Dün tarihi bir günü daha kutladık.

Herkesin tarihi de, talihi de, kutlaması da kendine…

Başbakan nezle olmuş.

Bir partilisi, “Baldır bacak bayramı” demişti, stadyumdaki kutlamalara. Başbakan, nezle olarak tarihi kutlamayı talihli kutlayamamaya dönüştürdü.

Kutlarız...

***

Herkesin kutlaması kendine...

Silivri’dekiler de, tarih üzerinden talihlerini yeniden hatırladılar.

“Güneş ufuktan şimdi doğar..

Yürüyelim arkadaşlar!”

Diyerek avluda voltalarını uygun adımlarla attılar.

***

Mehmet Demirtaş adlı tutuklunun haftalar önce yazdığı bir mektup da, dünün onuruna internette dolaştı durdu:

Herhalde, önümüzdeki 22 Ağustos’ta yürürlüğe girecek internet sıkıyönetiminde “sakıncalı” sözcüklere “yoğurdu”yla birlikte “Silivri” de dahil olacağından!..

Dünkü 19 Mayıs, internetin son özgür 19 Mayıs’ı idi özetle!

***

Net’teki mektuba gelince, özetle şöyleydi:

“Ben bugün itibariyle 1367 gündür tutukluyum.

3.5 yıl insan hayatında uzun bir yer kaplar. Ama devletin bekası için uzun sayılmaz.

Maddi servetim yok. Vatani görevini bir binbaşı rütbesinde yapmış biriyim. ‘Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun’u ağzımı eğip bükmeden söyleyebilirim!..

Meraklanmayın!

Sizi de tarih yazacaktır.

Çocukluğumda vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmış hâkimler vardı.

Şimdi Bakanlık ile Silivri arasında sıkışma var.

Daha önce, ‘Elbirliği ve oybirliğiyle ŞANLI Ordu’yu ZANLI Ordu’ya çevirdiniz!’ demiştim. Yanılmışım.

Meğer turpun büyüğü heybede imiş.

Bu noktada size bir mahkeme portresi sunayım.

Başlarken adil yargılama makamı, maddi gerçeğin peşinde makamı zamanla ‘ikiye bir’ mahkemesi, bir yıl boyunca Osman’ın Yeri, son haliyle de Emekli, Dul ve Yetim Mahkemesi haline gelen bu salonda neyi aradığınızı gerçekten biliyor musunuz?

Herkes soruyor, ne zaman çıkaracaklar seni, diye…

Onlara Çapkının Papağanı fıkrasını anlatıyorum. Acı acı gülüyorlar. Size de anlatayım.

Buradan çıkabilmek için insanlara gösterdiğiniz yol nedir?

Ya ölünecek, elde değil..

Ya da ahlaksızlık, iftiracılık, hiç tanımadığınız insanlara savcı takviyesiyle iftira atabiliyorsanız...

Bu mudur MADDİ gerçeği aramak?

Bu mudur sizin vicdan, akıl, adalet terazinizin boyutu?

Kış kıyamet demeden okulunu aksatma pahasına, ziyaretinize gelen çocuklarınıza 5’er dakika görüşme izniyle kısıtlı olan ölçülerin sahibisiniz. Bunu kaldırabilirsiniz. Nitekim, son duruşmada sanıklara avukatları dışında hiç kimseye görüş izni verilmedi.

Çocuklar babalarını, kadınlar eşlerini, oğullarını 5 dakika dahi görme olanağı bulamadı. İzin çıkmadı çünkü. Hepimiz insanız neticede! Beyan günü olan bir cuma günü, bakmakla mükellef olduğunuz insanları salona getirin. Babam ben çocukken, beni kendi işyerine götürmüştü. Nerede, nasıl çalıştığını, nasıl ekmek parası kazandığını görmem için. Siz de çocuklarınızı buraya, işyerinize getirin. Getirin ki, ekmek paranızı neyin üzerinden kazandığınızı bilsinler!”

***

Adliyede, “ekmek parası”nın başbakanların öfkesi ve öç alma duyguları üzerinden kazanıldığı bir adalet mekanizmasına sahip olduğumuzu öğrendik.

Muhterem Başbakanımız, kendisini alkışlamayan ve ayağa kalkmayan bir Korgenerale bunun bedelini ödettiğini içtenlikle açıkladı.

Böylesine açık sözlü bir başbakana sahip olmak da çok önemli.

Bu bayram gerçekten tarihi bir bayram oldu!