Mahur Beste, Attilâ İlhan'ın Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını öğrendikten sonra yazmaya başladığı bir şiirdir. İşte, Mahur Beste hikayesi...
MAHÛR BESTENİN HİKÂYESİ
Gelelim şiirin yazılış öyküsü ve Müjgân’ın kimliğine…
Attilâ İlhan, 1973 yılında çıkardığı Tutuklunun Günlüğü adlı şiir kitabında İncesaz başlıklı bölümde başlığını çeşitli makamlardan alan şiirlere yer vermiştir. Ferâhfezâ, Nihâvent, Muhayyer, Sabâ ve Sultan-ı Yegâh’ın yanı sıra Mahûr adlı şiiri de bu bölümde yer almaktadır.
Farsça kökenli olan “mahûr” sözcüğü Klasik Türk müziğinde bir makamdır. Yine Farsça kökenli olan Müjgân sözcüğü de bilindiği üzere bir kadın ismi olup, “kirpik” anlamına gelmektedir.
İlhan, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın asılarak idam edildiğini öğrendiği 6 Mayıs 1972 günü sabahı İzmir’de vapurda iken bu şiiri kaleme almıştır. Çoğu kişinin bir kadın olarak düşündüğü Müjgân ismi aslında Attilâ İlhan’ın kirpikleridir. Attilâ İlhan’ın “müjganla ağlaşmak”la kastı idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın arkasında döktüğü gözyaşlarıydı. Müjgân Attila İlhan’ın kirpiklerini, güneşten ışık yontan sert adamlar ise Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı yansıtmaktadır. Böylelikle Attilâ İlhan “Mahûr” başlıklı şiirinde yaptığı birçok atıfla “tevriye” sanatını icra etmiştir.
Attilâ İlhan, Tutuklunun Günlüğü adlı şiir kitabında yer alan “Meraklısı İçin Notlar” başlıklı bölümde “İncesaz” şiirleri hakkında şu ifadeleri kullanmıştı:
“…12 mart sonrasının bunalımlı günleriydi, onun için de şiirlerin bütününe hem o bunalımın karamsarlığı, hem de o ara günlük bir gerçek halinde duyulan ölüm düşüncesi egemen oldu. Türk müsikisi makamlarından en çok sevdiklerimin, biraz da ritimlerinden esinlenerek yazılmış şiirlerdir. içerikleri bir yandan kişisel diyalektiğin getirdiği çelişkileri, bir yandan geleneksel şarkı düzeninin rindliğini, bir yandan da çağdaş – o günler için belki de hatta güncel – sorunların heyecan ve üzüntülerini kapsar."
Mahûr’un yazılış hikâyesini Attilâ İlhan’ın şu şekilde de aktardığı dile getirilmektedir:
“12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz’lere kıymışlardı. Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı… Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra… Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm”
MAHUR BESTE SÖZLERİ
şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
o mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız
gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
o mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız
bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
gittiler akşam olmadan ortalık karardı
bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
geceler uzar hazırlık sonbahara