Çaykovski’nin “Kuğu Gölü Balesi” bir saray masalı üzerine kurgulanmıştır. İzleyenler, öyküyü bilmeseler de kuğu görünümlü, ince bedenli balerinler 146 yıldır sahnelere sevgi kıvılcımları saçıyor...

İnsanın bir kuğuyu sağaltmak için nasıl çırpındığına geçmeden, Çaykovski’nin eşsiz müziğinin konusu kuğuların masalını kısaca özetlemem gerekecek:  

Sarayın evlenme yaşı gelen prensi, eş seçmek için baloya katılır. O sırada gölden bir kuğu sürüsü çıkmaktadır. Karaya çıkan kuğular bir anda birbirinden güzel genç kızlara dönüşür. Prens, gözüne çarpar çarpmaz kuğular prensesi Odette’e âşık olur. Kız ona sırrını açar. Büyücü, öbür kızlar gibi Odette’i de kuğuya dönüştürmüştür. Prensin sevgisini kazanmazsa kuğu olarak kalacaktır genç kız. Prens sevdiğini söyleyince büyü bozuluverir.

‘ARTE’

Fransız - Alman ortaklığıyla kurulan Arte, dünya kültürünü tanıtıcı yayımlar yapan bir TV kanalıdır. Ona Avrupa TV’si de deniliyor. Birçok kanal, düzeysizlikte birbiriyle yarışan yayınlar yaparken, belgesel yayınlara öncelik veren Arte, izleyicinin kültürel dünyasını evrensel kılmaya çabalar.   

Sürüden kopup yolunu şaşırarak çamura saplanan kuğunun kurtarılışını Arte’de izlemiştim. Gözüm ekrandayken, toplumların, doğada insan-hayvan-bitki ayrımı gözetmeden varlığını sürdürmesinin, ancak aralarındaki dayanışmayla gerçekleşeceğini düşünmüştüm.     

KUĞUNUN KURTARILIŞI   

Arte’deki şu sahne bu dayanışmaya örnektir. Sürüde kuğunun eksikliği anlaşılınca, ilgililer orman içlerine, ırmak kıyılarına, bataklıklara koşuşturdu. Onların arasında toprağı koklayarak ormanın derinliklerinde gözden kaybolan bir köpek de vardı. Hayvanlara özgü cankurtaran, hazırlığını yapmış, yolun kıyısında bekliyordu. Uzaktan köpeğin havlaması duyulunca, cankurtaran füze hızıyla yerinden fırlayıverdi. 

Kuğu, battığı çamurdan çıkamıyordu. Köpek, kuğunun çevresinde sevinç havlamalarıyla dönenip duruyordu. Bacaklarını oynatarak üç beş santim yükseliyor, gücü yetmeyince, yine çamura batıyordu. Veteriner arabadan atladı, elinde kemere benzer bir aygıtı kuğunun altından geçirerek onu havaya kaldırdı, getirip arabanın içindeki kafese yerleştirdi. Cankurtaran, o anda çığlığı andıran düdüğünü öttürerek hayvan bakımevinin yolunu tuttu. 

EVİN DİREĞİ 

Topluca köpek zehirleyenler, yavru kedilerin bacaklarını kesenler, sevgilisini öldürdükten sonra gövdesinden ayırdığı başıyla birlikte bidonlara tıkan duygu sapıkları, önce eşini öldürüp ardından kendi canına kıyanlar bizim aramızdan çıkıyor...  

Oysa kadın kuğudur, sevgilidir, değerini bilme erdemine erenin şefkat sığınağıdır. 

Görün, işitin, vicdansızların, atalarımızca “evin direği” sayılan kadınların başına neler getirdiğini:   

- Erkekler, 2021’in yalnızca aralık ayında en az 34 kadın, dört çocuk öldürmüş. Yedi kadına tecavüz etmiş, en az 61 kadına şiddet uygulamış, 37 kız ve oğlan çocuğunu istismar, 12 kadını taciz etmiş, 130 kadını da seks işçisi olmaya zorlamış. O işi yaptırdıkları kadının parasına konanlar da var!  

- 2021 yılında ise erkekler 324 kadını öldürdü. 424 kadını taciz, 208 çocuğu istismar, 96 kadına tecavüz etti. En az 772 kadını seks işçiliğine zorladı, şiddet uyguladığı 793 kadını yaraladı. Kadın ölümleri basına “şüpheli” olarak yansırken en az 34 çocuk da öldürülmüş.

- Bir kuğu daha!

“Mersin’de Barış Can Uçuk (24) eski nişanlısı Raziye Oskay’ı (25) sokak ortasında tabancayla vurarak öldürdü!” (Cumhuriyet, 10.01.22) 

Nasıl bir dünya bu; bir yanda kuğu sağaltanlar, öte yanda kadınları mermilerle delik deşik edenler...