Alev Coşkun

Ekonominin kitabı ve sonuç

21 Kasım 2021 Pazar

Son haftanın en önemli konusu kuşkusuz doların yükselişi ve Türkiye ekonomisidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bu noktada ekonominin kitabını yazdık” diyor.

Ancak yurtdışı ve yurtiçindeki yansız ekonomistler, Türkiye’de yazılan ekonomi kitabının parlak olmadığı noktasında birleşmiş bulunuyorlar.

2020’nin son aylarından bugüne kadar yazdığımız Pazar Yazıları’nın önemli bir bölümü ekonomi ile ilgilidir... “Politika, Ekonomi ve Duvara Toslama” (26.11.2020), “128 Milyar Dolar Nerede?” (25.4.2021), “Erdoğan Artık Gündemi Belirleyemiyor” (25.7.2021), “Ekonomi Sarsıntıda” (26.9.2021), “Yönetemeyen Demokrasi” (17.10.2021)... Bu yazılarda ekonominin kötüye doğru yol aldığı belirtiliyordu. 

Erdoğan, ekonomi ile ilgili görüşünü her platformda, her toplantıda açıklıyor. “Faizle ve faiz artırımı ile mücadeleye devam edeceğiz. Faiz sebep, enflasyon neticedir” diyor.

Her ortamda yapılan bu konuşmalardan sonra Merkez Bankası’nın (MB) farklı bir karar vermesi beklenemezdi. Nitekim MB Para Politikası Kurulu geçen hafta faiz oranını yüzde 15’e indirdi... O noktadan sonra zaten hassas ve kırılgan olan ekonomi kendisini doların yükselişiyle gösterdi.

1 Kasım 2021’de 9.5 TL olan dolar 17 günde 11 TL’yi geçti. Bunun anlamı, dolar iki haftada 1.5 TL arttı, buna karşı TL de iki haftada yüzde 15’ten fazla değer kaybetti. Böyle bir durum, 15 günde bu derece yüksek değer kaybı daha önce Türk ekonomi tarihinde görülmemiştir.

Yukarıdaki çok basit ancak anlamlı tablo, son üç yılda dolar ve altının seyrini göstermektedir.

Çok çarpıcı olan bu tablo, 2018 yılında cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğundan bugüne doların değeri yüzde yüz (yüzde 100) ve altının değeri yüzde iki yüz (yüzde 200) artmış bulunuyor... Sonuçta TL’nin değeri de o oranda azalmış bulunuyor... 

Bu tablonun ekonomik ve politik değerlendirmesi ve karşı karşıya olduğumuz durum şöyledir:

1. Değeri düşmüş olan Türk lirası,

2. Değeri yükselmiş olan dolar ve altın,

3. Bunun sonucunda yüksek enflasyon düzeyi (yüzde 49),

4. Bağımsızlığını kaybeden Merkez Bankası,

5. Dünya ekonomi ve mali piyasalarında itibarı tartışılan Türkiye ekonomisi,

6. Giderek yoksullaşan halk ve giderek artan hayat pahalılığı...

En çarpıcı sonuç şudur: Halkın satın alma gücü düştü, gelir dağılımı adaleti bozuldu.

Bu genel ekonomik tablonun bir de borç bölümü var.

Dövizle borçlu olan özel sektör borçları ödeyemeyecek duruma gelmiş bulunuyor.

Öte yandan yap işlet devret modeline göre (köprüler, yollar, şehir hastaneleri gibi...) dolar üzerinden iş yapan müteahhitler, kur artıkça zenginleşiyorlar. 

İktidarın gerekçeleri

AKP iktidarı, MB faiz indirimi nedeniyle döviz, enflasyon yükselmesini göremiyor mu? Neden bu derece inatla bu ekonomi politikalarını uyguluyor? Bu konuda AKP’nin ileriye sürdüğü politik gerekçeler şöyle özetlenmektedir:

1. Merkez Bankası’nın döviz rezervleri en alt düzeye inmiş bulunuyor. Doların değerini artırarak ihracatı özendirip ve artırıp rezervlerde bir denge sağlanmak isteniyor. Bu nedenle doların yükselmesini doğru buluyorlar...

Buna karşı yanıt şöyle: Türk sanayi ihracatı ithalata dayalıdır. Bu nedenle rezerv dengesinde büyük bir değişim olmaz...

2. İktidar ayrıca ekonominin kötüye gittiği konusunu bir algı operasyonu olarak değerlendiriyor. Bu algı operasyonunun arkasında dış kaynaklar ve muhalefet vardır diyorlar ve ısrarla bu psikolojik eşik aşılacaktır savunmasını yapıyorlar.

Ancak Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, geçen hafta yaptığı konuşmada, ekonominin “enflasyon, döviz, faiz sorunları” içinde bulunduğunu kabul etti. 

Türk Lirası’nın durumu ve dış borç

Yurtiçi ve yurtdışındaki uzman maliyeci ve ekonomistler, AKP’nin “düşük politika faizi” ve genel ekonomi politikalarının TL’yi dolara karşı savunmasız bıraktığını ileriye sürüyorlar.

Döviz yükselmesinin yanında bir de dış borç sorunu var...

2002 yılında 129.6 milyar dolar olan Türkiye’nin brüt dış borcu bugün itibarıyla 448 milyar doları aşmış bulunuyor. Buna ilave olarak özel sektöre ait ve Hazine garantisine sahip milyarlarca dolarlık dış borç da ekonomi için ciddi bir risk oluşturuyor.

Türkiye’nin kısa vadede ödeyeceği dış borcun 176 milyar dolar civarında olduğu belirtiliyor. Kısa dönemde AKP iktidarının bu parayı bulması gerekiyor.

Ne olacak?

Bu ekonomik durum, yüksek enflasyon, pahalılık, özellikle orta gelirli vatandaş için zorluklar yaratmaktadır. Ayrıca yüksek işsizlik vardır.

Yazımızın başında Erdoğan’ın “Biz bu noktada ekonominin kitabını yazdık” dediğini belirtmiştik.

Yazılan bu kitabın sonuç kısmı öyle anlaşılıyor ki AKP için hiç de olumlu bitmeyecek. AKP için iktidardan gidiş yolu kaygan bir zemin olarak artık kesin olarak açılmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları