Demirtaş, “Eskişehir, Bursa ve Bilecik çevresinde yangınlar oldu. Bir kısmı söndürüldü. Daha önce güneyde, İzmir’de yangınlar oldu. Bunların her birinin orman yapıları farklı. Yangından sonra alan içinde yanmış ağaç parçaları, odun parçaları temizlenir. Yine yanmamış hala sağlıklı canlı ağaçlar varsa onlar korunur. Kendi kendini yenileyebilecek ormanların etrafı çevrilir, güvenceye alınır. Yeniden ormanlaşması beklenir. Sonbaharda, Eylül-Ekim aylarında; yağmurlardan sonra aşağı yukarı belirtiler görülmeye başlanır” ifadelerini kullandı.
‘ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN ELİNDE TAKVİYE FİDANLARI YOK’
Demirtaş, orman yangınları sonrası alandaki yeniden ormanlaştırma çalışmalarında fidan takviyelerine ihtiyaç olabileceğini vurgulayarak, “Yanan alanda yeniden ormanlaşma yeteneği yoksa, o zaman sonbahardan itibaren, Eylül ile Ekim aylarında; sonbahar yağmurları düştükten ve ağaçlar yapraklarını döktükten sonra yine o yanan ormandaki ağaç türlerinin fidanlarıyla ağaçlandırma yapılmaya başlanır. Yanan ormanların içerisinde bir miktar yanmamış ağaçlar kalır. Yangınlar hep her tarafı yakıp geçmez. Kuytuda, dere içinde, bir kaya kenarında; bazı ağaçlar yanmadan kalabilir. Onların da korunması gerekir” dedi. Bu yıl orman yangınlarının ülke genelinde çok yoğun olması nedeniyle Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) yeni fidanları elinde bulundurma ihtimalinin düşük olduğunu söyleyen Demirtaş, “OGM’nin elinde o ağaç türlerinin yeterince fidanı var mı yok mu o ayrı bir konu. Muhtemelen yok, çünkü bu sene bir hayli fazla yangın çıktı bu kızılçam fidanı ellerinde olsa bile olmayan pek çok ağaç türü var. Onlarla ilgili bu sene ağaçlandırma yapılamaz. Artık gelecek seneler, yeni fidanlar üretilmesi gerekir. OGM’nin de zaten en büyük eksikliği bu” diye konuştu.
‘YANAN HER YER AĞAÇLANDIRILMAZ’
Demirtaş, yangın sonrası ormanlaştırma kapsamında her alanın ağaçlandırılmasının doğru olmadığına ilişkin şöyle konuştu:
“Yanan her yerin ağaçlandırılması doğru değil. Yanan her yerde ağaçlandırma yapılmaz. Zaten anayasanın 169. maddesi de ağaçlandırma yapılacağını söylemiyor, yanan ormanlar derhal ormanlaştırılır diyor. Ormanlaştırma demek ağaçlandırma demek değildir. Ağaçlandırma da yapılabilir, ağaçlandırma yapılmadan da ağaçların kendi tohumlarıyla, kendi sürgünleriyle ormanlaşması sağlanabilir. Burada en önemlisi; yanan bölgenin başka hiçbir şeye verilmemek koşuluyla güvenceye alınması, korumaya alınmasıdır.”