Önümüzdeki yıl yapılacak olan İstanbul Barosu seçimleri yaklaşırken Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu, bir açıklama yayımladı, mevcut baro yönetimine eleştirilerde bulundu.
Açıklamada avukat grubu, Cumhuriyetin kurucu değerlerine, üniter yapıya ve hukuk devletine sahip çıkma çağrısında bulundu. Açıklama, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adına Yürütme Kurulu Başkanı Av. Turgay Demirci imzasıyla yayımlandı.
AKP-MHP-DEM tarafından yürütülen çözüm sürecine değinen avukatlar grubu, “Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ aldatmacası altında yapılmak istenen şeyin; 1923 Cumhuriyetini, Anayasanın ilk dört maddesinde ifadesini bulan üniter ve ulus devlet yapısını ortadan kaldırarak yeni bir devlet ve rejim kurma girişimi olduğu görülmektedir. ‘Ortak vatan’, ‘eşit yurttaşlık’, ‘ana dilde eğitim’, ‘vatandaşlık tanımının değiştirilmesi’ gibi etnik temelli ve bölücü talepler ışığında sürekli dillendirilen ‘yeni anayasa’nın gerçek amacı da budur” dedi.
“Hukuk ve hukuk devleti ayaklar altındadır” denilen açıklamada, “Kanunilik ilkesinin ve masumiyet karinesinin yok sayıldığı, tutuklamanın esas özgürlüğün istisnası olduğu soruşturmalar bir tür “sürek avına dönüştürülmüş”, Anayasa askıya alınmıştır. Anayasa Mahkemesi kararlarına bizzat mahkemelerin ve Yargıtay’ın uymadığı bir ortamda hiç kimsenin hukuk güvenliği olmadığı gibi hukuk devletinden söz etmeye de olanak yoktur. Böyle bir ortamda avukatın kendisinden beklenen görevi tam anlamıyla yerine getirebilmesi, adil yargılanma hakkının ve hukuk devletinin güvencesi olabilmesi de mümkün değildir. Avukat ancak demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla yaşandığı bir ortamda gerçek işlevini yerine getirebilir ve meslek sorunlarına gerçek anlamda çözümler üretebilir. Bu koşullar altında birlikte saptayabiliriz ki; kurucu değerlerin müdafaa ve muhafazası, hukuk devletinin yeniden tesisi ve yargı bağımsızlığının sağlanması, avukatın en önemli meslek sorunu olmaktadır. Elbette bu husus, başta genç meslektaşların haklı beklentileri olmak üzere meslek sorunlarını çözmeye yönelik çalışma ve mücadele gerekliliğini ortadan kaldırmamaktadır. Her ikisi de görevdir” ifadelerine yer verildi.
“BÖYLE BİR ANLAYIŞ İSTANBUL BAROSU’NU YÖNETEMEZ”
Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
“Hukuk devletine yönelik bu açık ve ağır saldırılar karşısında, söylemde ‘direniş’i, ‘mücadeleyi’ dilinden düşürmeyen mevcut İstanbul Barosu yönetimi, adeta ‘kuzuların sessizliğine’ bürünerek ölü taklidi yapmakta, bu şekilde İstanbul Barosu’nun kurumsal kimliğine ve itibarına da zarar vermektedir. Seçilir seçilmez Anayasanın değiştirilemez hükümlerine dokunulabileceği beyanı ile bunun üzerinden kurucu değerleri tartışmaya açan, Cumhuriyetle kavgalı bu zihniyetin, üniter yapı ve ulus devleti hedef alan bu yeni açılım sürecine destek vermemesi düşünülemeyeceğinden bu husustaki sessizliği ise bilinçli bir tercihtir. Böyle bir anlayış İstanbul Barosu’nu yönetemez.
Gruplardaki bölünmenin seçimde yarattığı tablodan gerekli dersleri ve sonuçları çıkaran Grubumuz; bu süreçte yukarıda belirtilen Cumhuriyet değerlerinde buluşan, ‘Önce Cumhuriyet’, ‘Önce vatan’ diyen, hukukun üstünlüğüne yürekten inanan, meslek sorunlarına da bu duyarlılıkla eğilen herkesin, farklılıklarını ve kişisel beklentilerini bir yana bırakarak bir ‘Cumhuriyetçi Birlik’ çatısı altında bir araya gelmesini, tarihsel bir sorumluluğun ve zorunluluğun gereği görmektedir. Bu amaçla, yukarıdaki kaygıları taşıyan meslektaşlarımızı, İstanbul Barosu’nun 2026 Genel Kurulu’nda ortaya konulması gereken işbirliği ve ortak hareket için, birlikte oluşturacağımız çatı altında yan yana gelmeye davet ediyoruz”