Bu sese kulak verin!

06 Ocak 2023 Cuma

Seçim, belirsizliklerine karşın yaklaşıyor. Önümüzdeki seçimleri, Türkiye’yi sıkıştıran cendereden kurtarmak için bir fırsat olarak görenlerin çoğunluğu oluşturdukları kamuoyu yoklamalarından belli oluyor. Bunların yarınlara yönelik umutlarının artmasına neden olan etkenlerin başında, bugüne kadar dağılmadan varlığını koruyan altılı masa geliyor.

Ama bugün kritik noktaya varılmıştır. Bu noktada ya altılı masanın bileşenleri, varılmak istenen amaç konusunda anlaşacaklar ya da birbirlerinden ayrılarak yollarına ayrı ayrı devam edeceklerdir.

Altılı masanın bozulması halinde muhalefetin AKP’nin kendi gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış, halkı gırtlağına kadar yoksulluğa batırmış olan modelini değiştirme umudu da suya düşecektir.

***

AKP bugünkü “şahsım devleti” modelini bir yandan beşli çetelerle öte taraftan tarikat ve cemaatlerle elbirliği halinde, laik demokrasiye saldırarak din devletini egemen kılma yoluyla yaşama geçirme çabasıyla Türkiye’yi soktuğu çıkmazdan kurtulmanın ve laik, demokratik hukuk devletine varabilmenin yolu, yoksulluk ve yolsuzluğa batmış siyasal İslam modelini sandıkta alaşağı etmektir. Bu da altılı masa bileşenlerinin her şeyden önce laiklik konusunda uzlaşmaya varmalarıyla mümkün olacaktır.

Türkiye’de sağ ile solun demokrasi konusunda ana kavramlar ve kurumlar çerçevesinde bir araya gelmesi gerçekleştirilebilmiş değildir.

Bu yüzdendir ki çok partili rejim uygulamasının başlangıç aşamasından bu yana, Türk demokrasisi sağ ayağı aksayan topal bir sistem olmuştur.

Ülkemizde sağ ile solun demokrasi konusunda üzerinde en fazla anlaşmazlığa düştükleri konu laikliktir.

Çok partili rejimin ilk yıllarında, soyut bir kavram olarak görülen ve halkın ekmek kavgasıyla doğrudan ilişkisi olmadığı sanılan laikliğin demokrasinin onsuz olmazı niteliği dolayısıyla, doğrudan ekmek kavgasıyla bağlantılı olduğunu insanlarımız yaşayarak görmüştür. İnsanca yaşamın kavgasını verenler, emeğin sömürüsünün önüne geçebilmek, yoksulluk çukurundan çıkabilmek, yolsuzluk batağından kurtulabilmek için el ele vermek zorunluğunu duyanlar, her şeyden önce laiklik konusunda anlaşıp uzlaşabilmek zorunda olduklarının artık farkındadırlar.

Eğer sağıyla soluyla toplumca ders çıkarma yetimiz gelişmiş olsaydı şimdiye dek yaşadıklarımız yeterli olur, bir de AKP badiresini yaşamak zorunda kalmazdık. Ama öyle olmayınca toplumların böyle kritik zamanlarında, kendisine yol gösterecek sağduyulu kimselere ihtiyaç duyuluyor.

***

İşte tam da biz böyle bir noktadayken, 1950’li yıllarda Demokrat Parti gençlik hareketleri içinden yetişmiş, Menderes’in avukatlığını yapmış, DP’nin ve devamı olduğunu savlayan siyasal kuruluşları savunmuş, bunların yönetim kademelerinde yer almış, genel başkanlık yapmış, daha sonra TBMM Başkanlığı görevinde bulunmuş olan değerli hukukçu Hüsamettin Cindoruk çıktı ortaya. Cindoruk yaptığı yazılı açıklama ile muhalefeti bu hafta TBMM Anayasa Komisyonu’na gelecek olan türban ve ailenin korunmasını öngören anayasa değişikliği talebinin görüşmelerini boykot etmeye çağırmıştır. Muhalefet partilerinin Millet İttifakı partileri ile birlikte ortak mitingler yapmaya da çağıran Cindoruk, bu yazılı açıklamasından birkaç gün önce Ruhat Mengi ile söyleşisinde laikliğin demokrasinin onsuz olmazı niteliğini ısrarla vurgulamış, muhalefeti de bir kez daha AKP’nin “anayasa değişikliği senaryosuna figüran olmaması” konusunda da uyarmıştır.

Bu bir ilktir ve Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın tarikatlar konusunda her yana çekilebilecek çok tehlikeli sözlerinin altılı masa konusunda ciddi ve haklı kaygılar uyandırdığı şu sırada daha da önem kazanmaktadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları