Popülizmin Ötesinde Rasyonel ve Sürdürülebilir Bir Yaklaşım

Popülizmin Ötesinde Rasyonel ve Sürdürülebilir Bir Yaklaşım

24.06.2025 14:22:00
Güncellenme:
Haber Merkezi
Takip Et:
Popülizmin Ötesinde Rasyonel ve Sürdürülebilir Bir Yaklaşım

İstanbul Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi, Maden Y. Müh. Prof. Dr. Ali KAHRİMAN yazdı: Zeytinlikler, Madencilik ve Çevre Politikası: Popülizmin Ötesinde Rasyonel ve Sürdürülebilir Bir Yaklaşım...

Türkiye’de zeytinlik sahalarının madencilik faaliyetlerine açılmasına yönelik yasa değişikliği teklifleri, çevre ve üretim politikalarının kesişiminde yoğun toplumsal ve siyasi tartışmalara yol açmaktadır. Bu çalışma, zeytinliklerin sembolik ve ekonomik önemini teslim etmekle birlikte, çevre politikalarının popülist söylemlerden arındırılarak rasyonel, bilimsel ve fonksiyonel adalet temelli bir çerçeveye oturtulması gerektiğini savunmaktadır. Uluslararası uygulamalardan örneklerle desteklenen bu değerlendirme, yalnızca Türkiye için değil, benzer çevre-üretim çatışmalarını yaşayan ülkeler açısından da anlamlı çıkarımlar sunmaktadır. Çözümün, çok paydaşlı ve siyaset-üstü bir yönetişim modeliyle sağlanabileceği vurgulanmakta; üretim ve çevrenin birbiriyle çatışan değil, birlikte yönetilen alanlar olması gerektiği ileri sürülmektedir.

Doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi, çevresel bütünlük ile ekonomik kalkınmanın dengelenmesini zorunlu kılar. Türkiye’de son yıllarda özellikle zeytinlik alanlarında madencilik faaliyetlerine ilişkin düzenlemeler bu dengeyi yeniden tartışmaya açmıştır. Mevzuat değişiklik teklifleri, kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olmuş, çevreyi koruma motivasyonu ile üretim ihtiyacı arasında keskin bir ayrışma ortaya çıkmıştır.

Bu çalışma, zeytinliklerin korunmasına yönelik duyarlılığın meşruiyetini teslim etmekle birlikte, meseleyi popülizmden uzak, siyaset-üstü ve rasyonel bir çerçevede ele almayı amaçlamaktadır. Uluslararası karşılaştırmalar ışığında, Türkiye’deki uygulamanın benzersizliği sorgulanmakta, bilim temelli bir çevre politikasının nasıl inşa edilebileceği değerlendirilmektedir.

Mevzuat Değişikliği ve Kamuoyu Tepkisi

TBMM gündemine taşınan yasa teklifi, belirli kamu yararı ve çevresel koşullar altında zeytinlik alanlarda madencilik yapılabilmesine olanak tanımaktadır. Öneride; taşınabilir zeytin ağaçlarının nakli, alanın faaliyet sonrası rehabilitasyonu ve yeniden zeytinlik olarak kullanıma sunulması gibi şartlar bulunmaktadır. Ancak bu öneri, kamuoyuna “zeytinliklerin yok edilmesi” biçiminde yansımış, teknik içerik çoğunlukla göz ardı edilmiştir.

Konuya yönelik çevresel hassasiyet anlaşılır olmakla birlikte, duygusal tepkilerin teknik temellere baskın çıkması, karar alma süreçlerini zorlaştırmakta; popülizmin etkisiyle kamuoyundaki bilgi kirliliği artmaktadır.

Uluslararası Mevzuat Karşılaştırması ve Türkiye’nin Konumu

Zeytin üretiminde öncü olan İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerde, zeytinlik alanları genel tarımsal koruma politikaları kapsamında değerlendirilmektedir. Ancak bu ülkelerde, madencilik faaliyetlerine yönelik zeytinlik özelinde mutlak yasaklayıcı hükümler yer almamaktadır. Bunun yerine;

Proje bazlı ÇED süreçleri,

Ekosistem analizleri,

Yerel halkın katılımını içeren demokratik denetim araçları

Kullanılmaktadır. Türkiye’deki uygulama ise zeytinliklere özgü katı yasaklar içerdiğinden, uluslararası normlardan ayrışmakta, çevre-üretim dengesini kurmakta zorlanmaktadır.

Sembolik Değer ile Teknik Gerçeklik Arasındaki Gerilim

Zeytinlikler, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel birer mirastır. Ancak bu sembolik değer, karar alma süreçlerinde duygularla şekillenen yasakçı yaklaşımlara yol açmakta; bu da çevresel sürdürülebilirliği güçlendirmek yerine, kalkınma hedeflerini engelleyen bir işlev görmektedir.

Gerçek çevre koruma, üretimle uyum içinde var olan bir sistem kurmaktan geçmektedir. Bu bağlamda, üretim ve çevre arasında bir “sıfır toplamlı oyun” yaklaşımı yerine, birlikte yaşanabilir ve yönetilebilir bir denge tesis edilmelidir.

Fonksiyonel Adalet ve Bilim Temelli Yönetişim

Fonksiyonel adalet yaklaşımı, her faaliyet ve yatırım kararının kendi koşullarına göre değerlendirilmesini öngörür. Bu, çevreyi korurken üretimi dışlamayan; üretimi desteklerken çevreyi ihmal etmeyen dengeleyici bir ilkeler bütünüdür.

Bu anlayışta:

ÇED raporları bilimsel standartlara göre hazırlanır,

Risk değerlendirmeleri şeffaf ve bağımsız yapılır,

Alanın biyolojik, tarımsal ve hidrojeolojik özellikleri dikkate alınır,

Telafi ve iyileştirme mekanizmaları önceden planlanır.

Böylece çevre koruma, soyut bir kavram olmaktan çıkar; uygulanabilir ve izlenebilir bir yönetişim pratiğine dönüşür.

Çok Paydaşlı Sorumluluk ve Ortak Çözüm Kültürü

Sürdürülebilir kaynak yönetimi için sadece yasa değişikliği yeterli değildir. Toplumun tüm kesimleri ortak sorumluluk üstlenmelidir:

Kamu, karar alma süreçlerini bilim temelli ve şeffaf yürütmelidir.

Özel sektör, sadece kazanca odaklanmak yerine çevresel-sosyal etkilerini yönetmelidir.

Akademi, bilimsel verileri kamusal bilgiye dönüştürerek yönlendirici rol üstlenmelidir.

Sivil toplum, ideolojik değil, çözüm odaklı katkılar sunmalıdır.

Yerel halk, sürece dahil edilerek karar ortağı haline getirilmelidir.

Bu çok paydaşlı model, çatışmadan değil, uzlaşıdan beslenen bir yönetişimi mümkün kılar.

Sonuç: Popülizmin Değil Bilimin Rehberliğinde Sürdürülebilirlik

Zeytinlikler ve madencilik faaliyetleri üzerinden yürütülen tartışmalar, Türkiye’nin doğa ile üretim arasındaki ilişkiyi nasıl yöneteceği sorusunun önemli bir göstergesidir. Bu ilişki, popülizmden ve kutuplaşmadan arındırılarak; veri, bilim ve ortak akıl temelinde yeniden inşa edilmelidir.

Çevre politikalarının başarısı, yalnızca neyi koruduğunuzla değil, nasıl koruduğunuz ve neyle birlikte yönettiğinizle ölçülür. Türkiye’nin önünde duran görev, sembollere sıkışmış çevrecilikten, stratejik ve sürdürülebilir üretim planlamasına geçişi başarmaktır.

Prof. Dr. Ali KAHRİMAN, Maden Y. Müh., İstanbul Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi

İlgili Konular: #ekosistem