Son Dakika... Libya tezkeresi TBMM'de kabul edildi

Son Dakika... Libya tezkeresi TBMM'de kabul edildi

22.12.2025 18:47:00
Güncellenme:
ANKA
Takip Et:
Son Dakika... Libya tezkeresi TBMM'de kabul edildi

Libya'da görevli TSK unsurlarının görev süresinin 2 yıl süreyle uzatılmasını öngören Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Tezkereye AKP, CHP, MHP, Yeni Yol Partisi ve İYİ Parti "evet" oyu verirken DEM Parti "hayır" oyu kullandı.

Libya'da görevli TSK unsurlarının görev süresinin 2 yıl süreyle uzatılmasını öngören Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.

TBMM Genel Kurulu’nda TSK unsurlarının iki yıl daha Libya’da görev yapmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi görüşmeleri yapıldı. Görüşmelerin ardından tezkere kabul edildi.

Tezkereye AKP, CHP, MHP, Yeni Yol Partisi ve İYİ Parti "evet" oyu verirken DEM Parti "hayır" oyu kullandı.

 

TBMM Genel Kurulu'nda Libya'da konuşlu TSK unsurlarının görev süresinin 2 yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi görüşmelerinde, Yeni Yol Grubu İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya, şunları söyledi:

 

"2021 yılının Ekim ayından bu tarafa maalesef Akdeniz'de henüz bir NAVTEX ilan edilemedi. Yani Akdeniz'de hidrokarbon yataklarının varlığı ortada, Akdeniz'in önemi ortada ve Akdeniz'de biz bayrak göstermez isek 2026 yılının 1 Ocağı itibarıyla Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında Avrupa birliğine üye yapılan Güney Kıbrıs Rum cumhuriyetinin bir anlamda Akdeniz'deki etkinliğinin artmasına sebep olabiliriz. Dolayısıyla, bu dönemi doğru bir şekilde geçirmek zorundayız."

 

ERGUN: DIŞ POLİTİKANIN İÇ POLİTİKA ARACI HÂLİNE GETİRİLMESİ MİLLÎ MENFAATLERİMİZ AÇISINDAN SON DERECE TEHLİKELİDİR

 

Son yıllarda Türk dış politikasında belirgin şekilde hedefsiz ve yönsüz bir sürüklenme yaşandığına dikkat çeken İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergun, iktidarın Türkiye'nin geleneksel dış politikasıyla bağdaşmayan, ideolojik körlüğe ve mezhepsel yaklaşımlara dayalı yanlış tercihleri ile kurum dışından yaptığı siyasi atamaların bu duruma sebebiyet verdiğini söyledi. Ergun şöyle devam etti:

 

"Başta Dışişleri Bakanlığımız olmak üzere cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana devlet kurumlarımız liyakat, disiplin ve hizmet anlayışıyla politika üretmişlerdir. Bu kurumlar âdeta birer okul olmuş, bilgi ve deneyim nesilden nesle aktarılmıştır ancak son yıllarda bu anlayış yerini partizanlığa ve keyfî uygulamalara bırakmıştır çünkü siyasi kadrolaşma kamu yönetiminde 'liyakat' ilkesini zayıflatmıştır. Dış politika disiplinine sahip tecrübeli diplomatların göz ardı edilmesiyle birlikte diplomatik kapasitesi gözle görülür bir şekilde zayıflayan yapıyla dış politika oluşturulmaya çalışılmaktadır; bunun neticesinde de dış politikamızda belirsizlik, kısa vadeli politik uygulamalar artmış durumdadır oysa dış politika süreklilik ve deneyim ister. Unutulmamalıdır ki tarih boyunca meslek disiplininden uzak, partizanlıkla hareket eden siyasi sadakate dayalı kadrolar devletleri daima yanlış kararlara sürüklemiştir; bunu anlamak için yeni bir tecrübeye de ihtiyaç yoktur. Dış politikada kalıcı başarı sadece güçlü liderlikle değil güçlü kurumlarla mümkündür.

 

Dış politikanın iç politika aracı hâline getirilmesi millî menfaatlerimiz açısından son derece tehlikelidir. Dış politikadaki her gelişme iç siyasette bir propaganda malzemesi yapılmaz, yapılmamalıdır. Devlet geleneğimiz böyledir ama bu anlayış mevcut iktidar tarafından terk edilmiş durumdadır. Devletin ve milletin menfaatleri hiçbir siyasi çıkarın gerisinde kalmamalıdır. Dış politikamız kutuplaşmanın değil uzlaşmanın zemini olmalıdır, millî menfaatler ortak paydamız olmalıdır; bunun yolu dış politikada yeniden ortak akla dönmektir, liyakate dayalı kadrolarla kurumlarımızı güçlendirmektir, cumhuriyetin kurucu felsefesiyle uyumlu, dengeli ve itibarlı bir dış politika anlayışını yeniden inşa etmektir. Zira diplomasi bilgiyle, sabırla ve tutarlılıkla yürütülür; hamasetle değil diyalogla güçlenir, kutuplaşmayla değil akılla büyür. Dış politikada öfke değil sağduyu ve öngörü esastır çünkü bugün atılan her adım gelecekteki kazanımlarımızı ve ülkemizin güvenirliğini etkileyecek durumdadır. Türkiye güven veren bir ülke olmalıdır, sözü ile eylemi arasında tutarlılık bulunmalıdır, uluslararası hukuk bizim için bir araç değil ilke olmalıdır; bu anlayışla hareket eden bir Türkiye bölgede yeniden denge unsuru hâline gelecektir."

 

TAN: EVLATLARIMIZ YENİ OSMANLICI HÜLYALARINIZ UĞRUNA LİBYA ÇÖLLERİNE, SOMALİ UMMANLARINA GÖNDERİLİYOR

 

CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan, iki yıl önce yapılan tezkere oylamasında "hayır" oyu kullandıklarını hatırlatarak Libya'ya ilişkin yürütülen politikanın CHP'nin taleplerine yaklaşması nedeniyle bu oylamada "evet" oyu vereceklerini söyledi. Tan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

 

"Bugün görüştüğümüz tezkere uyarınca, Libya'da Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının bulunması hususunda iki yıl önce 'hayır' oyu kullanmıştık. Aslında görüşümüz çok da değişmedi fakat bazı olumlu yönelimler gözlemliyoruz. İki yıl önce bu tezkereye yönelik en büyük itiraz noktamız askerimizin Libya'da savaşan iki cephe arasında açıkça taraf, hatta hedef konumunda olmasıydı. Neyse ki bizim talep ettiğimiz noktaya doğru ilerlemeye başladınız. Trablus ve Tobruk hükûmetleri arasında açıkça taraf tutmak yerine, ara bulucu konumuna geçiş yapma yollarını aradığınızı görüyoruz. Aslında problemi hâlâ çözebilmiş değilsiniz, çıkarttığınız sonuç yine yanlış olacak gibi görünüyor. Buna rağmen sınav kağıdınızda hâl ve gidişatınıza bakarak belki size biraz puan verebiliriz. Bu nedenle, bugün tezkereye şartlı olarak 'Evet' diyeceğiz ancak bilin ki bu desteği önümüzdeki kısa dönemde Libya'da barışın ve diyaloğun sağlanması, askerimizin Libya'daki operasyonlarının dünya kamuoyu önünde hukuk dışı görünmemesi, askerimizin ve birliklerimizin sağ salim kayıpsız olarak Türkiye'ye dönebilmesi şartıyla veriyoruz. Fakat, bu, sizin maceracı politikanızı desteklediğimiz anlamına kesinlikle gelmiyor çünkü o politikalarınızın ülkemize nasıl bedeller ödettiğini iyi biliyoruz.

 

Değerli arkadaşlar, tesadüf mü dersiniz, yoksa tevafuk mu siz karar verin; tezkere görüşmeleri tam da 22 Aralık tarihine denk geldi yani 1914 yılında Sarıkamış Harekâtı'nın başladığı güne. Söylemesi dile kolay, aradan tam yüz on bir yıl geçti fakat biz bugün aynı maceracı dış politika anlayışıyla sınanıyoruz. O gün evlatlarımız Yemen çöllerine sürülüyordu, şimdi, yeni Osmanlıcı hülyalarınız uğruna Libya çöllerine, Somali ummanlarına gönderiliyor. Biraz önce vurguladığımız üzere, Libya'da askerî birliklerimizin çatışmaya girme riski azaldı fakat bu, onların tam olarak güvende olduğu anlamına gelmiyor. Şayet korktuğumuz başımıza gelir, Silahlı Kuvvetler'imiz Libya'da kayıp verirse işte o zaman milletimizin önünde sizden hesap soracağız, bilesiniz.

 

27 Şubat 2020'de İdlib'de garnizonunuzun basıldığını, Rusya ve Esed'in ortak operasyonuyla 34 askerimizin şehit edildiğini, sizin korkudan Rusya'ya tepki dahi veremediğinizi, yalnızca Esad'ı çok cılız bir kınamayla yetindiğinizi unutmadık. Velhasılıkelam, biz sizin Suriye'de herhangi bir başarınızı göremedik.

 

Trump'ı arkasına alan Ahmet eş-Şara belki de çok yakın bir zamanda Suriye'de görev yapan askerlerimizin geri çekilmesini isteyecek. Peki soruyorum: Bu kadar operasyondan sonra geride şehitlerden ve acılı ailelerden başka ne kaldı? Bırakın Suriye'yi, siz ülkemizin içinde bile IŞİD'le ile mücadele edemediniz, 10 Ekim 2015 günü başkentimizin kalbinde IŞİD canlı bomba patlattı, hayatının baharında birçok vatandaşımızı aramızdan aldı. Siz erken seçim hesapları yapıyordunuz, bu vahşeti oturup seyrettiniz. Aradan yıllar geçti, Suriye'de Esad devrildi fakat sizin eğitip donattığınız milisler değil, başka birtakım devletlerin hamiliğini yaptığı HTŞ ülkenin hakimiyetini ele geçirdi. Şimdi, Donald Trump ve Orta Doğu'ya tayin ettiği sömürge valisi Tom Barrack binlerce kilometre öteden Suriye'yi dizayn ediyor, siz de ondan rol kapmaya çalışıyorsunuz. Madem Suriye'nin geleceğini başkaları tayin edecekti biz bu kadar şehidi neden verdik? Bunun hesabını halkımıza nasıl vereceksiniz? "

 

 

Libya'da çevirdiğiniz karanlık işlerin farkındayız, bu konuda bilginiz olsun. Kamuoyunda 'Laleli çamaşırhanesi' olarak bilinen skandal dosyası, Libya vatandaşları üzerinden döndürülen ve Türkiye'yi yeniden gri listeye girme riskine sokan kara para trafiğini ifşa ediyor. Şeytanın bile aklına gelmeyecek tezgâh şöyle işliyor: Libya, kendi vatandaşlarına petrol gelirlerinden düzenli olarak kâr payı yatırıyor, mali takipler sonucu görülüyor ki yatırılan paralar Türkiye'deki pos cihazlarında kullanılmış ancak Libyalılar Türkiye'ye hiç gelmeden bu harcamayı yapıyorlar yani orada bir varlık kaçırma operasyonu var. Başta altın olmak üzere, mal ve hizmet alımı yapılmış gibi gösterilerek milyonlarca dolar pos cihazları üzerinden Türkiye'de bankacılık sistemine sokuluyor. Edinilen bilgiye göre kartlar çoğunlukla uçakla koliler hâlinde Türkiye'ye getiriliyor, aynı şekilde pos cihazları da Libya'ya gönderiliyor; karşılığında da naylon faturalar kesiliyor. Bugüne kadar bu yolla en az 112 milyar Türk lirası aklandığı tespit edilmiş. Bu anlattığım, Libya üzerinden dönen gizli tezgâhlardan, kirli tezgâhlardan sadece bir tanesi. Biz bunun gibi işlerin Somali ve benzeri ülkeler üzerinden de çevrildiğini görüyoruz. Biz bu filmin en acı sahnesini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde gördük. Türkiye'de iktidar değiştiği zaman sırtını size dayayarak KKTC'yi suç yuvasına çeviren bütün organize suç örgütlerini ve millî davamız Kıbrıs'a sürdüğünüz lekeyi tüm detaylarıyla ifşa edeceğiz, bundan hiç şüpheniz olmasın."

İlgili Konular: #libya #Tezkere